7 Nisan 2010 Çarşamba

Doğuş İnşaat, Sofya Metrosu'nun inşaatına başladı

 Sofya Metrosunun genişletme çalışmaları kapsamında, Doğuş İnşaatın Almanya'dan aldığı Tünel Delme Makinesi (TBM) resmi törenle hizmete girdi. Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov ve Doğuş İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Gönül Talu'nun da yer aldığı törenle makine, tünel delme çalışmalarına başladı. Sofya Metrosunun genişletilmesi çalışmaları 3,8 km ve 2,6 km olmak üzere iki kısımdan oluşuyor.

Doğuş İnşaat 4 istasyondan oluşan 3,8 km'lik kısmı, Metrotrace de 2,6 km'lik kısmı yapacak. Doğuş İnşaatın yapacağı güzergahın 3,2'sini tünel kazıları oluşturuyor. Kazı çapı 9,36 metre olan ve köstebek tabir edilen makine 85 metre uzunluğunda, 1600 ton ağırlığında ve 24 saat çalışacak ve günde yaklaşık 9 metre yol kat edecek. Her türlü toprak yapısında çalışabilen TBM'in delici başlığı üzerinde farklı şekilde dizilmiş kırıcı özel diskleri yer alıyor. Bu diskler tarafından kırılan veya ufalanan toprak tünel dışına çıkartılıyor.

TBM makine, dünyada tünel delmede en güvenli teknoloji olarak kabul ediliyor. Bu makine ile 3,2 km tünel kazılacak. Bu tünel delme işleminin 15 ayda tamamlanması bekleniyor.

Sofya Metro inşaatının 2012 yılı sonuna kadar tamamlanması bekleniyor. Şu anda metro ile Şu anda günde 180 bin kişi Metro ile yolculuk yapıyor. İkinci kısım tamamladıktan sonra 270 bin kişi daha Metro ile yolculuk yapacak ve toplam Metro ile yolculuk yapanların sayısı 480 bine yükselecek.

Makine Tuna nehrinden, daha sonra da 90 Tır ile Sofya'ya ulaştırıldı. 1,5 ayda da makinenin montajı tamamlandı. Sofya Belediyesi, 2 yıla kadar 6,5 kilometrelik ikinci metro güzergahını tamamlayarak trafiği rahatlatmayı amaçlıyor. (CİHAN) - ERKAN TUNCA

HP Slate Teknik Detayları İnternete Sızdı!

Microsoft ile HP'nin ortaklaşa çalıştığı Tablet PC HP Slate'in teknik detayları internete sızdı. İki firma tarafından da yalanlanmayan bu özellikler, ürünü iPad karşısında avantajlı konuma getirebilecek mi?

Bu haftanın başında iPad piyasaya resmi olarak sunuldu. Apple, Tablet PC sektöründe öncü sayılabilecek bu ürünüyle büyük sükse yapmayı başardı. Apple'ın Tablet PC sektöründeki en büyük rakibi ise, HP'nin Microsoft ile ortaklaşa çalıştığı HP Slate'ti.

iPad birkaç gündür teknoloji dünyasının gündemine yerleşmişken, HP de boş durmuyordu tabii ki. HP Slate'in üzerinde çalışan firma, şimdi de teknik detayları belirledi. İnternete sızan bir görselde ise HP Slate ile iPad'in teknik detaylarının karşılaştırması yer alıyor.

Görsel, HP ve Microsoft tarafından yalanlanmadığı gibi, teknoloji guruları tarafından da doğrulandı. Görselden de görüldüğü üzere HP Slate, işlemci bazında ve kapasite bazında iPad'ten daha üstün olacak.

http://shiftdelete.net/hp-slate-teknik-detaylari-internete-sizdi-19644.html

Bozok Üniversitesi'nde Kimya Günleri Etkinlikleri Başladı

Yozgat Bozok Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen Bozok Kimya Günleri etkinlikleri başladı.

Fen Edebiyat Fakültesi Konferans salonunda düzenlenen kimya günleri etkinliğine Bozok Üniversitesi Rektör yardımcısı Prof. Dr. Cengiz Soykan, Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Talat Özpozan, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Emine Kılavuz, üniversite akademik personeli ve öğrencileri katıldı.

Kimya Günleri Etkinliğinin açılışında konuşan Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Talat Özpozan, etkinliklerin, öğrenciler tarafından Ankara'da Nüve A.Ş. cihaz yapım fabrikasında incelemelerde bulunulması ile start aldığını belirterek, "etkinlikler kapsamında Atomik Spektroskopi ve termal analiz sistemleri tanıtım semineri, cihaz eğitim semineri, kimya araştırmaları, teknolojiye uygulamaları ve önceliklerimiz, evrenin oluşumu, dünya ve kimya, nano teknoloji ve uygulamaları konuları alanlarında uzman kişiler tarafından, akademik personel ile öğrencilerimiz bilgilendirilecek. Ayrıca öğrencilere yönelik etkinliklerin son gününde iş sağlığı ve iş güvenliği sertifika eğitim seminerleri düzenlenecek" dedi.

5-11 Nisan tarihleri arasında düzenlenen etkinlikler süresince 'Kimya' bilimi, bilim adamları tarafından farklı yönleri ile ele alınarak çeşitli seminer ve eğitim programları düzenlenerek değerlendirmelerde bulunulacak.

http://www.beyazgazete.com/haber/2010/04/06/yozgat-bozok-universitesi-nde-kimya-gunleri-etkinlikleri-basladi.html

Yabancı sermaye 65 milyar doları Fransa'ya yatırdı

 Fransa 2009 yılında 65 milyar dolarlık yabancı sermaye yatırımı çekerek dünya üçüncüsü oldu.

Fransa Yatırım Ajansı (IFA) değerlendirmelerine göre, Fransa’nın yabancı sermaye için cazip olmasının 5 temel nedeni var.

Büyük ve esnek bir pazar olması, mükemmel altyapısı, çok eğitimli işgücü, inovasyona dayalı büyüme ve yüksek yaşam kalitesi.

