26 Şubat 2010 Cuma

Türkiye'nin İlk LPG'li Dizel Motoru Üretildi

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Otomotiv Teknolojileri Araştırma Geliştirme Merkezi (OTAM) ve Türk Motor Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (TÜMOSAN) iş birliğiyle TÜBİTAK destekli Türkiye'nin ilk LPG'li dizel motoru üretildi.

Motoru geliştiren ekibin başında bulunan İTÜ Makina Fakültesi Otomotiv Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Rafig Mehdiyev, TÜMOSAN işbirliği kapsamında üniversite olarak güzel bir proje yürüttüklerini ve önemli bir başarıya imza attıklarını söyledi.

Mehdiyev, bugünün en önemli sorunlarının başında çevre kirliliğinin geldiğine dikkati çekerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Motor, dizel ile çalışıyor. Çevreci olması için onu LPG ile çalıştırmak lazım. Bu ise büyük yapısal değişimler gerektirir. Ancak bizim yaptığımız çalışmada hiçbir yapısal değişiklik yapmadan sadece enjektör yerine buji takmakla bu motoru doğal gazla, LPG ile çalıştırmak mümkün oldu. Bu motor, çevre kirliliği açısından en yüksek standartları karşılıyor. Yüzde 100 LPG ile çalışıyor. Bu tamamıyla yeni bir konstrüksiyon, yeni bir yanma mekanizması. Yazılımını da bir Türk firması yaptı. Motorda kullanılan yakıt yüzde 33 daha düşük maliyetli ve motor verimliliği yüzde 15 daha fazla. Ayrıca çevreci bir motor." Konuşmaların ardından motorun uygulandığı traktör ile test sürüşü yapıldı. Yeni teknoloji ürünü dizel motorlar, Türkiye ve yurt dışında traktör, jeneratör, temizlik ekipmanları ve deniz araçlarında kullanılabilecek.

Hedeflenenden Daha Az Bilim İnsanı Desteklenebildi

TÜBİTAK'tan yapılan açıklamada, ek bütçe tahsisinin beklenen sürede gerçekleşmemesi ve burs başvurularının önceden ilan edilen süreler çerçevesinde sonuçlandırılması zorunluluğu nedeniyle hedeflenenden daha az sayıda bilim insanının desteklenebildiği bildirildi.

Yazılı açıklamada, TÜBİTAK bilim insanı desteklerinin sayısal değerleri hakkında son günlerde medyada yer alan haberlerle ilgili olarak, kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla bir açıklama yapılmasına ihtiyaç duyulduğu ifade edildi.

Açıklamada, TÜBİTAK'ın üniversite, sanayi ve kamu kuruluşlarına ait AR-GE projelerini desteklediği, bilimsel toplantılara ve patentlere teşvik, geleceğin bilim insanlarına öğrenim hayatları boyunca burslar verdiği, bilim, teknoloji ve yenilik alanlarında uluslararası işbirliği olanakları oluşturulduğu anımsatıldı.

SON 6 YILDA FONLAR 13 KAT ARTTI
Geçen yıl hedeflenen sayıda bilim insanı desteklenmesi için yapılan çalışmalar neticesinde ek kaynak ihtiyacının oluştuğu ve bu çerçevede ek bütçe talebinde bulunulduğunun kaydedildiği açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Ek bütçenin tahsisi konusunda bir problem yaşanmamış ancak tahsisin beklenen sürede gerçekleşmemesi ve burs başvurularının önceden ilan edilen süreler çerçevesinde sonuçlandırılması zorunluluğu nedeniyle hedeflenenden daha az sayıda kişi desteklenebilmiştir.

2008-2009 harcama verilerine ilişkin olarak ise cari harcamalar dikkate alındığında 2008 yılında yapılan toplam harcama 62,9 milyon TL iken 2009 yılında toplam 65,4 milyon TL harcama yapılmıştır. Son altı yıllık dönem kıyaslandığında ise bilim insanlarına aktarılan fonlar yaklaşık 13 kat artış göstermiştir.''

Mucize bir yakıt pili üretildi

Japon araştırmacılarsa ince ve esnek lityum-iyon pil geliştirmeyi başardı. Enerji kaynaklarının hızla tükenmesi, bilim adamlarını alternatif arayışlara itiyor. Amerikalı bilim adamları, "En temiz ve ucuz şekilde enerji sağlayacak mucize bir yakıt pili" üretti. Japon araştırmacılarsa, panel ekranlarda kullanılabilecek ince ve esnek lityum-iyon pil geliştirmeyi başardı.

"Mucize Yakıt Pili"

Amerika Birleşik Devletleri’nde son günlerde girişimci bir bilim adamının alternatif enerji alanındaki buluşu konuşuluyor. İddialı buluş, mucidinin deyimiyle "Dünyanın enerji ihtiyacını en temiz ve ucuz şekilde karşılayacak mucize bir yakıt pili "... Çalışma şekli oldukça basit... İçinde elektrik üreten ve hammaddesi kum olan plakalar bulunan pile, bir taraftan oksijen, diğer taraftan yakıt pompalanıyor. İki maddenin kimyasal reaksiyonu sonucu elektrik enerjisi ortaya çıkıyor. Mucidi buluşun, yakın gelecekte yaygınlaşarak, konutların elektrik ihtiyacını sağlayacağına inanıyor.

Kartpostaldan Daha Küçük Esnek Pil

Japon araştırmacılar ise panel ekranlarda kullanılabilecek ince ve esnek lityum-iyon pil geliştirmeyi başardı. Bilgisayar ve cep telefonlarında yaygın olarak kullanılan lityum iyon pillerin içindeki yanıcı sıvı madde, daha ince ve esnek modellerin üretimine engel olarak görülüyordu. Bu sıvının yerini alacak özel plastik bir levha geliştirildi. Yaklaşık yarım 45 milimetre kalınlığında ve bir kartpostaldan daha küçük esnek pil, büküldüğünde bile kırılmıyor. Devrim niteliğindeki buluşun, geçmişte üretilen benzer pillerden en büyük farkı, oda sıcaklığında da çalışabilmesi... Araştırmacılar, ileride pilin seri üretimine geçmeye çabalıyor.

uPad: Microsoft neyin peşinde?

Ortaya çıkan fotoğraflar herkesi şaşırttı: İşte Microsoft'un gizemli cihazı uPad ve ilginç detaylar.

Pek çok firma yeni ürünlerini gizli tutmayı severler. Hem rekabet avantajlarını yitirmemek, hem de ürün tam olarak hazır olmadan olası bir problemin basına yansımasını engellemek için sıklıkla başvurulan bu yöntem zaman zaman sızmalar yaşansa da, genellikle işer yarıyor.

Microsoft'un geliştirdiği ve uPad adını verdikleri ilginç bir cihaz ise ilk kez Batı dünyasında gün ışığına çıkıyor. Microsoft Asya tarafından geliştirilen ve iddialara göre sadece firma içinde hatıra olarak üretilen cihaz, elektronik ürünleri kablosuz bir şekilde şarj etmeye yarayan bir aygıt. Cihazın bir tarafı şarj için kullanılırken, diğer tarafı da hava durumu gibi bazı bilgileri görüntüleyebiliyor. Üstelik cihaz hangi tarafın kullanımda olduğunu algılayıp, enerji tasarrufu için diğer tarafı kapatabiliyor.

İddialara göre 2009 yılında üretilen bu cihazın neden Asya'nın dışına çıkmadığı, Microsoft'un bu konuda bir patent elde etmiş olmasına rağmen neden seri üretime geçmediği ise şimdilik bilinmiyor...

İklim Platformu Özel Sektörün İklim Değişikliği İle Mücadelesine Destek Vermeye Devam Ediyor

Türk Sanayicileri ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD) ve Bölgesel Çevre Merkezi Türkiye (REC Türkiye) girişimiyle kurulan iklim platformu, düşük karbon ekonomisine geçiş ve iklim değişikliği ile mücadele konusunda geliştirilen azaltım ve uyum politikalarını değerlendirmek üzere iş dünyasını bir araya getirdi.

"İklim Değişikliği ile Mücadelede Özel Sektör için Yaklaşımlar" paneli farklı sektörlerde hizmet veren çok sayıda şirketin temsilcisinin katılımıyla, 26 Şubat 2010 tarihinde İstanbul'da Feriye Lokantası Feyyaz Tokar Salonu'nda gerçekleştirildi.

Açılış konuşmasını İklim Platformu Direktörü Dr. Sibel Sezer Eralp'in yaptığı etkinliğe, World Future Council İklim Enerji Direktörü Stefan Schurig, Koç Holding Teknoloji ve Çevre Koordinatörü Doç. Dr. Orhan Alankuş, İstanbul Patent&Marka Danışmanlık Ltd. Şti. Avrupa Patent Vekili Erkan Sevinç, Economics Web Institute öğretim üyesi Valentino Piana ile Aon Ltd. ve İngiltere'de sigorta sektörüne yönelik çalışmalar yürüten Climatewise Girişimini temsilen Gregory Lowe panelist olarak katıldı.

Panelde şirketlerin iklim değişikliği ile mücadelede uygulayabileceği düşük karbonlu azaltım ve uyum seçenekleri kapsamlı bir şekilde ele alındı. Farklı strateji ve politikaların özel sektör için getirebileceği yeni iş fırsatlarının geliştirilmesi ve iklim değişikliğinden kaynaklanan risklerin azaltılması gibi şirketlerin rekabet güçlerini etkileyebilecek noktalar tartışıldı.

Economics Web Institute öğretim üyesi Valentino Piana konuşmasında, iklim değişikliğinin ekosistem, altyapı, insanlar ve özel sektöre etkileri üzerinde durarak, iklim sistemlerindeki öngörülmeyen değişikliklerin üretim süreçlerini negatif olarak etkileyebileceğini belirtti. Piana, su ve enerji kaynaklarındaki daralmaya karşılık, azalan kaynaklara olan talep artışının özel sektör açısından belirli ürünlerde rekabet kaybına ve lojistik hizmetlerde aksamalara neden olabileceğini söyledi. Enerji üretimi,

dağıtımı, binalar, turizm, üretim sanayi, telekomünikasyon gibi birçok sektörde ve tedarik zincirinde iklim değişikliği sonucunda karşılaşılabilecek zorluluklar ve olası çözümleri vurguladı.