Dünyanın beşinci büyük ekonomisi olan Fransa, UNCTAD verilerine göre 2009 yılında 65 milyon dolar ile dünyada en fazla yabancı sermaye çeken ülkeler sıralamasında üçüncü oldu. Fransa Yatırım Ajansı (IFA) verilerine göre ise 2009 yılında yeni istihdam yaratan 639 yeni yatırım gerçekleşti ve bu yatırımlar toplamda 29.889 kişiye ya yeni iş olanakları yarattı ya da var olan işlerini korumalarını sağladı. 2009 yılında Fransa’daki yabancı yatırımların % 68’I Avrupa kökenli şirketler tarafından gerçekleştirildi, bu rakam 2008 yılında % 65 olmuştu. Fransa’da 2009’un yabancı yatırımlarının % 19’u Amerikan şirketleri (2008’de % 22) ve % 10’u (2008’de % 11) Asya kökenli şirketlerce yapıldı.

Fransa’nın yabancı yatırım çekmedeki bu başarısını değerlendiren Fransa Yatırım Ajansı’nın (IFA) tespitlerine göre, yabancı sermayenin ve çok sayıdaki  başarılı yabancı yöneticinin Fransa’ya gösterdikleri bu ilginin altında, Fransa’nın güçlü olduğu 5 temel neden yatıyor.
Bunlar, Fransa’nın büyük ve esnek pazar yapısı, çok gelişmiş altyapısı, iyi yetişmiş insan gücü, inovasyona dayalı büyüme ve sunduğu yüksek yaşam kalitesi.

ABD, Japonya, Çin ve Almanya’nın ardından dünyanın 5. büyük ekonomisi olan Fransa’nın GSYİH’ SI 2009 yılında 2,634 milyar olarak gerçekleşti. 2008 yılında yaşanan global ekonomik krize rağmen 2009’da Fransa’da GSYİH sadece % 2.3 oranında düştü. Oysa bu düşüş İngiltere ve Almanya’da % 4.8 oranında oldu. Fransa ekonomisi 2009 yılının üçüncü ve dördüncü çeyreğinde yüzde 0.2 ve 0.6’lık büyüme oranlarıyla toparlanma göstermeye başladı.  Fransa’yı önemli bir pazar yapan bir başka nokta ise 2008 yılı verilerine göre dünya ihracatının yüzde 3.8’ini gerçekleştirerek, DTÖ ülkeleri arasında en fazla ihracat yapan dördüncü ülke sırasına yerleşen, en büyük ihracat merkezlerinden biri olması.  Avrupa’nın en zengin ülkelerinin tam ortasında yer alan stratejik konumunun yanı sıra, 2009 verilerine göre 16.19 trilyon dolarlık 497 milyon tüketicinin bulunduğu AB pazarına da doğrudan giriş noktası olma niteliği taşıyor.

Kaliteli ulaşım ve telekomünikasyon hizmetleriyle bilinen Fransa, 11 bin kilometrelik otoyollarıyla aynı zamanda dünyanın en kaliteli yol ağlarından birinin de sahibi. Ayrıca, Fransa’yı bir baştan diğerine saran ve yolcularını hızla Avrupa’nın diğer kentlerine de ulaştıran hızlı tren sistemi de bulunuyor. Bütün ülkeye yayılan 65 havaalanı olan Fransa, Atlantik ve Akdeniz’e açılan 6 uluslararası limanı ile de Hollanda’dan sonar gemicilik sektöründe Avrupa’da ikinci en geniş altyapıya sahip ülke konumunda.  Fransızların en büyük gurur kaynaklarından birisi de telekomünikasyon sistemlerinin gücü. Sabit ve mobil hatlarla neredeyse tüm nüfusu kapsamında alanı içinde olan Fransa’da, bu üstünlük iş yaşamını da çok kolaylaştırıyor.

Her yıl eğitime yaklaşık GSMH’nın yüzde 6’sını ayıran Fransa, gelişmiş ülkeler de dahil dünyanın en iyi eğitimli işgücüne sahip ülkelerin başında geliyor.25-34 yaş arasındaki nüfusun % 41’I üniversite mezunu, bu oran aynı yaş aralığında Almanya için % 23, İtalya için ise % 19. Fransa’daki işgücünün yüzde 31’i bilim ve teknoloji alanında faaliyet gösteriyor. Her 1000 işin 7.7’sinin araştırmacı olduğu Fransa, bu AR-GE yoğunluğu rakamıyla, en fazla AR-GE yapılan ülkeler sıralamasında Almanya ve İngiltere’nin önünde ve dördüncü sırada yer alıyor. Teknoloji alanında çalışanların yüzde 2.4’ü ise Fransa dışından gelerek ülkede çalışan yabancılar. Tüm işgücünün ise yüzde 12’si yabancılardan oluşuyor.

Fransa’nın başarısının altındaki temel faktörlerden biri de inovasyona dayalı büyüme gerçekleştirmesi. 2007 yılında Fransa’da AR-GE harcamaları 43.2 milyar dolara ulaştı ve bu rakamla Fransa, AR-GE harcamaları sıralamasında beşinci sıraya yerleşti. Otomotiv, havacılık, ilaç ve Telekom sanayileri patent alanında en öne çıkan sektörler oldu. Fransa pazarlama alanında da yenilikçiliğin merkezi, yeni marka oluşturma açısından Almanya ve ABD’nin önünde yer alıyor.

Fransa’da ARGE’ YE önem veren şirketler vergi teşviklerinden ve vergi indiriminden yararlanıyorlar. Bu alanda gerçekleştirilen ilk 100 milyon Avroluk harcama’nın yüzde 30’u vergiden muaf. İlk kez başvuranlar ilk yıl için yüzde 50 ve ikinci yıl için yüzde 40 oranında vergi iadesi alıyorlar.  Araştırma vergi indirimi Fransa’da kurumlar vergisini yüzde 25.7 oranında düşürüyor. Bu oran karşılaştırmalı olarak İngiltere’de  yüzde -13.8 ve Almanya’da ise yüzde +33.5.

Ve son olarak, Fransa’nın yüksek yaşam kalitesi, yabancı yatırım kararlarının bu ülke lehine olmasının en önemli nedenleri arasında. Fransa’da yaşayan CEO’ların % 85’i yaşam kalitesinin öneminin altını çiziyorlar. Uluslararası Yaşam endeksine göre, Fransa bu alanda en üst düzeyde ve kendisini izleyen ülkeler için standart oluşturuyor. Japonya ve Hollanda da olduğu gibi Fransa’da da sağlıkta %80  eğitimde ise  % 90 oranında harcamalar devlet tarafından  karşılanıyor. Sağlık ve sosyal güvenlik ağları çalışanların mutluluğunu artırırken Fransa’da çalışanların verimliliğinin ve memnuniyetinin neden dünya ortalamasının en üst sırasında olduğunu da açıklıyor.

http://www.gazeteport.com.tr/EKONOMI/NEWS/GP_664492

128 GB'lık Blu-ray Disc duyuruldu

Blu-ray Disc Association (BDA) Tarafından bugün duyurulan haberde, teknoloji-ray Disc BDXL ™ (Yüksek kapasiteli kaydedilebilir ve yeniden yazılabilir diskler) ve IH-BD (Intra) Disklerin bir kaç ay içinde piyasaya çıkarılacağı belirtildi.

Blu-ray Disk'ler bilindiği üzere şu anda maksimum olarak 50 GB kapasitesinde. Ancak bu yeni nesil teknolojide her biri 25 GB olan 4 katmandan oluşacak. Toplamda 100 GB yazılıp silinebilen ve 128 GB Intra-Hybrid Blu-ray Disc olacak.

Intra-Hybrid Blu-ray Disc Yüksek çözünürlükleri sayesinde HD filmlerde, arşivleme işlemlerinde ve dağıtılmasında çok büyük rol oynayacak.

Özellikle Şirketlerdeki arşivlemelerin bu yeni nesil teknolojiyle çok daha kolay olacağı belirtildi.

Kaynak: VeTeknoloji.com

MODEKO açılıyor

İzmir Fuarı'nda düzenlenen MODEKO 2010 İzmir Mobilya Fuarı bugün 21. kez kapılarını açacak. 7-11 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek fuara 178 firmanın katılacağını belirten Efor Fuarcılık Genel Müdürü Nuray Eyigele, "Fuar geçen yıl krizin gölgesinde gerçekleşmişti. Bu yıl ekonominin iyiye gitmesi nedeniyle daha çok bavşuru var" dedi.
İzmir Mobilyacılar Odası Başkanı Tevfik Özdemir de fuarda ilk defa bölümlemeye gittiklerini söyledi. Fuara Türkiye'nin yanı sıra Azerbaycan, İran, Mısır ve Libya ülkelerinden de ziyaretçilerin gelmesi bekleniyor.

'Sektörde potansiyel çok yüksek'

Başkan Tevfik Özdemir, "Tanıtım eksiklikleri nedeniyle ürünlerin pazarlanmasında sıkıntı yaşanıyor. Dünya genelinde yüzde 1'i aşan payımızı artırmamız için yüksek katma değerli ve ileri teknolojinin kullanıldığı ürünlere geçilmeli. Bu konuda destek bekliyoruz" dedi

Sektörde faaliyet gösteren işadamlarının büyük desteği ile İzmir Mobilyacılar Odası Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine seçilen Tevfik Özdemir, Türk mobilya sektörünün iç ve dış piyasalarda üretim gücünü ortaya koyduğunu söyledi. Dün kapılarını açan MODEKO 2010 Fuarı'nı değerlendiren Başkan Özdemir, tanıtım eksiklikleri nedeniyle sektördeki yüksek potansiyelin tam anlamıyla değerlendirilemediğini vurguladı.
Yerli üretim mobilyaların kalitesinin yüksek olduğunu, bunun tartışma konusu bile yapılamayacağını ifade eden Özdemir, "Yerli mobilya üreticilerimiz tüketicilerin istekleri doğrultusunda modaya uygun desen ve renkleri kullanarak üretim yapmaktadır. Mobilyacılarımız kalitesi belgelenmiş, fiyatı uygun, kullanışlı malzemeleri tercih etmektedir. Dünya kalitesinde üretilen mobilyalarımızın üretim ve satış fiyatları ise Avrupa ülkelerinin yarısı düzeyindedir. 250 bin kişiye doğrudan istihdam sağlayan Türk mobilya sektörümüz, yurt içinde 9 milyar dolarlık bir üretim gücünü ortaya koymaktadır. 2008 yılında 170 farklı ülkeye yaptığımız ihracatımızın büyüklüğü 1.8 milyar dolara ulaşmıştır" diye konuştu.

İHRACATIMIZ DÜŞÜK
Türk mobilya sektörünün ortaya koyduğu ekonomik büyüklüğün önemli olduğuna vurgu yapan Başkan Tevfik Özdemir, ancak bunun yeterli olmadığına dikkat çekti. Özdemir görüşlerini şöyle dile getirdi: "Türk mobilya üreticimiz yaratmış olduğu istihdam ve sağladığı kaynaklar açısından önemli bir sektör olduğunu ispatlıyor. Ancak dünya ölçeğinde konuyu değerlendirdiğimizde durum çok iç açıcı değil. Mobilya sektörünün dünya genelinde üretimi yıllık 300 milyar doları aşıyor. Bunun 120 milyar dolara yakın bir kısmı dış ticaretle gerçekleşiyor. Dünya mobilya pastasındaki payımız yüzde biri geçiyor. Bu olumsuz tabloyu yerli mobilyacılarımız kesinlikle hak etmiyor. Ülkemizde bir yılda 160 milyon dolarlık Çin mobilyası satılmaktadır. Bizim içimizde, iç pazarımızda Çin mobilyasının alıcı bulması, üstelik her geçen gün pazar payını artırması anlaşılabilir, kabul edilebilir bir durum değildir. Bunun önüne geçilmesi için herkesi harekete geçmeye çağırıyorum."