Risk yönetimi konusunu sigortacılık sektörünü göz önüne alarak değerlendirmelerde bulunan Gregory Lowe ise 2006 yılından bu yana sigortacılık sektörüne yönelik 41 üye ile çalışmalar yürüten Climatewise girişiminin çalışmalarından bahsetti. İklim değişikliğinin etkilerinin azaltılması konusunda ise temiz teknolojiler ve özel sektör için yaratacağı fırsatları ele alan Stefan Schurig ise özellikle yenilenebilir enerji teknolojilerinin yaygın kullanımı ile yaratılabileceği fırsatları değerlendirdi. Orhan

Alankuş ise iklim değişikliği ile mücadelede sera gazı salımlarının azaltılması için mevcut ve yeni teknolojilerin geliştirilmesi, yaygın kullanımı ve ticarileştirilmesinde özel sektörün rolüne vurgu yaptı. Fikri ve sınai hakların teknoloji transferindeki rolü ise Erkan Sevinç tarafından ele alındı. Haber Fx

En büyük ve en hızlı

PlanetSolar güneş enerjili araçlar için bir kilometre taşı olabilir. Son yıllarda teknolojinin gelişmesiyle yaygınlaşan Güneş enerjisine olan güven gittikçe artıyor.

Deniz araçları elektrik motorları için aslında oldukça uygun. Çünkü oldukça büyük oldukları için büyük bataryalar ve motorlar kullanılabiliyor. Fakat gemiler de uçaklar gibi fazla hataya yer bırakmıyor. Bir okyanus yolculuğu esnasında elektrik sisteminde yaşanacak bir hata çok büyük sıkıntılar doğurabilir. Bu yüzden güneş enerjisi gibi alternatif elektrik üreten enerji kaynaklarını gemilerde kullanılması için iyice güvenilir hale gelmesi bekleniyor.

Fakat bu teknolojilere şimdiden güvenenler de yok değil. İşte karşınızda bunun en büyük örneği; PlanetSolar. 30 metre uzunluğunda ve 15 metre genişliğinde olan gemi 7 metre yüksekliğe sahip. Üzerinde 1500 metre karelik alana yayılış güneş panelleri bulunan Planet Solar 50 yolcu ile birlikte 17 mil maksimum sürate çıkabiliyor. Bu da PlanetSolar’ı en hızlı güneş enerjili gemi yapıyor.

İnşası 13 ayda tamamlanan PlanetSolar’ın 2011’den önce denize indirilmesi planlanıyor. İlk etapta büyük şehirleri ziyaret edecek olan gemi Londra, Paris, New York, San Francisco ile birlikte 25.000 mil seyahat etmiş olacak.

Melih Bilgin

23 Şubat 2010 Salı

SolidWorks World 2010 sektörü bir araya getirdi

3D CAD dünyası James Cameron ile birlikte SolidWorks World 2010’da bir araya geldi.

SolidWorks, sektörün en büyük etkinliği olan SolidWorks World konferansında mühendis tasarımcı ve iş ortaklarını bir araya getirdi. Konferansın özel konuğu ise gişe rekorları kıran Avatar filminin yönetmeni ve aynı zamanda bir mucit olan James Cameron.

Ocak ayı itibari ile Türkiye ofisini açan SolidWorks, 3D CAD dünyasının en büyük konferansı SolidWorks World 2010’da sektörü bir araya getirdi. 31 Ocak – 4 Şubat tarihleri arasında gerçekleştirilen konferansta gişe rekorları kıran Avatar filminin yönetmeni James Cameron da özel konuk olarak yer aldı.

Bu sene Anaheim, Kaliforniya’da gerçekleştirilen SolidWorks World 2010 konferansında 5 bini aşkın SolidWorks müşterisi, iş ortağı ve çalışanı bilgi ve yeteneklerini paylaşmak, yeni iş ortaklıkları kurmak ve inovatif tasarımlara şahit olmak için toplandı. Sayıları 150’yi aşan kapsamlı teknik eğitimlerde mühendisler SolidWorks 2010’un yeni yetenekleriyle verimliliği artırmanın yollarını öğrenirken 600 metrekarelik iş ortağı alanında SolidWorks ile tasarlanan 100’den fazla teknoloji ürünü de görücüye çıktı. Konferansta ayrıca SolidWorks ekosisteminin parçası olan 100’ü aşkın firma, geliştirdikleri tamamlayıcı teknolojileri ve donanımları sektörün beğenisine sundu.

Sektör için büyük fırsat

Yeni iş fırsatları için iletişime geçmek ve en yeni uygulama alanlarını keşfetmek için büyük bir fırsat olan SolidWorks World 2010’da DS SolidWorks’ün AR-GE ekibi de katılımcılarla deneyimlerini ve farklı projeleri paylaşmak üzere hazır bulundu. CAD yönetimi, tasarım otomasyonu, veri yönetimi, modelleme ilkeleri, en son 3D teknolojiler ve tasarım iletişimi gibi başlıklar altında yapılan eğitimlere ek olarak başarı hikâyeleri ve tasarım validasyonu konuları da masaya yatırıldı. Katılımcılar şimdiden geliştirilmeye başlanan SolidWorks 2011 sürümüne eklenecek yeni özellikler konusunda da bilgilendirildiler.

Mars kâşifi James Cameron

Makinist, kamyon şoförü ve 11’den fazla Oscar ödülünün sahibi yönetmen James Cameron da konferansta konuşmacı olarak yer aldı. Hollywood kariyerinin yanı sıra deniz altı ve Mars dâhil olmak üzere uzay keşfinde kullanılan teknolojilerin de mucidi olan Cameron, 5 binden fazla SolidWorks kullanıcısına seslenerek inovasyona işaret etti. Katılımcıların sorularını da yanıtlayan Cameron, Avatar filmindeki binlerce ışık yılı uzakta bulunan Pandora dünyasına nasıl dev makinelerin taşındığı sorusuna ise ilginç bir yanıt verdi. Bu kadar çok sayıda materyalin taşınmasının lojistik bir kâbus olacağını söyleyen Cameron bunun yerine indiği gezegendeki kaynakları kullanarak gerekli her şeyi oluşturabilecek dev bir 3D yazıcının önceden gönderilmesinin daha akla yatkın bir çözüm olduğunu ifade etti.

DS SolidWorks SolidWorks Corp. Yönetim Kurulu Başkanı Jeff Ray ise “James Cameron teknoloji ve hayal gücüyle muhteşem şeyler yapıyor. Fakat bir anlamda yaptığı şey, her SolidWorks kullanıcısının yaptığıyla aynı: Teknik zorluklara göğüs germek, çözümler bulmak, bunları hayata geçirmek ve sonunda başarının keyfini çıkarmak” dedi. SolidWorks World geçtiğimiz senelerde de SolidWorks Simulation ürününün analiz yeteneklerini kullanarak şehir efsanelerinin arkasındaki bilimsel gerçekleri su yüzüne çıkartan MythBusters gibi ekipleri konuk etmişti.

DS SolidWorks hakkında daha fazla bilgi için www.solidworks.com.tr adreslerine başvurulabilir.

Ahmet KARA

Enerji tasarruf rekorunu kırdı

Fujitsu’nun PIMERGY TX150 S7 kule ve RX100 S6 raf sunucuları zorlu testlerden biri olarak tanınan SPECpower’dan başarıyla geçti. Energy Star 1.0 sertifikasyonuna sahip tek soketli bu PRIMERGY modelleri, kurumlara enerjiden tasarruf, verimlilik ve yönetim esnekliği sunuyor.

Fujitsu’nun tek soketli sunucusu PRIMERGY TX150 S7, düşük enerji tüketimiyle kendi sınıfının en iyisi olduğunu bir kez daha kanıtladı. Enerji tüketimiyle ilgili sunucu performanslarını ölçen SPECpower ssj2008 testinden başarıyla geçerek dünya rekorunu kıran PRIMERGY TX150 S7, sahip olduğu Energy Star 1.0 sertifikasyonu ile de enerji tüketiminde bilişim endüstrisinin en gelişmiş standartlarını yansıtıyor.

Bağımsız bir test organizasyonu olarak endüstriye yol gösteren SPEC (Standard Performance Evaluation Corporation) yetkilileri, enerji tüketiminde çığır açan PRIMERGY test sonuçlarını değerlendirirken, Fujitsu Dinamik BT Altyapıları’nın kilit taşı olan bu sunucuların yenilikçilik, performans ve verimlilik açısından da yepyeni bir ufuk açtığını ifade etti.

Henüz kısa bir sure önce duyurulan PRIMERGY TX150 S7 kule ve PRIMERGY RX100 S6 tek soketli raf sunucular, Energy Star 1.0 sertifikasyonuna sahip olmanın yanı sıra Fujitsu’nun maliyet avantajlı, yüksek performanslı ve çok amaçlı tasarımıyla dikkat çekiyor.

Fujitsu Türkiye Genel Müdürü Halit Zaim bu sunucuların yeni test başarılarını şöyle değerlendirdi: “SPECpower testlerinde tek soketli PRIMERGY sunucularımızın gösterdiği yüksek performans, x86 sunucu mimarisinde Fujitsu’nun uzmanlığını başarıyla sergiliyor. Enerji tüketimini azaltacak şekilde tasarlanan PRIMERGY modelleri bu nedenle performanstan ödün verilmesi gerekmediğini de kanıtlamış oldu. Energy Star 1.0 sertifikasyonuyla gelen bu sunucular, Fujitsu’nun Yeşil BT konusundaki taahhütlerine ne kadar sadık olduğunu bir kez daha ortaya koyuyor. PRIMERGY’nin sağladığı yüksek enerji tasarrufu ile müşterilerimizin operasyonel maliyetlerini azaltmaktan son derece memnunuz”.