YANIMIZDA OLSUNLAR
Global ekonomik kriz döneminde sektöre nefes aldırmak için KDV'nin kısa süreyle indirilmesinin yararlarının ciddi şekilde görüldüğüne dikkat çeken Özdemir, yerel ve genel yönetimden yeni destekler beklediklerini söyledi. Mobilya sanayimizin rekabet gücünü artırması ve dünya ihracatından daha fazla pay alabilmesi için, yüksek katma değerli ve ileri teknoloji kullanan ürünlere geçişin sağlanması gerektiğini de vurgulayan Özdemir, "Bu çerçevede sektör olarak öz eleştirimizi yapıyor ve üzerimize düşenleri yerine getirmek için gayret sarf ediyoruz. Türk mobilya sanayimiz özellikle son dönemlerde hızlı dönüşüm geçirerek, bilgi ve sermaye yoğun bir moda sektörü haline gelme yolunda ilerliyor. Bu ilerleyişimizde yerel yönetimlerimizi ve hükümetimizi yanımızda görmek istiyoruz" diye konuştu.

Fuarlar ve sanayi bölgeleri gerekli
Türkiye'de mobilya ve ahşap sanayinin genelde küçük ölçekli aile şirketlerinden oluştuğuna dikkat çeken Özdemir, mobilya sanayinin rekabet gücünü etkileyen bir başka temel sıkıntının da şehir içlerinde düzensiz, dağınık ve uygun olmayan mekanlarda imalat gerçekleştirilmesi olduğunu vurguladı.
Başkan Özdemir, mobilya firmalarının bir arada bulunmaları ve kümelenmelerinin firmaların güçlenmesine zemin hazırlayacağını, belli mobilya ihtisas organize sanayi bölgeleri gibi yaklaşımların bu açıdan büyük önem taşıyacağını söyledi. MODEKO İzmir Mobilya fuarlarının kendileri için çok önemli olduğunu da dile getiren Özdemir, "Fuarın sektörümüz açısından olumlu sonuçlar doğuracağına inanıyorum" dedi.

'İş hacmini MODEKO Fuarı tetikleyecek'

Fuarı 21. kez açan Efor Fuarcılık'ın Genel Müdürü Nuray Eyigele, "Dünyanın en önemli alıcıları konuğumuz olacak. Bu yıl hedef pazarımız Ortadoğu ülkeleri" dedi

En ağır ekonomik krizlerin yaşandığı dönemlerde dahi hiç ara vermeden MODEKO'yu düzenlemeyi sürdüren Efor Fuarcılık, İzmir Mobilya Fuarı'nı 21'inci kez açtı. MODEKO 2010 Fuarı sayesinde mobilya sektörünün dünyanın en önemli alıcılarıyla buluşacağına dikkat çeken Efor Fuarcılık Genel Müdürü Nuray Eyigele, sektörün iş hacminin tetiklenmesi açısından organizasyonun büyük önem taşıdığını vurguladı.
İhtisas fuarı düzenlenecek sektörün beklenti ve hedeflerinin iyi analiz edilmesi gerektiğini belirten Genel Müdür Eyigele, 21 yıldır başarı ile gerçekleştirdikleri MODEKO'nun sektörle birlikte ortaya koydukları bir marka olduğunu ifade etti. Eyigele, "Ön hazırlıklarıyla birlikte MODEKO'da çeyrek asır geride kaldı. Fuarcılık firması olarak sektörü iyi anladık. En zor zamanlarda birlikteliğimizden ve fuarımızdan ödün vermedik. En ağır ekonomik kriz dönemlerinde dahi birbirimize tutunduk. Çıtamızı sürekli yükselttik. Bugün MODEKO Türkiye'deki en kapsamlı fuar olma özelliğini taşıyorsa, bunda sektörümüzün ve ekibimizin özverileri var. Bu gurur ve onuru bize yaşatan herkese teşekkür ediyorum" dedi.

HEYECANLA ÇALIŞTIK
Dünyayı kasıp kavuran büyük ekonomik krizi atlatmak için geçtiğimiz yıl önemli işbirlikleri gerçekleştirdiklerini dile getiren Eyigele, kan kaybeden fuarcılık sektöründe bir çok fuarın ertelenme bahanesiyle iptal edildiği ortamda, kendilerinin MODEKO 2009'u başarıyla organize ettiklerini vurguladı.
Sektörde faaliyet gösteren 178 kurumsal firmanın MODEKO 2010 katılımcısı olduğunu belirten Efor Fuarcılık Genel Müdürü Nuray Eyigele, gerek katılımcılar gerekse ziyaretçiler açısından kaybedeni olmayan bir organizasyonun başarıyla tamamlanacağını söyledi. Mobilya sektörünün Ege zirvesinin gerçekleşeceğini vurgulayan Eyigele sözlerini şöyle sürdürdü:

ÜCRETSİZ ULAŞIM
"Türkiye ve dünyanın dört bir yanından sektör profesyonelleri fuarımızı ziyaret edecek. Yurtdışından alım heyetlerinin organizasyona katılımlarını sağlamak için Mısır, Azerbaycan, İran ve Ukrayna temsilciliklerimiz önemli çalışmalara imza attı. Bu yılki fuarımızda hedefimiz Ortadoğu pazarıdır. Yoğunluklu olarak İran, Mısır, Libya, Azerbaycan, Gürcistan, Suriye ve Lübnan'dan alım heyetlerini kentimizde ağırlıyoruz. Antakya, Konya ve Denizli'den fuarımızı ziyaret edecek alım heyetleri için ücretsiz ulaşım imkanı sunduk. Sektörün önde gelen firmaları mobilya sektöründeki son trendleri standlarına taşıdılar. 5 gün süreyle sektörün nabzı Uluslararası İzmir Fuar Alanı'nda atacak."

'Ateşleyici güç olarak görüyorlar'
Mobilya sektörünün dimdik ayakta olduğunu ve pazarda hakimiyet kurma konusundaki isteğini dosta ve rakibe gösterdiklerini de dile getiren Eyigele, şöyle konuştu: "Ekonomik krizin atlatılma sürecine girdiğimiz bu günlerde MODEKO 2010 yeniden var oluşun adını taşıyor. Geçtiğimiz yıl KDV indirimiyle nefes alan sektör temsilcileri de MODEKO'ya ateşleyici bir güç olarak bakıyor. Sektörün yeni hedeflere koşacağı organizasyon için yılların tecrübesi ile ayrı bir heyecanla çalıştık. Gerçekten görülmeye değer bir fuarı organize etmenin mutluluğunu duyuyorum."

Jerome Murat'tan mim gösterisi
Dünyaca ünlü mim sanatçısı Jerome Murat, fuarda bir gösteri sunacak. Organizasyonda en iyi stand yarışmasının yanı sıra sektörel konferanslar da gerçekleştirilecek. 1A-1B nolu hollerde büro mobilyaları, 2 nolu holde fabrikasyon ürünler, 3 ve 4 nolu hollerde avangart mobilyalar sergilenecek. Fuar ilk dört gün saat 20.00'a kadar, 11 Nisan tarihinde ise saat 19.00'a kadar ziyaret edilebilecek.

FİRMALAR ÖZEL MOBİLYA TASARIMLARI İLE PEK ÇOK SEÇENEĞİ HİZMETE SUNUYOR
Mobilya seçimi hayat tarzının göstergesidir

Yaşam alanlarının vazgeçilmez unsuru mobilya, evsahibinin yaşam biçimi ve zevki konusunda büyük ipuçları yansıtıyor. Uzmanlar ise tercih yaparken görselliğin yanında konfor ve rahatlığın da unutulmamasını öneriyor

İhtiyaçtan kaynaklanan kullanımının yanı sıra evlerin güzelliğini, dekorasyonun ana hatlarını ve yaşam tarzını gözler önüne seren mobilyada alternatifler günden güne artıyor. Geçen zamanla birlikte insanların istek ve beklentileri de çeşitleniyor. Zevklere de yansıyan bu durum üreticileri farklı tarzlarda ve modellerde mobilyalar üretmeye yönlendiriyor.
Son zamanlarda ülkemizin tanınmış mobilya firmaları çoğunlukla modern çizgide üretim yaparken, klasikten vazgeçmeyenler de unutulmuyor. Klasik mobilyada ise özellikle renk ve desen konusunda kendini geliştiren firmalar dünyanın dört bir yanında düzenlenen fuarları da takip ederek yeni mobilya trendlerini üretimlerine yansıtıyorlar.
Evlerimizde kullanışlı ve sağlıklı bir mekan yaratmanın en önemli unsuru doğru koltuğu bulmaktır. Yuvarlak hatlı kanepelerin mekana klasik, kare hatlı, sade tasarımların ise daha modern bir görünüm kazandırdığını dile getiren yetkililer, büyük koltukların mutlaka büyük metrekareli alanlarda kullanılması gerektiğini de belirtiyor.

RENKLERİN UYUMU
Eğer evin salonunda bulunan perde ve halılarda karışık desenler tercih ediliyorsa koltukların kumaşının düz renklerde seçilmesi gerekiyor. Koltukta karışık ve baskın bir desen beğeniliyorsa salonun kalan renklerini buna uygun olarak belirlemek öneriliyor. Son yıllarda mekanlarda açık renklerin tercih edildiğini belirten uzmanlar, göz yoran hardal sarısı ve pembe gibi renklerin artık kullanılmadığını dile getiriyor.

Dekorasyonda dikkat edilmesi gerekenler
Ev dekorasyonunda mobilya, aksesuvar ve doğru aydınlatma büyük rol oynuyor. Örneğin mobilyaları takım olarak almak zorunda değilsiniz. Üçlü bir koltuğun yanına tekli bir koltuk konularak farklı bir hava yaratılabilir. Önemli olan tüm bunların duvar rengi ve yer kaplamasıyla uyumlu olması.
Bazı mekanlar az ışık alabilir. Bu gibi durumlarda tavana ya da duvar içlerine yerleştirilen bir aydınlatma sistemi büyük önem taşır. Ayrıca evin renkleri de o evin büyüklüğüne ve ne kadar ışık aldığına göre belirlenmelidir. Küçük odalarda yer ve zemin renklerinin birbirine yakın olması o mekanı daha büyük gösterebilir. Bunun yanı sıra aksesuvar olarak aynanın tercih edilmesi de mekanları büyük gösterir.

Bütçeye uygun olmalı
Kötü bir mobilya öngörülen süreden önce bozulur. Bu nedenle mobilya satın alırken mobilyanın kullanım amacına, dekorasyondaki yerine ve bütçeye göre mobilya alımına dikkat edilmelidir. Çünkü mobilya seçiminde ihtiyaç, ekonomik durum ve zevk oldukça önemli yer tutar.
- Öncelikle ekonomik durumunuza uygun mobilya seçin.
- Mobilyanın döşeme malzemesi dayanıklı olmalı, kolay yanmamalı ve kolay temizlenebilmelidir.
- Mobilya evdeki diğer eşyalarla uyumlu olmalıdır.
- Mobilya konusundaki en önemli hizmetlerden biri satış sonrasıdır. Bu nedenle ürünü alırken mutlaka garanti belgesi de sorulmalıdır.
- İhtiyacın şipariş üzerine olması durumunda mutlaka sözleşme imzalanmalıdır.
- Mobilyanın yapımında kullanılan ağacın cinsi, parçaların birleştirme yerlerinin sağlamlığı hakkında bilgi alınmalıdır.
- Mobilya satın alırken farklı alternatifler de değerlendirilmelidir.
- Mobilya satın alırken mümkün olduğu kadar markalı mobilyalar tercih edilmelidir.
- Görünüşü güzel olan bir mobilya rahat olmayabilir ya da rahat ve uygun fiyatlı bir mobilya güzel görünmeyebilir. Bu nedenle mobilyanın sadece dış görünüşüne değil, kullanılma biçimine de dikkat edilmelidir.