SECpower ssj2008 rekorunu kırdı

Çevre dostu bu sunucular, sağladıkları yüksek performans ile orta ve büyük ölçekli işletmelerin temel ihtiyaçlarını en ideal şekilde karşılarken, veri merkezlerinde yaşamsal sorun haline gelmeye başlayan enerji harcamalarını da çarpıcı oranlarda azaltıyor. Aynı zamanda esnek ve kolay kullanımları ve sundukları maliyet avantajı, büyük ölçekli müşteriler tarafından da kritik olmayan uygulamalarının altyapısında tercih edilmelerini sağlıyor.

Çevre dostu verimli sunucu mimarisi ile Fujitsu PRIMERGY TX150 S7 tek soketli kule sunucu, SPECpower ssj2008 testinden, her bir Watt elektrik için, kendi klasmanının en iyi derecesi olan 2187 ssj elde etti.

SPECpower ssj2008 ölçümleme standardı, bir sistemin bekleme konumundan başlayarak % 100 etkin olduğu aşamaya kadar olan çalışma sürecini yüzde 10’luk dilimlere bölerek değerlendiriyor. Standart her dilimde işlemlerin kaç Watt enerji harcadığına bakarak toplamda belli bir ortalama değer üzerinden sunucunun enerji tüketim performansını ölçümlüyor.

Enerji tasarrufu için özel tasarım

Fujitsu’nun PRIMERGY TX150 S7 modeli SPECpower testinde tek soketli sunucular serisinde inanılmaz bir rekora imza atmış oldu. Daha önce bu testten geçen sunucuların birçoğu veritabanı veya sanallaştırma gibi belirli bir alanda hizmete odaklanmışken, çok amaçlı olarak tasarlanan PRIMERGY TX150 S7 sunucu veri merkezlerinde her türlü karmaşık operasyonun altından başarıyla kalkıyor.

PRIMERGY’nin raf ve kule tipi modellerinin sahip olduğu Energy Star 1.0 sertifikasyonu ise ABD EPA (Çevre Koruma Ajansı) kurumu tarafından tanımlanan yüksek standartları içeriyor. PRIMERGY sunucular, gelişmiş anakart tasarımları, özel seçilmiş donanım bileşenleri, enerjiyi az tüketen güç kaynağı birimleri (PSUs), entegre Güç Tüketimi Yönetimi ve sunucu içinde hava akımını düzenleyen Cool-Safe özelliği ile Yeşil BT teknolojisinin en ileri aşamasını temsil ediyor.

Enerjinizi boşa harcamayın

"Güneş Ülkesi" olarak adlandırılan Türkiye'nin güneş enerjisi sistemleri, bu alanda ilk ihtisas fuarı olan Güneş Enerjisi 2010'da bir araya geliyor. Fuar, teknolojide gelinen son gelişmeleri de gözler önüne seriyor.

Gerek sanayileşme gerekse bireylerin daha iyi yaşam istekleri günümüzde enerji tüketimini önemli ölçüde artırırken, enerjinin önemi ve maliyeti de buna bağlı olarak artıyor.

Türkiye'nin ilk ve tek Güneş Enerjisi Teknolojileri Fuarı, 11 - 14 Mart tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi'nde kapılarını ziyaretçilerine açıyor.

Dünya üzerinde yaşanan küresel ısınma ve iklim değişiklikleri, temiz enerji kaynaklarına duyulan gereksinimi günden güne artırırken, yaşanan enerji krizleri de alternatif enerji kaynaklarına yönelime sebep oluyor. Coğrafi konumu itibariyle güneşlenme alanı ve süresi oldukça yüksek olan Türkiye ise gün geçtikçe Güneş Enerjisi Teknolojileri" konusunda daha duyarlı hale geliyor. İhlas Fuarcılık, dünya üzerindeki en son teknolojik gelişmeleri ve konusundaki en son sistemleri, 3.kez Güneş Enerjisi Fuarı'nda bir araya getiriyor.

Temiz enerji sektörünün en önemli ve gelişme potansiyeli en yüksek olan güneş enerjisi sektörü, dünya teknolojilerini Türkiye'ye taşıyor. 1990 lı yıllardan bu yana yılda yüzde 30 büyüme gerçekleştiren sektör, gün geçtikçe daha da yaygınlaşıyor.

Güneş enerjisi geniş coğrafi dağılıma sahip bir enerji kaynağı olup, geleceğin dünyasının enerji gereksiniminin karşılanmasında, geleneksel enerji kaynaklarının yanında en önemli seçeneklerden biri olacağını gösteriyor. Hızlı artışlar yapmaya devam eden güneş enerjisi sistemlerinin, önümüzdeki 25 yıl içinde en hızlı büyüyecek olan elektrik enerjisi alanı olması bekleniyor. Güneş enerjisi yatırımının en hızlı geri dönüş sağladığı alan olarak bilinen fakat mevcut enerji kaynaklarının hızla tükenmesi ve enerji ihtiyacının aynı oranda artması insanoğlunu yenilenebilir enerjiye sevk ediyor.

Güneş enerjisi teknolojileri sektörü 1990'lı yılların ortalarından bu yana dünyada yılda yüzde 30 büyüme hızıyla gelişiyor. Türkiye'de de yaygınlığı artmaya devam eden güneş enerjisi teknolojileri, önümüzdeki yıllarda her ülkenin ekonomik büyümesinin önündeki en önemli belirleyici olacağını gösteriyor. Güneş ışığına bol miktarda sahip olan Türkiye'de ortalama yıllık toplam güneşlenme süresi 2640 saat.

Bu süre pek çok Avrupa ülkesinin üzerinde. Enerjide dışa bağımlı olan ülkemiz, elindeki mevcut kaynaklardan yararlanmak adına ve bu konuda bilinç oluşturmak için Güneş Enerjisi ve Teknolojileri fuarında buluşuyor. Güneş Enerjisi 2010 fuarı, bu ilk organizasyonuyla, sektörü canlanmak ve ülkemizin zengin güneş enerjisinden faydalanmak üzere herkesi 11-14 Mart'ta İstanbul Fuar Merkezi'ne davet ediyor.

Türkiye'nin ilk ve tek güneş enerjisi konulu fuarı olan Güneş Enerjisi ve Teknolojileri Fuarı, Türkiye'nin güneş enerjisi alanında üretim merkezi olması yolunda büyük adımlar atılmasına fırsat tanıyor. 11 - 14 Mart 2010 tarihleri arasında üçüncü kez sektöre kapılarını açması beklenen fuar, dünyadaki son teknolojilerin ve Türkiye'de üretilen yeni ürünlerin bir arada sunulduğu ticari bir platform olmayı hedefliyor.

3. Güneş Enerjisi ve Teknolojileri Fuarı'nın, konferans, sempozyum, firma seminerleri ve çeşitli aktiviteleri ile de oldukça hareketli geçecek.

Güneş Enerjisi Teknolojileri Fuarı, planlanan etkinlikleri ile hem katılımcı firmalara hem de ziyaretçilerine temiz enerjinin önemini anlatmayı hedefliyor. Sempozyumlar ve firma konferanslarının yanı sıra ziyaretçilerin de katılım göstereceği şekilde planlanan bir çok farklı etkinlikten oluşuyor. Özellikle renkli seminerler gerçekleştirilecek fuarda, sektörün öncü kuruluşları verecekleri konferanslar ile sektörü aydınlatacak.

Fuarın ilk günü, Marmara Belediyeler Birliği Çevre Merkezi ve Energie Wandel - Yenilenebilir ve Alternatif Enerjileri Birliği Ortak Organizasyonunda, Güneş Enerjisi ve alternatif enerjilerde Türkiye ve AB arasındakı Fark ve Teknolojiler tartışılacak.

Yıne Fuarın ilk günü 15.00 - 17.00 saatleri arasında, Gensed Bakısı ile Fotovoltaik Dünyasının bugunu ve yarını konulu sunumda,GENSED Ada sistem uygulmaları ve özel çözümler konulu seminer, Ozan Çakıltı tarafından sunulacak. Tarımsal sulama sistemleri, Telekom uygulamaları, yayla evleri, aydınlatma ve benzeri Şebeke destekli 500 kw altı uygulamaları, Hakan Erkan tarafından sunulacak, Güneş Enerji Santralleri uygulamaları ve dunyadaki örnekleri konulu sunumu, Ömer Cihan Karahan yapacaktır.

12 Mart Cuma ve 13 Mart Cumartesi günleri ise Ulusal Fotovoltaik Teknoloji Platformu tarafından fotovoltaik endüstrisinde Pazar koşullarına göre üretim becerilerinin yönlendirilmesi, fotovoltaik standartları ve etkileri, yerel yönetimlerde sorumluluk ve avantaj olarak fotovoltaik, Türkiye'de fotovoltaik uygulamalar, fotovoltaik malzeme teknolojisinde mevcut durum ve arge çalışmaları, Fotovoltaik sektöründe nitelikli iş gücü, bilinçli kullanıcı ve performans takibinin etkileri adlı konu başlıkları pek çok sayıda öğretim üyesi tarafından sunulacaktır. Fuarın son gunu olan 14 mart pazar günü ise firma seminerlerine yer verilecektir.

Sektörde ilk defa İhlas Fuarcılık tarafından düzenlenen "Güneş Enerjisi Teknolojileri" Fuarı, konusuyla ilgili dernekler tarafından da tam destek görüyor. T.C Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı başta olmak üzere, Elektrik İşleri Etüt İdaresi, Ulusal Fotovoltaik Teknoloji Platformu, Güneş Enerjisi Sanayicileri ve Endüstri Derneği, Temiz Dünya Ekolojik Çözümler Platformu, Cleanglobe Shaping the Solar Future,Yeşil Ekonomi Derneği, Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü, İnternational Centre For Hydrogen Energy Technologies, Alosbi, Çevkor, Epa, Tema, Hesiad, KOSGEB, Konya Sanayi Odası, Güneşten Elektrik Üreticileri Fotovoltaik Sanayicileri ve İş Adamları Derneği ve daha bir çok kurum bu fuarda etkinlikleri ile göz dolduracaklar.