Dayanıklılık artırılabilir
Mobilyalarımızı daha uzun süre kullanabilmemiz için belli başlı konularda özenli davranmalıyız. Bu sayede uzun uğraşlar sonucunda beğenerek aldığımız mobilyamızı daha uzun süre kullanır, ayrıca bütçemizi de zarara uğratmayız.
- Mobilyalarınızı ıslak ve çok nemli ortamdan uzak tutun.
- Mobilyalarınızı aşırı sıcaktan koruyun.
- Taşıma, montaj ve kullanma sırasında mobilyanızı darbelerden koruyun.
- Mobilyanızı amacı dışında kullanmayın. Sandalyelerin kollarına, sehpa ve masaların üzerine oturmak gibi hareketler mobilyalarınızın ömrünü kısaltır.
- Mobilyanızın yerini değiştirirken üstünü boşaltın ve ayaklarının zarar görmemesi için kaldırarak yer değiştirin.
- Taşıma ve yer değiştirmeleri en az iki kişi ile yapın.
- Isı derecesi yüksek, cilayı bozabilecek nesneleri mobilyalarınızın üzerine doğrudan koymayın.
- Cilalı yüzeylerin temizliği, yumuşak, hafif ve nemli bir bezle yapılmalıdır. Derecesi yüksek alkol, neft, tiner, aseton ve çamaşır suyu gibi maddelerden sakının.
- Dolap kapaklarını zorlamadan ve kapağa yüklenmeden açın. Kapak, çekmece ve hareketli parçaların sağlıklı çalışabilmesi için sert hareketlerden kaçının.
- Mobilyalarınızı yerleştirirken, yere düzgün bir şekilde tam oturmasını sağlayın.
- Mobilyaların üzerine koyduğunuz aksesuvar ve eşyaları sürüklemeden yer değiştirin. Kullanım esnasında yüzeyleri sert ve çizici cisimlerden koruyun.
- Sürme kapaklı elbise dolaplarındaki kapakları gereğinden hızlı itmeyin.

Orada aslında neler oluyor?



Bildiğiniz gibi yakın zamanda Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi, ya da kısa adıyla CERN çok önemli bir deney gerçekleştirdi. Televizyonlardan nefesimizi tutarak izlediğimiz bu deney itiraf etmek gerekirse pek çok kişi için biraz hayal kırıklığı oldu. Hatta eğer sonunda saygın bilim adamlarının şampanya patlatarak, çocuklar gibi neşeli bir kutlama gerçekleştirdiklerini görmesek hiçbir şey olmadığına bile inanabilirdik.

Bilim adamları sevinince biz de sevindik ama açıkçası pek çok kişi neler olup bittiğini anlamadı. Ortalıkta dolaşık duran Büyük Hadron Çarpıştırıcısı (LHC), protonlar, parçacık fiziği, 7 TeV, kara delik, dünyanı sonu gibi sözcükler dikkatimizi çekse de biz, sıradan insanlara pek bir şey ifade etmedi.

Bunun tek sebebi ise kimsenin olan biteni herkesin anlayabileceği bir şekilde ifade etmiyor olması. Eğer aranızda kuantum fiziği konusunda yetkin okurlarımız varsa bu yazının gerisi onlara sıkıcı gelebilir, çünkü yüzyılın deneyinin iç yüzünü "sokaktaki adam"ın anlayabileceği şekilde açıklamaya çalışacağız...


Büyük Patlama ve evrenin soğuması

Her şeye en baştan başlayalım. CERN'deki deneyin tam olarak ne olduğunu anlayabilmek için öncelikle parçacık fiziğinin ne olduğunu bilmek gerekiyor. En basit tanımıyla bu fizikçilerin ufacık parçaları birbiri ile çarpıştırıp, sonuçlarını gözlemleri üzerine kurulu bir fizik disiplini.

Bildiğiniz gibi bilim adamları, yaklaşık 13,7 milyar yıl önce gerçekleşen Büyük Patlama (Bing Bang) adını verdikleri bir olayın evrenin oluşmasına neden olduğunu düşünüyorlar. İlk oluştuğu anda evren, patlamanın neden olduğu ısıdan dolayı inanılmaz bir sıcaklığa sahipti ve geçen yıllar boyunca soğudu. Aslında soğumaya da devam ediyor.

Evrenin soğuması fizikçilere göre her şeyi daha karmaşık hale getiriyor çünkü bu değişimler bildiğimiz fizik yasalarının da değişmesi anlamına geliyor. Suyun 0 derece donması bugünkü fizik şartları açısından bir gerçek. Ama fizikçilere göre tüm evreni etkileyen değişimler bugünkü hale gelmeden önce bugün mutlak doğru olarak kabul ettiğimiz bazı fizik kuralları belki de çok daha farklı işliyordu.

Bu sadece suyun donma derecesini değil, parçacıkların evrimini de ilgilendiriyor. Bugün tanımlanan parçacıklar, belki de bir zamanlar bambaşka özelliklere sahipti ve bu değişimler parçacıkları da değiştirdi.


Karanlık madde var mı?

Bilim adamlarının parçacıkları birbirleri ile çarpıştırmak için yerin 100 metre altında, 27 kilometre uzunluğunda bir tünel açmak için yıllarını ve milyon dolarları harcamalarının arkasında yatan şey en basit tanımıyla bu. Fizikçiler, kontrollü bir ortamda minik bir patlama yaratıp, 13,7 milyar yıl öncesindeki olayın mikroskobik bir benzerini oluşturup, tekrar gerçekleşmesini sağlamaya çalışıyorlar. Böylece o anı gözlemleyip, neler olmuş olabileceğini görmeyi planlıyorlar.

Bu yüzden LHC'de protonları büyük bir hızla dönmesini sağlayıp, sonra da birbirleri ile çarpıştırmak istiyorlar. Bu çarpışma ne kadar büyük olursa evrenin yaratılış sırları ile ilgili daha fazla bilgi elde edilebilir.

Elde edilmesi hedeflenen bilgilerin büyük kısmı ise bilim adamlarının adlandırdıkları ama şimdiye kadar henüz görmeyi başaramadıkları şeylerle ilgili. Örneğin karanlık madde. İlk olarak 1933 yılında var olduğu iddia edilen bu gizemli madde yıllarca göz ardı edildi ama bugün artık pek çok bilim adamı var olduğuna inanıyor. Astrofizikçilerin iddiasına göre karanlık madde en kaba tanımıyla yer çekimini oluşturuyor ve tüm evreni bir arada tutuyor.


Tam 3,5 TeV'lik enerji!

Ama karanlık maddeyi gözlemlemek için tek şans CERN'deki deney, o da şanslıysak... Tabi karanlık madde ile ilgili ufak bir detay da, aslında görünmez olması. Bilim adamları gözleri ile görmek yerine etkilerini ölçebilmeyi umuyorlar.

Gerçekleşen deneyde hepimizi heyecanlandıran diğer bir konu da parçacıkların tam 7 TeV gücüyle çarpıştırılması oldu. 7 TeV... Yani tam proton başına tam 7 trilyon elektron volt. Çok büyük bir güç değil mi?

Aslında değil... Ama söz konusu olan mikroskobik bir atom parçası olunca 7 TeV işte o zaman gerçekten büyük bir güç anlamına geliyor. 3,5 TeV enerjiye sahip iki protonun çarpıştırılmasından ortaya toplamda 7 TeV'lik enerji çıkıyor. Orantılı olarak karşılaştırdığımızda protona uygulanan bu 3,5 TeV'lik enerji, 100 kiloluk bir adama 350 tonluk enerji uygulanmasına eş değer...

Bu oranda bir enerjiyi bir insana uyguladığınızda sonucu kimse görmek istemeyecektir ama gözlemlenen bir atom parçacığı olduğunda, fizikçiler neden bu kadar heyecanlanıyorlar? Çünkü ortaya minik kara delikler çıkması hedefleniyor.


Dünyanın sonu gelir mi?

İşte CERN deneyinin en büyük tartışması. Kara delik kulağa pek hoş gelmeyen bir tanım. Üstelik bazı bilim adamları bu deneyin sonucunda oluşacak kara deliklerin Dünya'yı yutabileceğini ve insanlığın sonunu getirebileceğini söylüyorlar.

Fakat durum pek de öyle değil. Çünkü söz konusu deneyde trilyonlarca birim enerjiden bahsedilse bile, bu enerjinin ortaya çıkartacağı olası bir kara delik son derece küçük ve CERN'deki fizikçilere göre kısa süre içerisinde kendiliğinden yok olacak. Hatta yüksek enerjili kozmik ışınlar benzer çarpışmalara Dünya'da veya evrenin başka bir noktasında zaten defalarca neden oldular.

Şimdiye kadar bu çapta bir çarpışmanın ortaya çıkartacağı kara deliğin benzerleri henüz Dünya'yı yutmadı. CERN de buna güveniyor. En erken 1 yıl sonra gerçekleşmesi beklenen ve 14 TeV'lik enerjiye ulaşılması hedeflenen yeni deneyde kullanılacak güç ortaya büyük ihtimalle bir kara delik çıkartmayacak. Çıkartsa bile bu insanlık için ciddi bir sorun oluşturacak çapta olmayacak.

Tüm bu bilgilerle CERN'deki deney konusunda sizi birazcık aydınlatabildi mi, yoksa kafanızı daha da mı karıştırdı bilemiyoruz ama özetle şunu söyleyebiliriz; orada önemli bir şeyler yapıyorlar :)


Daha fazlası için www.chip.com.tr sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Apple iPad Kaç Satacak?

Apple'ın yeni oyuncağı iPad nihayet piyasaya çıktı ve hayranlar tarafından büyük ilgi gördü. Gelen ilk bilgilere göre iPad ilk günde 300 bin adete yakın bir miktarda satmayı başardı.

İlk heyecan geçtikten sonra cihazın satış rakamlarının ne seviyede olacağı ise merak konusu. Tüm dünya tarafından bilinen ve tahminlerine saygı gösterilen iSuppli adlı pazar araştırma şirketi, iPad'in geleceği hakkında tahminlerde bulundu.

Milyonlarca iPad

iSuppli'nin tahminlerine göre Apple, 2010 yılı içerisinde yaklaşık 7 milyon adet iPad satacak. Firmanın tahminleri bununla da sınırlı değil.

iSuppli'ye göre iPad büyük bir başarı yakalayarak, 2011 yılında yaklaşık 14 milyon, 2012'de ise yaklaşık 20 milyon adet iPad satmış olacak.

Daha fazlası için ShiftDelete.Net sitesini ziyaret edebilirsiniz.

Amerika Nükleer Caydırıcılık Politikasında Köklü Değişikliklere Gidiyor

Yeni politika, eskisi gibi dış ülkelerden gelebilecek nükleer saldırılara yanıt verme ya da caydırma gibi unsurlardan çok, terörizm ve silahlanmayla mücadeleye ağırlık verecek.

Obama yönetimi, dün Amerika’nın yeni nükleer silah politikasını açıkladı. Yeni politika, eskisi gibi dış ülkelerden gelebilecek nükleer saldırılara yanıt verme ya da caydırma gibi unsurlardan çok, terörizm ve silahlanmayla mücadeleye ağırlık verecek. Yeni politika ayrıca nükleer silah sahibi olmayan ülkelere karşı Amerika’nın savaş anında nükleer silah kullanmayacağı güvencesi veriyor. Ancak Washington bu konuda uluslararası silahsızlanma anlaşmalarına uymayan ülkelere de ciddi uyarıda bulunuyor.

Nükleer Politika Değerlendirmesi adlı belge Amerika’nın güvenlik stratejisinin önemli unsuru olan nükleer silahların rolünü azaltmayı amaçlıyor. Belgede, konvansiyonel silah kapasitesini genişletme, Rusya ve Çin gibi nükleer güçlere karşı mevcut nükleer silah kapasitesiyle caydırıcı gücü devam ettirme, terör örgütleri ve teröre destek sağlayan devletlerin nükleer silah edinmesini önleme amaçlanıyor.