Basın sponsorları arasında, Güneş Enerjisi Dergisi, Hi Tech, Yapı Malzeme, Photovoltaik, Pv Magazine, Photovoltaics İnternational, Era Solar, Sun& Wind Energy, Lighting Magazine, Asian Solar, Enerji Burada, Elektrik Haber, Güneş Haber, Elektrik Burada, Erneuerbare Energien Dergileri ve web portallarının yer aldığı 3. Güneş Enerjisi ve Teknolojileri Fuarı yazılı ve görsel medya destekleri ile yoluna devam ediyor.

Haber Fx

İTÜ arı gibi çalışıyor

Öğrenci sayısını yarıya indirerek yüksek lisansta araştırma geliştirme üniversitesine dönüşmeyi hedefleyen İTÜ, bilim projeleriyle bütçesine 120 milyon TL’lik kaynak sağlamayı başardı.

İstanbul Teknik Üniversitesi 1773 kuruluş yılından beri ilk kez köklü bir değişime gidiyor. Öğrencisinin önünde önünü ilikleyen sıradışı yeni İTÜ Rektörü Prof. Dr. Muhammed Şahin, üniversiteye bir yılda adeta kabuk değiştirtti. Geçen yıl öğrenci sayısını sabitleyen üniversite, gelecek yıllarda da mevcudu 7 bine düşürerek lisans değil, yüksek lisansta araştırma geliştirme (ARGE) üniversitesine dönüşecek. Hedef, ARGE’lerle en iyi 100 üniversite sıralamasında yer almak.

Üniversite, yerli helikopterden, uyduya ve hatta ‘bilim insanı’ geliştirmeye kadar sadece 6 projede 250 milyon TL’lik bütçeye ulaştı. İTÜ’de 1.5 yıldır rektör olarak görev yapan Prof. Şahin, Türkiye’nin en çok patent üreten Teknopark’ından, gizli yürüttükleri askeri güvenlik projelerine kadar her alanda iddialı olduklarını söyledi.

ARIKOPTER HAZIR SIRA UYDUDA

En yakın takipçisi üniversiteden bile yüzde 35 daha büyük bir bütçeye sahip olan üniversite olduklarına dikkat çeken Şahin “Devlet Planlama Teşkilatı’nın talebi ve 35 milyon TL kaynakla 2002’de start verilen ‘arıkopter’ projesi bu senenin sonunda tamamlanıyor. Uydu projesi için de yaklaşık 10 milyon TL ayrıldı. Üzerine daha büyük kameraların konulacağı bu uydu sayesinde ‘ABD bizi evimizin içine kadar görüntülüyor’ söylemi artık Türkiye için de kullanılabiliyor olacak” dedi.

Mevcut yasaların üniversitelerin kaynak sağlama konusunda yetersiz kaldığını ifade eden Şahin “Biz tüm bu uğraşlarımız sonunda kazandığımız parayı maliyeye devredeceksek neden para kazanıyoruz. Bu tutum dünya üniversiteleriyle rekabet edecek konuma gelmemizi engelliyor. Üniversitelere mali ve idari özerklik verilmeli, özkaynaklar konusunda serbest bırakılmalı” diye konuştu.

YÜZDE 100 İNGİLİZCE ŞART

Rektör Şahin, ‘Teknopark’ projelerine 350’den fazla şirketin talip olduğunu vurgulayarak varacağı son noktanın hayaliyle çalışmalarına hız verdiklerini belirtti. Tartışmalı olmasına rağmen önümüzdeki eğitim-öğretim yılında yüzde 100 İngilizce eğitime geçecekleri bilgisini de veren Prof. Şahin şunları söyledi: Dünya üniversiteleriyle yarışabilmek için İngilizce eğitim şart. İTÜ’de şu an yüzde 30 İngilizce eğitim yapılıyor. Yüzde 100’e çıktığında öğrencilerimiz de yurtdışında master ya da doktoraya gittiğinde oradaki hayata daha kolay entegre olacak.

Bütçe rekoru kırdı

Bakanlıklar, belediye ve genel müdürlüklerin yanı sıra özel sektörle yüzlerce irili ufaklı projeye start veren İTÜ’nün, bu yıl ve geçen yıl başlayan sadece

6 projesi bile 250 milyon  TL’ye yaklaştı.

• Yüksek Başarılı Hesaplama Projesi: Devlet Planlama Teşkilatı’ndan alınan bütçe 46 milyon TL

• Nano Teknoloji Uygulama Araştırma Merkezi: 25 Milyon TL (Çok sayıda özel şirketin sponsorluğunda)

• Uzay Bilimleri Projeleri: 40 milyon TL

• Arıkopter: 35 milyon TL

• Teknokent: 50 milyon TL

• İTÜ-Araştırmacı Ve Bilim İnsanı Yetiştirme Programı: 45 Milyon TL

20 Şubat 2010 Cumartesi

Kobi’lere Ar-ge Desteğinin Önü Açıldı

Yeni bir ürün ve üretim teknolojisi geliştiren işletmelere teknoloji araştırma ve geliştirme desteği vermek amacıyla, KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan, Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe ve Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Başkanı Çetin Osman Budak'ın katılımlarıyla 'KOSGEB Antalya Duvarsız Teknoloji İnkübatörü İşbirliği Protokolü' imzalandı. ATSO Toplantı Salonu'nda imzalanan protokolle, KOBİ'lere inovasyon ve Ar-Ge desteğinin önü açıldı.

Törende konuşan Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeleri Geliştirme ve Destekleme İdaresi (KOSGEB) Başkanı Mustafa Kaplan, KOBİ'lerin rekabet etmede ve farklılaşmada inovasyon ve Ar-Ge'nin büyük önem taşıdığını söyledi. Söz konusu destekleri şimdiye kadar büyükşehirlerdeki KOBİ'lere verdiklerini belirten Kaplan, "Bu protokolle Antalyalı KOBi'lerin Ar-Ge ve inovasyon projelerine destek alabilmelerinin önünü açıldı. Bu işbirliğiyle küçük ve orta boy işletmeler sürdürülebilir rekabet gücü kazanarak inovatif çalışmalar yapacak." dedi. KOBİ'lerin değişen ekonomide bir adım öne geçebilmek ve rekabette üstünlük sağlayabilmeleri için kendilerini sürekli yenilemeleri gerektiğini vurgulayan Kaplan, şöyle konuştu: "Değişen dünyada ve ekonominin değişen şartlarında oyunu kurallarına göre oynamamız gerekiyor. Rekabet o kadar arttı ki, dünyanın bir ucundaki bir gelişme satışları direkt etkiliyor. Rekabet edebilmek için maliyet, verimlilik, performansın yanında en önemli unsur bilgi. Artık o bilgiye erişebilen, kullanabilen maliyetlerini düşürebiliyor." Kaplan, birkaç ay sonra KOSGEB mevzuatında önemli değişikliklere giderek tasarım ve yenilik faaliyetlerin de destek kapsamına alınacağını bildirdi.

Akdeniz Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. İsrafil Kurtcephe de 80'li yıllardan sonra Türk ekonomisinin hızla kabuk değiştirerek liberalleşmenin gereğini yerine getirmeye başladığını söyledi. Özel sektörün Türk ekonomisinin lokomotifi olduğunu vurgulayan Kurtcephe, "Üniversiteler elbette bilgi üretecek. Ama bu bilgiler raflarda tozlanırsa topluma yararı olmaz. Bu bilgiler patente dönüştürülerek ekonomiye katkı sağlaması lazım." dedi.

Akdeniz Üniversitesi Teknokenti'nde yapılan çalışmalar hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Kurtcephe, şunları söyledi: "2008 yılında Türkiye'deki 37 teknokent arasında 20. sırada yer alıyorduk. Son dönemlerde teknokenti sürekli geliştiriyoruz. Yeni bir yapılanmaya gittik. Üniversitede elde edilen bilgileri patente dönüştürerek topluma sunmayı hedef haline getirdik. Bu çalışmalarımızın neticesinde çok iyi bir seviyeye geldik. 2009 yılı sonu itibariyle 20'inci sıradan 2. sıraya yükseldik." Geçen yıl 22 patenti ürüne dönüştürdüklerini aktaran Kurtcephe, KOBİ'lere ortak bilgi üretme teklifinde bulundu.

ATSO Başkanı Çetin Osman Budak ise protokolle Antalya'daki işletmelerin Ar-Ge, yenilik geliştirme, tasarım, ürün tanıtımı, patent, kalite geliştirme ve markalaşma çalışmalarına KOSGEB desteği sağlama yönünde önemli bir adım atıldığını kaydetti. Desteklerden yararlanmak için işletmelerin KOSGEB veri tabanına kayıtlı olması gerektiğini hatırlatan Budak, "KOSGEB önceden sadece sanayi sektörü dönük çalışırdı. Önceki yıl yapılan değişiklikle turizm, ticaret, ulaştırma, kültür ve sanat gibi alanlarda KOSGEB desteği kapsamına alındı. Böylece esnaf kesimine 25 bin TL destek kredisi verilmesi mümkün olmuştur. Bu krediden 4 bin civarında esnaf 100 bin TL'yi aşan kredi alma imkanına kavuşmuştur." şeklinde konuştu. (CİHAN)

19 Şubat 2010 Cuma

İlk Awacs 2011'de geliyor

"Havada uçan radar" olarak da adlandırılan Awacs uçaklarının ilki (Havadan Erken İhbar ve Kontrol Uçağı) en geç önümüzdeki yıl Türkiye'ye gelecek.

ANKA'nın savunma sanayi çevrelerinden alınan bilgiye göre, Türkiye'ye verilecek ilk Awacs uçağının kalifikasyon ve kabul testlerine mart ayında başlanacak. Testlerin ardından bu uçağın 2010 yıl sonuna kadar ya da en geç 2011 yılbaşında Türk Hava Kuvvetleri'nin envanterine girmesi bekleniyor.

Havadan Erken İhbar ve Kontrol (HİK) Uçağı Projesi kapsamında Boeing firması ile 4 uçak ve 1 yer destek sistemi alımı için sözleşme 23 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe girmişti. Türk firmalarından TAI, HAVELSAN, ASELSAN, MİKES, HAVELSAN TEKNOLOJİ RADAR, KALE KALIP, THY ve SELEX'in proje kapsamında bir çok ek yüklenici role sahip olduğu projede, ilk uçağın modifikasyonu (yolcu uçağının HİK konfigürasyonuna dönüştürülme işlemleri) Mart 2005'de ABD / Seattle'da, ikinci uçağın modifikasyonu Mart 2006'da Ankara / TAI tesislerinde, üçüncü uçağın modifikasyonu Kasım 2006'da dördüncü uçağın modifikasyonu da Mart 2007'de yine Ankara / TAI tesislerinde başlanmıştı.

-AWACS'LARIN İŞLEVİ-

Awacslar bugün dünyanın önde gelen hava muharebe komuta ve kontrol uçakları olarak biliniyor. Bilgisayarlı, NADGE (otomatik coğrafi sistem) sistemine göre çalışan, yerdeki sabit radarların yaptığı ihbar, önleme ve seyrüsefer görevlerini yapabilen, en ileri teknolojiye sahip bu uçaklar, yüksek irtifada, yüzlerce kilometre uzaklıktaki dost ve düşman uçaklarını ayırt edebiliyor. Hem uçuş personeli, hem de radar personeli birlikte görev yaptığı bu uçaklar havada yakıt ikmali yaparak gerektiğinde 24 saat uçabiliyor. (ANKA)

18 Şubat 2010 Perşembe

Karadeniz'de Petrol Arama Başlıyor

Karadeniz'de petrol ve doğalgaz arayacak olan dünyanın en büyük ikinci petrol arama platformu Leiv Eiriksson, iki aydır demirli bulunduğu Sinop Limanı'ndan ayrılarak sondaj yapacağı bölgeye hareket etti.

Türkiye ve Brezilya adına Karadeniz'de petrol arayacak olan dev ultra derin petrol arama platformu Leiv Eiriksson, Sinop'un 90 mil açığındaki ilk sondaj sahasına gitmek üzere bugün akşam saatlerinde Sinop Limanı'ndan ayrıldı. Dev platformda süren hazırlık çalışmalarının tamamlanmasının ardından limanda hareketli saatler yaşandı.

Sıem Danıs adlı yardımcı gemiden son yüklemelerin yapılmasının ardından yapılan anonsla platform personelinin yerini alması istendi. Dev platform, daha sonra saatte 6 mil hızla Sinop Limanı'ndan hareket etti. Platformun Karadeniz'de açacağı ilk sondaj kuyusuna Sinop'tan 15 saatte ulaşacağı tahmin ediliyor. 10 Şubat tarihinde başlaması planlanan sondaj çalışmalarının platformdaki çamur pompasındaki arıza nedeniyle yaklaşık 10 günlük bir aksama yaşandığı belirtiliyor.

Sinop Limanı'nın yaklaşık 2 mil açığında iki aydır demirli bulunan Leiv Eiriksson'da, seyir sırasında gerekli nedenlerle sökülen 4 pervaneden 2'si ile kulenin montaj çalışmaları yapılmıştı. 50 bin ton ağırlığındaki platformun enerji ihtiyacının ise 44 MW gücündeki elektrik motorları ile sağlandığı bildirildi. İstanbul ve Ankara bağlantılı lojistik destekleri Samsun ve İnebolu üzerinden sağlanacak olan platforma, İnebolu'dan deniz yoluyla, Samsun'dan ise hava yoluyla lojistik destek verilecek.

Platformda, aralarında delici, teknisyen, mekaniker, doktor, aşçı ve temizlik görevlisinin de bulunduğu 117 personel görev yapıyor.

TPAO ile Petrobras arasında oluşturulan konsorsiyuma göre günlük masrafı 1 milyon lira civarında olan platform, deniz tabanından yaklaşık 5 bin 500 metre derinlikte çalışacak. 6 ay içinde ilk sonuçlar alınacak. Önceki yıllarda yapılan sismik çalışmalara göre Karadeniz'de 10 milyar ton üretilebilir petrol rezervi bulunduğu tahmin ediliyor. İlk sondaj kuyusundan petrol veya doğalgaz çıkma ihtimalinin ise yüzde 17 olduğu kaydedildi.

İHA

Uluslararası Uzay İstasyonu’nda görev tamam

Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki (UUİ) astronotlar, üçüncü ve son uzay yürüryüşüne başladı. Bu son uzay yürüyüşüyle daha önce yerleştirilmiş olan gözetleme kulesine bir yedekleme sistemi kurulması hedefleniyor. Amerikan Uzay ve Havacılık Dairesi NASA, yedekleme sisteminin de yerleştirilmesiyle 100 milyar Dolar’lık projenin büyük oranda tamamlandığı bildirdi. NASA yetkilileri, bundan sonra dört kez uzay mekiği yolculuğu planlandığını, bu yolculuklarda da uzay istasyonuna yedek parça ve erzak taşınacağını belirtiyor. Geçtiğimiz hafta yapılan diğer iki uzay yürüyüşünde ileri teknoloji bir yaşam destek ünitesiyle bir gözetleme kulesi istasyona yerleştirildi. 1998’de başlayan Uluslararası Uzay İstasyonu Projesi’ne 16 ülke destek veriyor. Uzay mekiği Endeavour ile 6 astronotu 8 Şubat’ta uzaya gitmişti. Mekiğin pazar günü ABD’nin Florida eyaletindeki Kennedy Uzay Merkezi’ne dönmesi bekleniyor.

Copyright © 2010 euronews

Teknoloji Sektöründe Neler Yaşanacak?

DVD'ler emekliye ayrılmayacak mı? Reklamcılık hangi platforma kayıyor, peki ya TV'lerin durumu ne olacak? Bakın bir şirketin araştırma raporu teknoloji sektörü için hangi öngörülerde bulundu.

Deloitte TMT (Teknoloji, Medya ve Telekomünikasyon) tarafından hazırlanan ve medya dünyasındaki olası gelişmeleri ele alan 2010 Medya Öngörüleri raporu bugün yayınlandı. Bu araştırmaya göre ısmarlama video (video on demand) işinde büyük gelir artışı beklenirken, DVD satışlarının ise bu yıl ikiye katlanması öngörülüyor. 2009'da 600 milyar dolar olan dünya reklam pastasında geleneksel reklamcılık ağırlığını korumaya devam ederken, bu pasta içindeki payı yaklaşık yüzde 10 olan online reklamcılığın 2010 ve sonrasında büyüme trendini sağlıklı bir şekilde sürdüreceği anlaşılıyor.

TV ve internet reklam kardeşliğine girişecek

Medya içeriğinin tüketimi açısından bu yıl yayıncıların programları ağırlığını koyacak. Bu içeriğinin tüketiminde TV yüzde 90 ile başı çekerken, işitsel medya içeriğinin ise yüzde 80 ile televizyonu izleyeceği tahmin ediliyor. 2010 yılında TV reklam pazarının 180 milyar dolarlık bir büyüklüğe erişmesi beklenirken, küresel online reklamcılığın ise yaklaşık 63 milyar dolarlık bir ciroya sahip olduğu tahmin ediliyor. Yapılan araştırmalar, TV'de veya web'de ayrı ayrı yayınlanan reklamların iki ortamda birden yer almasının izleyici üzerinde yüzde 47 oranında daha olumlu etki bıraktığını gösteriyor. DVD otomatları da 2010'un parlayan yıldızlarından. Geceliği 1 dolar gibi düşük fiyatlara sunulabilmesi ve kullanım kolaylığı nedeniyle bu cihazlar dükkanların kârını ellerinden alacak. Raporun diğer verilerine göre TV ve radyo yüzde 90 oranında eski popülerliğini devam ettirecek. Basılı medya ise kaybettiği pazar payını kazanmak için, online satış yöntemleri üzerinde yoğunlaşacak.

TOBB Rehberi: Bu yıl 49 farklı konuda 425 fuar düzenlenecek

TOBB’un yayınladığı Türkiye Fuar Rehberine göre bu yıl 49 konu başlığı altında 101 tanesi uluslararası olmak üzere toplam 425 tane fuar gerçekleşecek.

ANKARA– Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB)"un yayınladığı Türkiye Fuar Rehberine göre bu yıl 49 konu başlığı altında 101 tanesi uluslararası olmak üzere toplam 425 tane fuar gerçekleşecek.

Türkiye fuar rehberine 49 farklı konu başlığı altında düzenlenecek 425 fuarın 10'u uluslararası olmak üzere 37"si “İnşaat malzemeleri, banyo, mutfak seramik, nalburiye, hırdavat, tesisat, ısıtma, soğutma, havalandırma, doğalgaz ve sistemleri” hakkında, 1"i uluslararası olan 35 fuar “Eğitim, eğitim ekipmanları ve teknolojileri”, 4'ü uluslararası olmak üzere 29 fuarda “Tarım, seracılık, hayvancılık ve teknolojileri” konularında düzenlenecek.

-OTOMOTİV KONUSUNDA 23 FUAR-

“Otomobil, ticari araç, motosiklet, aksesuar, otomobil yan sanayi, garaj ekipmanları, akaryakıt istasyonları” hakkında 5"i uluslararası olmak üzere 23 fuar, “Metal işleme, kesme, kaynak, akışkan, döküm, kalıp, yan sanayiler” konularında 8"i uluslararası 20 fuar, “Gıda, gıda işleme, içecek, teknoloji ve endüstrileri” hakkında 5"i uluslararası 19, “Diğer” konularda 3"ü uluslararası 19 fuar, “Mobilya, mobilya yan sanayi” konularında 3"ü uluslararası 14, “Pazarlama, reklamcılık, bayilik, halkla ilişkiler, promosyon tasarım, insan kaynakları” konularında 2"si uluslararası 12 fuar, “Elektrik, elektronik, aydınlatma, otomasyon” kapsamında 4"ü uluslararası 12 fuar düzenlenecek.

-180 FUAR İSTANBUL"DA-

2010 yılında düzenlenecek fuarların 180 tanesi İstanbul"da, 26 tanesi İzmir"de, 22 tanesi Ankara"da düzenlenecek. Fuarların en yoğun olduğu ay ise Mart ayı. Mart ayında 57 tane fuar düzenlenecek, bunu 54"le Nisan ayı, 51"le Ekim ayı izleyecek. Az fuar ise Temmuz ayında yapılacak.