Pentagon’da Savunma Bakanı Robert Gates’le birlikte ortak basın toplantısı düzenleyen Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, nükleer politika belgesinin, Amerika ve müttefiklerinin güvenliğinden ödün vermeden, ülkenin nükleer önceliklerinde yeni bir ayarlama yaptığını belirtiyor.

Hillary Clinton, Amerika’nın nükleer caydırıcı gücünün uzun yıllar boyunca silahlanmayı önleme ve aynı zamanda NATO’da, Pasifik’te ve dünyanın diğer bölgelerinde nükleer gücü olmayan müttefiklerine güvenlik garantisi sağlamada yardımcı olduğunu söyledi. Dışişleri Bakanı, Obama yönetiminin sunduğu Nükleer Politika Değerlendirmesi’nin, Amerika’nın istikrara yaptığı katkıyı sürdüreceğini savundu.

Yeni belgeye göre Amerika, nükleer silahı olmayan, bu silahları edinmeye çalışmayan, dışarıya nükleer teknoloji ve malzeme ihraç etmeyen ülkelere karşı bu tür silahları kullanmayacağı güvencesi veriyor. Amerika nükleer silah kullanmama güvencesini, kendisine biyolojik ve kimyasal silahlarla saldırabilecek ülkelere de veriyor.

Bununla birlikte Savunma Bakanı Robert Gates, bu güvencenin uluslararası silahsızlanma anlaşmalarını ihlal eden ülkelere verilmeyeceğine dikkati çekti.

İran ya da Kuzey Kore’ye bir mesaj vermemiz gerekirse,” diyen Gates, “Eğer kurallara göre oynarsanız, uluslararası topluma katılırsanız, size karşı bazı yükümlülükler üstleneceğiz,” şeklinde sözlerine devam etti. Ancak Gates, bu ülkelerin kurallara uymayıp silahlanmayı sürdürmeleri durumunda tüm seçenekleri masada tutmaya devam edecekleri uyarısında bulundu.

Savunma Bakanı Gates, nükleer silahlara başvurmanın Amerika için daima son seçenek olacağını da hatırlattı.

Basın toplantısında hazır bulunan Amerikalı komutanlar da yeni politikanın Amerika’nın stratejik caydırıcılık ve savunma alanlarındaki saygınlığına zarar vermeyeceği görüşünü paylaştı.

Ancak Kongre üyeleri yeni politika konusunda bölünmüş durumda. Bazı uzmanlar da bazı konularda kaygılı, özellikle de yeni silah geliştirmek yerine eldeki nükleer silahları modernize etme kararından. Bu uzmanlar arasında Washington’daki Enterprise Kamu Politikaları Araştırmaları Merkezi’nden Thomas Donnelly de bulunuyor.

Donnely, mevcut nükleer silahları modernize etme kararının Amerika’nın ilerlemesini önleyeceğini düşünüyor. Eldeki nükleer silah kapasitesinin Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle birlikte etkinliğini yitirdiğini savunan uzman, mevcut silahların stratejik yararının azaldığını öne sürüyor.

Thomas Donnelly, ne dost, ne de düşman ülkelerin konvansiyonel silahlara ağırlık veren bir caydırma politikasına prim vermeyeceğini de savundu.

Ancak diğer uzmanlar yeni Nükleer Politika Değerlendirmesi’nin ve yarın Amerikalı ve Rus liderlerin Prag’da imzalayacağı yeni Stratejik Silah İndirimi anlaşmasının, Amerika’nın halen yeterince caydırıcı güce sahip olan nükleer kapasitesini azaltmayacağının altını çiziyor.

Silahsızlanma uzmanı Daryl Kimball, ne kadar azaltılırsa azaltılsın, Amerika’nın nükleer silahlarının yeterince korkutucu büyüklükte olduğunu belirtiyor.

Kimball yeni politikanın, nükleer silah edinen ve bu teknolojiyi başka ülkelere yaymaya çalışan ülkelerle mücadelede Amerika’nın eline daha fazla koz vereceğini, İran ve Kuzey Kore gibi ülkelere karşı daha sert tutum izlemeleri konusunda Washington’un diğer ülkelere daha fazla baskı yapmasını sağlayacağını savunuyor.

Netbook satışlarına büyük darbe indirebilir

Selim ÖZTÜRK / hurriyet.com.tr

Araştırma şirketi DisplaySearch, satışa çıktığı ilk gün tahminlerin üzerinde bir satış rakamı elde eden ve 300 bin adet satmayı başaran iPad'le birlikte tablet bilgisayarların netbook satışlarına darbe vurabileceğini açıkladı.

Dünyanın önde gelen araştırma şirketlerinden DisplaySearch, yaptığı son araştırmasının sonuçlarını geçtiğimiz günlerde kamuoyuyla paylaştı. Buna göre 2010 yılının ilk çeyreğinde netbook satışlarında büyüme beklediğini ifade eden şirket, iPad başta olmak üzere tablet bilgisayarların satışa sunulmasıyla birlikte netbook satışlarının bundan etkilenebileceğini belirtti.

Araştırma şirketinden Chris Connery, 2009 yılının ilk çeyreğine göre dünya genelinde satışı D.9 oranında artan ve 8.7 milyona yakın bir satış rakamına ulaşan netbook'un iPad satışlarından zarar görebileceğine ve tablet bilgisayar kullanmak isteyen ve yayınları e-book üzerinden okumak isteyen kullanıcıların iPad ve türevi cihazları alma eğiliminde olduğuna dikkat çekti.

Satışa sunulduğu ilk gün 300 bin adet satmayı başaran iPad'deki satış trendinin artarak devam edeceği belirtilirken, ucuz fiyatı ve ufak yapısıyla öne çıkan netbook'ların bu durumdan etkileneceğine kesin gözüyle bakılıyor.

9.7 inç'lik bir ekrana sahip olan ve dokunmatik bir ekrana sahip olan iPad ile kullanıcılar internete girmek dışında bu cihazla video izleyebiliyor, elektronik kitapları okuyabiliyor ve yüksek çözünürlüklü oyunları oynayabiliyor.