-ENERJİDE 8, SANATTA 5 FUAR-

Bu yıl düzenlenecek diğer fuarların konu başlıkları ve sayıları şöyle:

“Ağaç endüstrisi, orman ürünleri 3, altın, mücevherat, saat 7, ambalaj, etiket 9, av, silah doğa sporları 2, bahçe, bahçe mobilyaları, peyzaj, çiçekçilik, süs bitkileri, evcil hayvanlar 4, balıkçılık su ürünleri 1, bebek, çocuk ihtiyaçları 3, bilgisayar, bilgi teknolojileri, telekomünikasyon 7, çevre, geri dönüşüm, atık yönetimi, su teknolojileri, belediye, kent mobilyaları 12, denizcilik, yelkenli ve motorlu deniz araçları ve su sporları 4, deri teknolojileri, deri ürünleri, deri konfeksiyon, ayakkabı 10, doğal ürünler, sağlıklı yaşam 2, enerji 8, ev elektroniği, elektrikli ev eşyaları, dayanıklı 7, ev tekstili, halı 5, gayrimenkul 7, güvenlik, yangın 3, hazır giyim, moda, kumaş, konfeksiyon yan sanayi 6, inşaat ve inşaat makineleri 6, kalite kontrol ve teknolojileri 1, kırtasiye, büro malzemeleri 1, kimya ve kimya sanayi, kimyasal ürünler 3, kitap, süreli yayın 10, kozmetik, güzellik, estetik, kişisel bakım 4, lojistik, taşımacılık, depolama, istifleme 8, maden, madencilik, doğal taşlar, mermer 5, matbaa makineleri, kağıt ve teknolojileri 3, otel, otel ekipmanları, restoran, havuz, endüstriyel temizlik, bakım ve onarım 11, perakendecilik mağaza ekipmanları 2, sanat 5, plastik, kauçuk ve endüstrileri 4, tıp, tıbbi cihazlar, laboratuar, diş hekimliği, eczacılık, optik 8, sivil havacılık 1, spor malzemeleri 2, tekstil, konfeksiyon, örgü, nakış makine ve aksesuarları, iplik 7, turizm 8, unlu mamüller ve teknolojileri, dondurma, pasta, şekerleme, değirmen makineleri 4, zücaciye, porselen, seramik 3, genel 9”

Bilişim sektörünün ekonomiye katkısı

ANKARA (ANKA)- Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) ve İntel'in birlikte gerçekleştirdiği "Uluslararası Bilişim Zirvesi" bugün Ankara'da dünyaca ünlü isimler ve devlet yöneticilerinin katılımıyla gerçekleşti. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, bilişimin dünyada sınırları ve zaman farklarını ortadan kaldırdığını, bilişim teknolojilerinin küresel yardımlaşma, işbirliği, demokrasi, şeffaflık ve barışa çok büyük katkı sağladığını söyledi.

Uluslararası Bilişim Zirvesi'nde konuşma yapan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, bilgi ve iletişim teknolojilerinden yararlanan kurumların rakiplerini geride bırakarak, çok daha hızlı ilerlediklerine dikkat çekti. Bilişimin dünyada sınırları ve zaman farklarını ortadan kaldırdığını, bilişim teknolojilerinin küresel yardımlaşma, işbirliği, demokrasi, şeffaflık ve barışa çok büyük katkı sağladığını söyleyen Yıldırım, konuşmasına şöyle devam etti:

"Artık alın terinin yerini akıl teri alıyor. Türkiye'yi geleceğe taşımak için akla, araştırmaya, bilişime yatırım yapmamız gerek. Türkiye'yi geleceğe taşımak için akla, araştırmaya, bilişime yatırım yapmamız gerek. Hedefimiz, 2023'te Türkiye'nin dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmesini sağlamak. 2023 yılında Gayri Safi Milli Hasıla'dan Ar-Ge'ye yüzde 2.5 pay ayırmayı, bilgi ve iletişim teknolojilerinin payını artırmayı, sektörün cirosunu 160 milyon dolara çıkarmayı ve bu ciroda yazılımın payını artırmayı hedefliyoruz. Bu hedef için hayatın her alanında yapacağımız çok iş var. Ama tüm bunların tepesinde, öncelikle bilişim hedeflerimizi gerçekleştirmeliyiz. Çünkü bilişim, artık tüm sektörlere destek veren çatı sektör haline geldi.Bu nedenle bilgi ve iletişim teknolojilerine yatırımlarımıza hızla devam edeceğiz." Bakan Yıldırım, sektörde internetle başlayan vergi indirimlerini sürdüreceklerini, beş adet teşvik kanunu üzerinde yoğun biçimde çalıştıklarını ve yeni Medya Kanunu'nun da Bakanlıkta görüşüldüğünü ifade etti.

-ACARER: SİBERGÜVENLİK SAĞLANMALI-

BTK Başkanı Tayfun Acarer, bilişim teknolojileri ve iletişim sektöründe ülkelerin son 50 yıllık süreci ele alındığında, bilişim sektöründeki gelişme ABD'de yüzde 50, İngiltere'de yüzde 73, Almanya'da ise yüzde 78 ile en çok yatırıma yapan ülke olduğunu hatırlattı. Ağır sanayi sektöründe bir kişiyi istihdam etmenin maliyetinin 100 bin dolar olduğunu söyleyen Acarer, bu rakamın bilişim sektöründe ise 3-4 bin dolar olduğunu söyledi. Acarer, Elektronik Haberleşme Kanunu'nun önemine de dikkat çekerek, bu alandaki düzenleme, denetleme ve özellikle siber güvenlik konusunun üzerinde durulmasını istedi. Yeşil teknolojiler konusuna da değinen Acarer, yeşil teknolojinin dünya ve Türkiye geleceği açısından önemli olduğunu ve bu konuda gerekli çalışmaları yapacaklarını bildirdi.

-OBAMA'NIN BİLİŞİM DANIŞMANI DR. ROBERT ATKİNSON-

Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Barack Obama'nın Bilişim Danışmanı Dr. Robert Atkinson, ABD'de de ekonomik krizle mücadele için bilişim alanında gerçekleştirilen çalışmaları anlattı. Her yarım yüzyılda yeni bir teknoloji dalgasının geldiğini ve herşeyi temelden değiştirdiğini vurgulayan Atkinson, bilgi ve iletişim teknolojilerinin inovasyon ve ekonomik rekabeti ve dolayısıyla istihdamı beraberinde getirdiğini belirtti. (ANKA)
(HLL/BÜN)

Vergiler kalkarsa, M2M kullanılmaya hazır

M2M teknolojisi sayesinde tüm makineler birbirleriyle iletişim kurabiliyor. Türkiye'de M2M'nin önünde yine vergi engeli var...

Mobile World Congress'in açılış konuşmasında Vodafone CEO'su Vittorio Colao "Avrupa'da 50 milyar makine var. Bunların birbirleriyle konuşmasını arzuluyoruz. Yeni bir pazar açılıyor" diyerek M2M yani makineler arası iletişimin mobil dünyadaki önemine değindi.

Peki nedir bu M2M? Aslında tam anlamı iki cihazın birbirleriyle konuşması. M2M (machine to machine) diğer bir değişle telemetri sayesinde cihazlar kablosuz ya da sabit bir ağ aracılığıyla uzaktan izlenebiliyor ya da kontrol edilebiliyor. Telemetri, cihazlarla yerinde temasa gerek kalmadan uzaktan iletişim kurabilmeyi sağlıyor.

Özellikle endüstride kullanılan bu teknoloji sayesinde şirketler daha verimli ve kaliteli ürünler ortaya çıkarabiliyorlar. Biz tüketicilerin işine de çok yarayacak uygulamalar yapmak mümkün. Bir takım ihtiyaçlarımızın evde olmadan da kontrol edebildiğinizi düşünün. Örneğin fırınınıza koyduğunuz yemek dışardan bir komutla pişirilmeye başlayabilir veya soğuk kış günlerinde arabanızı uzaktan çalıştırabilirsiniz.

Telemetri devletlerin önümüzdeki 10 yıl içinde yatırım yapmaları gereken ilk 10 teknoloji yatırımı listesinde. Hali hazırda dünyada 37,5 milyon cihaz, kablosuz ortamda çevrim içi iletişim halinde. Yani birbirlerine bağlı. 5 yılın sonunda bu rakamın 189 milyon olması bekleniyor. Bugün 15 milyon adet elektrik, su ve gaz sayacı uzaktan yönetilebiliyor. İsveç ve Finlandiya'daki GSM iletişiminin yüzde 10'u makinelerden gerçekleşiyor.

Açılış konuşması sonrası konuyu yine Barselona'da bulunan Turkcell Ürün ve Servis Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cenk Bayrakdar ile konuşma fırsatı buldum. Cenk Bayrakdar'da M2M'nin önünün çok açık olduğunu fakat Türkiye'de bazı sıkıntıların olduğunu aktardı.

Bayrakdar'ın aktardığına göre M2M uygulamalarda yani yalnızca data hattı kullanan makinelerden alınan ilk abonelik vergilerinin yüksekliği, pazarın gelişimini engelliyor.
Bir telemetri uygulaması için SIM karttan yıllık Yeni Tesis Vergisi, Telsiz Ruhsatname Ücreti, Telsiz Kullanım Ücreti, Hazine Payı, KDV ve ÖİV alınıyor. Bunların toplamı da tam 55 TL yapıyor.

Yani sadece veri gönderip alacak bir cihazın içine SIM kart taktığınız anda maliyet 55 TL oluyor. Oysa bir operatörün bir cihazdan yılda ortalama elde ettiği gelir 12 TL.

İşte telemetri pazarının büyümesinin önündeki en büyük engel bu. Kendi gelirinin 5 katı büyüklüğünde bir vergi yükü, böyle işe yarayan bir teknolojiyi daha da yavaş pazara sokuyor.

Turkcell Ürün ve Servis Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Cenk Bayrakdar, bu zorluğa rağmen yine de Turkcell şebekesinde 142 bin SIM kartın telemetri sistemlerinde kullanıldığını söyledi. Fakat araştırmalarına göre Türkiye'deki potansiyel 150 milyon adet cihazdan oluşuyor.

Sayaç okumadan tarım uygulamalarına, sağlıktan güvenliğe kadar birçok alanda kullanılabilecek M2M'nin yaygınlaşması için şimdi top Bilgi ve İletişim Kurumu'nda. Ben çok umutlu değilim ama, yine de sadece bu cihazlarda kullanılan vergiyi kaldırarak birçok endüstrimizin iş yapış biçimini değiştirebilirler.

Örnek ülke arıyorlarsa çok uzağa gitmeye de gerek yok. Yavru vatan KKTC'ye bakabilirler. Tam 140 bin akıllı sayaç uzaktan kontrol ediliyor.

15 Şubat 2010 Pazartesi

Savaşlara Lazer Teknolojisi Geliyor

 Bilimkurgu Filmlerinde Görüpte İnanmadığımız Savaş Teknolojileri Bir Bir Gerçek Oluyor. Robot Zırhlardan Sonra Şimdi de Amerikan Ordusu Lazer Silahlar Üzerinde Çalışıyor.
Savaşlara Lazer Teknolojisi Geliyor

Amerikan ordusunun 80'li yıllarda başlattığı ve teknik imkânsızlıklar yüzünden iptal edilen Yıldız Savaşları (Star Wars) projesi, meyvelerini gecikmeli de olsa vermeye başladı. Günümüzün gelişmiş teknolojisinden faydalanmak isteyen ABD hükümeti geçtiğimiz yıllarda projenin bazı ayaklarını tekrar devreye sokmuştu.

Bunlar içerisinde bilimkurgu filmlerinin değişilmez bir parçası olan lazer silahları da var. Bir süre önce, giyen kişinin gücünü kat be kat artıran biyonik zırhlar geliştiren Ordu şimdi de savaş teknolojisinin tamamen değiştirecek olan lazer silahlarını çatışmaya hazır hale getiriyor. Geçtiğimiz aylarda bu teknoloji ilk prototip testlerinde büyük başarı göstermişti.

Tatbikat için özel olarak hazırlanan uçak

Amerikan hava kuvvetleri, kısa süre önce lazer teknolojisinin yeteneklerini füzeler üzerinde denedi. Modifiye edilmiş, Boeing 747-400 tatbikat sırasında kendine yollanan kısa menzilli füzeleri ilk önce radarında belirledi.

Star Wars gerçek olacak

SHİFTDELETE

Kremlin 'Silikon Vadisini' Beyin Göçü ile Kuracak

Ekonomik modernleşme, teknoloji ve yenilik programlarını sıklıkla gündeme getiren Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, yeni bir teknoloji parkı olacak şekilde 'silikon vadisi' projesinin hayata geçirilmesini istedi. Vedomosti gazetesine konu ile ilgili açıklamada bulunan Kremlin Birinci Yardımcısı Vladislav Surkov, konunun yurt dışına çıkan Ruslar'ın geri getirilmesi ile mümkün olmadığını, yabancıları çekerek gerçek bir tekno-park düşündüklerini söyledi.

Projenin de başkanlığını yapan Surkov, beyin göçü ile ilgili bu zamana kadar 'güzel ancak boş' bir çok konuşmanın yapıldığını belirterek, "Buraya en iyi uzmanları getirmeliyiz. Yurtdışına göç eden eski vatandaşlarımız ya da yabancı olmaları hiç önemli değil. Mesleğin en önde gelen profesyonel bir kaç ismini getirtebilirsek bu bize kapı açtırır. Diğer uzmanlara burada çalışılabileceğini ve gelecek vaad eden bir yer olduğunu gösterir." diye konuştu.

Kremlin yetkilisi Rusya'nın kedi 'Silikon vadisini', yurtdışına giden gurbetçileri değil, yabancıları çekerek başarabileceğine dikkat çekti. Surkov, Çar Petro zamanında 18. yüzyılın başlarında Moskova yakınlarında yaşayarak Rusya'daki reformlarda katkı sağlayan göçmen Almanları kastederek "Yeni bir 'Alman yerleşimine' ihtiyacımız var." dedi.

Hükümetin büyük olasılıkla teknolojik yenilik projelerinin geliştirilmesi için Moskova yakınlarında bir bölgenin seçileceğini belirten Surkov, "Biz farklı bölgeleri görüşüyoruz. Çoğu Moskova yakınında bir yerde oluşturulması gerektiğine inanıyor. Moskova en yüksek bilimsel-teknik ve mali potansiyeline sahip. Ancak başka ilginç seçenekler de var, örneğin Vladivostok şehri." şeklinde konuştu.

Rusya'da Silikon Vadisi'nin oluşması sağlayacak koşullara da değinen Surkov, devletin özel şirketlerin gelişmesi için çekici altyapıyı oluşturması gerektiğinin altını çizdi. Surkov, "Tabii ki, yetkililer ve işadamları arasında mucize-işçiler vardır, ancak mucizenin oluşmasını mümkün kılacak ortamı birlikte oluşturmalıyız." açıklamalarında bulundu.

Bütün bu yeniliklerin oluşması için Surkov cesaret, inanç ve kararlılığın gerektiğini, ayrıca yenilik için talebin ve aynı zamanda da paraya ihtiyaç olduğunu ifade etti.

(CİHAN)

Bosch eko yaşama katkıda bulunacak fikirler arıyor

Bosch mühendislik fakültelerindeki yaratıcı beyinleri desteklemek için "yaşam için teknoloji" adlı bir yarışma düzenliyor

Elektronik Haber Ajansı (e-ha) muhabirinin edindiği bilgiye göre, Türkiye'deki 100.yılını kutlayan Bosch'un, bu çerçevede düzenleyeceği etkinlikler arasında "Yaşam için teknoloji" adlı mühendislik fakültesi öğrencilerine yönelik yeni bir yarışma yer alıyor. Mühendislik konusunda yaratıcı beyinleri keşfetmenin yanı sıra ekolojik sorunlara çözüm getirmek amacıyla düzenlenen yarışmanın konularını enerji tasarrufu, atık yönetimi ve alternatif/yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı oluşturuyor. Mühendislik fakültelerinin lisans 2. ve 3.sınıf ve tüm yüksek lisans 1.sınıf öğrencilerine yönelik olarak düzenlenen yarışma, 01 Ocak- 31 Temmuz 2010 tarihleri arasında gerçekleştirilecek.

Bosch Grubu Türkiye yöneticileri ve1 Tübitak üyesinden oluşan jüri; projeleri yenilik boyutu, sağladığı tasarruf miktarı, sürdürülebilirlik, uygulama alanı ve yaygınlaştırılabilirlik özelliklerine göre değerlendirecek.

Yarışma sonucunda mühendislik bilgisini en iyi kullanabilen ve eko yaşam - çevre için etkin çözümler sunulabilen projelerin sahipleri Bosch tarafından ödüllendirilecek. Yarışmanın birincisi, Bosch'un yurtdışındaki bir Kuruluşunda dört hafta staj imkanı, ikincisi Bosch Türkiye Kuruluşlarında karma staj imkanı ve üçüncüsü ise bitirme tezini Bosch Türkiye Kuruluşlarında gerçekleştirme şansı kazanacak. Ayrıca ilk üç yarışmacıya ve mansiyon ödülünü kazanan yarışmacıya Bosch mühendislik bursu verilecek. Bosch'un teknoloji dünyasını daha yakından tanıma fırsatı bulacak olan ödül sahibi öğrenciler, bu sayede mesleki kariyerlerine de büyük katkı sağlayacaklar.
(e-ha)

Zorlu Enerji'nin Gökçedağ Rüzgar Santrali'ne Euromoney'den Ödül

Zorlu Enerji Grubu iştiraklerinden Rotor Elektrik Üretim A.Ş'nin Gökçedağ Rüzgar Santrali'nin finansmanı için Uluslararası Finans Kurumu, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, Denizbank ve HSBC ile imzaladığı 130 milyon Avro'luk kredi anlaşması, Avrupa'da "2009 Yılının En İyi RES Finansmanı Ödülü"nü aldı.

Euromoney'nin Project Finance Dergisi tarafından 11 yıldır dağıtılan "Project Finance Ödülleri"nde endüstriyel projelerin finansmanı; yenilikçilik, en iyi uygulama, çözüm kabiliyeti, yinelenebilirlik, kullandırma süresi gibi kriterler çerçevesinde değerlendiriliyor. Bu yılki değerlendirmelerde geçen yılın borçlanma iklimi de göz önüne alındı.

Londra'da 11 Şubat 2010 tarihinde gerçekleştirilen ödül törenine katılan Zorlu Enerji Grubu Başkanı Murat Sungur Bursa yaptığı konuşmada, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapmanın dünyada ve Türkiye'de enerji arz güvenliğinin sağlanmasında öncelik taşıdığını söyledi.

Zorlu Enerji Grubu olarak gelecek dönem yatırımlarında Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynaklarını en verimli şekilde kullanmayı hedeflediklerini belirten Bursa, 135 MW kurulu güce sahip, 54 türbinden oluşan Gökçedağ Rüzgar Santrali'nin 2010 yılının ilk yarısında tam kapasite ile üretime geçeceğini ifade etti ve santralin Türkiye enerji sektörü için önemli bir atılım olduğunu vurguladı.

Kredi anlaşmasına imza atan Uluslararası Finans Kurumu, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, Denizbank ve HSBC yetkililerinin de katıldığı ödül töreninde açıklama yapan DenizBank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş ise, "Zorlu Enerji'nin Gökçedağ RES yatırımına verdiğimiz desteğin uluslararası saygınlıktaki Project Finance dergisinin verdiği ödüle layık görülmesi, duyduğumuz kıvancı daha da artırdı." dedi. DenizBank'ın çevre dostu projeleri desteklemeye özel bir önem verdiğini vurgulayan Hakan Ateş sözlerine şöyle devam etti: "Bilgi birikimimiz ve kaynaklarımızı kullanarak bu alanda yatırımcıları desteklemeye sonuna kadar devam edeceğiz."

Zorlu Enerji, toplam 54 türbinden oluşan Gökçedağ RES'in ilk 31 türbini ile üretilen 77,5 MW elektriği ulusal şebekeye aktarmaya başladı. Toplam yatırım bedeli 210 milyon Euro olan Gökçedağ Santrali'nden yılda 500 milyon kwh elektrik üretimi planlanıyor. Bölgede mevcut 50 ve 60 MW'lık diğer lisanslar ile Grubun toplam RES kapasitesi 245 MW'a ulaşacak.

Avrupa'da biyoyakıt kullanımı kısıtlansın

Önde gelen bir yardım kuruluşu, gelişmekte olan ülkelerdeki açlığı artırdığı gerekçesiyle, Avrupa'da biyoyakıt kullanımındaki artışın önlenmesi çağrısında bulundu.

Uluslararası bir yardım örgütü olan Action Aid, sanayi ölçeğinde biyoyakıt üretiminin, gıda amaçlı tarım ürünlerinin üretimini azalttığını ve bunun da fiyatları artırdığını kaydetti. Örgüte göre palmiye yağı ya da şeker kamışından yakıt elde edilmesi, sanayi ölçeğinde üretim yapılabilmesi için ormanların yok edilmesini ya da yerlerinden edilen çiftçilerin ormanlardan tarım alanı açmasını gerektireceğinden, sera gazı salımlarını daha da kötü bir hale getirebilir.

Yardım kuruluşu, bu sürecin sonunda açlık çeken kitleye 100 milyon kişinin daha eklenebileceği tahmininde bulundu. Örgüt, faaliyet gösterdiği ülkelerde 2008 yılı içinde gıda fiyatlarındaki yüklü artışın yaklaşık üçte birinden artan biyoyakıt üretiminin sorumlu olduğunu kaydetti. Action Aid, gelişmekte olan ülkelerin kalkınma sorunları üzerine çalışmalarda bulunuyor.

AB'nin hedefi

Avrupa Birliği, sera gazı salımlarının azaltılabilmesi amacıyla biyoyakıtların daha fazla kullanılmasını teşvik ediyor. Birlik, çevreci hedefleri doğrultusunda 2020 yılına kadar ulaştırmada kullanılan yakıtların yüzde onunun, biyoyakıt benzeri, yenilenebilir kaynaklardan gelmesini hedefliyor. Biyoyakıt kullanımı, petroldeki fiyat artışı, fosil yakıt rezervleri ile ilgili artan kaygılar ve çevre kirliliği endişesi nedeniyle artmış durumda.

Action Aid örgütü ise biyoyakıtların daha küçük ve sürdürülebilir boyutlarda üretilmesini ve enerji tüketimini azaltmayı hedefleyen tedbirlerin hayata geçirilmesini savunuyor.

Autodesk çözümleri inşaatta verimliliği artırıyor

Autodesk’in İnşaat ve Arazi konularındaki çözümleri, Autodesk ve Türkiye Dağıtıcısı Sayısal Grafik tarafından Ankara Hilton Otel’inde organize edilen etkinlikte, sektörün temsicileri ile paylaşıldı. Toplantıda, AutoCAD Civil 3D’nin dinamik model tabanlı yapısı sayesinde altyapı projelerinin üretimine getirdiği hız ve hassasiyet, proje takımının bir arada çalışmasını sağlayan teknolojisi ve bu teknolojiyle üretilmiş projelerden örnekler sunuldu.

Günün ilk konuşmacısı Autodesk’ten Willy Luce İnşaat Mühendisliği Projelerinde BIM (Yapı Bilgi Sistemi) teknolojisinin kullanımı hakkında bilgi vererek, farklı disiplinlerde ve farklı mekanlarda çalışan proje ekibinin Autodesk ürünlerini kullanarak nasıl daha verimli ve koordine çalışabileceklerini anlattı.

Autodesk’in Arazi Geliştirme, Ulaşım, Çevre ve Enerji konularında sunduğu çözümlerden bahseden Luce; Autodesk’in hidroloji ve görselleştirme konularındaki yeni satın almalar ile bu çözümleri çok daha güçlendirerek ilerlediğinden bahsetti. Konuşmasını yurtdışında Autodesk Çözümleri ile gerçekleştirilmiş başarılı proje örnekleri ile bitirdi. Daha sonra Mimpaş Mühendislik A.Ş.’den Alper İpek, AutoCAD Civil 3D ve HEC-RAS entegrasyonu ile ilgili bir sunum yaptı ve gerçekleştirdikleri projelerden örnekler sundu.

Etkinlik kapsamında kullanıcılar Autodesk’in Arazi Geliştirme ve Ulaşım konularındaki çözümlerini kullanarak gerçekleştirdikleri projeleri izleyiciler ile paylaştı. İlk olarak Yüksel Proje Uluslararası A.Ş.’den Münif Çelebi “Kazı Şevlerinde Oluşan Deformasyonların AutoCAD Civil 3D Kullanılarak Modellenmesi” konusunda bir sunum yaptı. Ardından EMAY Uluslararası Müh. ve Müş. Ltd. Şti.’den Murat Kınık AutoCAD Civil 3D kullanarak gerçekleştirdiği “Kemerburgaz Yassıören Yolu K9 Arabacı Konağı Kavşağı” projesini detaylı olarak anlattı. Son olarak da Zorlu Yapı Yatırım A.Ş.’den Bülent Gülcan “Zorlu Center” Projesi’ni ve AutoCAD Civil 3D ile hafriyat projelerini nasıl gerçekleştirdiklerini anlattı.

Etkinlikte, deneyimli kullanıcılar için 2 de atölye çalışması yapıldı. Atölyeler Autodesk Yetkili Satıcısı Prota Bilgisayar’ın teknik ekibi Songül Bilge ve Murat Özmen tarafından gerçekleştirildi.

Autodesk Hakkında
Autodesk, Inc.  imalat, altyapı, inşaat, medya ve eğlence pazarlarına yönelik 2 ve 3 boyutlu tasarım ve görselleştirme yazılımları geliştirme konusunda lider bir teknoloji şirketidir. 1982’de AutoCAD yazılımının pazara sunulmasından bu yana, Autodesk, en kapsamlı “son teknoloji” prototip çözümleri geliştirerek, müşterilerinin fikirlerini gerçek hayata geçirmeden önce tecrübe etmelerine yardımcı oluyor. Fortune 1000 şirketleri para ve zamandan tasarruf etmek, kaliteyi artırmak ve yenilikçiliği teşvik etmeye yönelik olarak, tasarım sürecinin ilk evrelerinde gerçek performansı hayallerinde canlandırmak, benzetim yapmak ve analiz etmek için gereken araçlar konusunda Autodesk’e güveniyor. Autodesk ile ilgili ayrıntılı bilgiye www.autodesk.com’dan ulaşılabilir.

Detaylı bilgi için:
Birgül Açar – GCI / Cohn&Wolfe İletişim Danışmanlık 212 328 31 39

Philips TV'ler Her Yönüyle Çevre Dostu

Avrupa Çevre Etiketi Uygulama Kurulu’nun “Çevreye Zararsızdır” (Eco-label) sertifikası sahibi olan Philips televizyonlar, kolayca geri dönüştürülecek şekilde tasarlanıyor. Çevreye zararlı maddeler içermeyen 2010 model Philips televizyonların çerçevelerinde yüzde 30 daha az plastik kullanılıyor.

“Vision 2010” ve “EcoVision” programları çerçevesinde tüm operasyon, ürün ve hizmetlerinde enerji tüketimini azaltmayı taahhüt eden Philips, 2010 model televizyonlarında enerji tüketimini 71 Watt’ın altına indiriyor.

Çerçevelerinde yüzde 30 oranında daha az plastik kullanılan yeni televizyonlar 0.15 Watt’tan az bekleme gücü ile de dikkat çekiyor. Kolayca geri dönüştürülecek şekilde tasarlanmış olan Philips televizyonlar, kurşun gibi çevreye zararlı maddeler içermiyor. Daha az kağıt tüketimi için elektronik kullanım kılavuzu ile gelen 2010 model Philips TV’lerin paketlerinde de 3 kilonun altında daha az malzeme kullanılıyor. Yeni modeller çevreye dost olmanın yanı sıra sınıfının en iyisi görüntü kalitesini ve performansını da ortaya koyarak gerçek sinema deneyimini evlere taşıyor.

Bacaklara yürürken enerji yükleyen ayakkabı

Teknolojinin her tür alet edevattan, kıyafete kadar hayatın bütün alanlarında artık tasarım ve üretimin bir parçası olması, her an yeni ve farklı bir ürünün piyasaya sunulmasını sağlıyor. Bunlardan biri de Zigtech Reebok ayakkabılar.

Zikzak tabanlı bu spor ayakkabılar, yürürken bacaklarınızı rahatlatıyor ve adeta bir enerji içeceği gibi performansınızı arttırıyor. Ürünün tanıtımında da "ayaklarınız için enerji içeceği" ifadesinin kullanılması boşuna değil.


Selin Kunt

Malatya'ya Enerji Verimliliği Plaketi

Malatya'ya Enerji Verimliliği Yılı'ndaki başarılı çalışmasından dolayı plaket verildiği bildirildi.

Vali Yardımcısı Enver Erdem tarafından konuyla ilgili olarak yapılan yazılı açıklamada, "İlimizde enerjinin etkin ve verimli bir şekilde kullanılmasına yönelik tedbir ve hedefleri içeren "Malatya İli Enerji Verimliliği Eylem Planı"nı hazırlanarak uygulanmaya konulmuş; Plan kapsamında Toplumda enerji kültürü ve bilincinin oluşturulması, enerjinin etkin ve tasarruf bilinciyle kullanılmasına dönük bir dizi faaliyet gerçekleştirilmiştir. Malatya Enerji Verimliliği Eylem Planı kapsamında ilimizde bu güne kadar yürütülen faaliyetler; 29. Enerji Verimliliği Haftası kutlamaları nedeniyle İstanbul'da 13 Ocak 2010 tarihinde yapılan etkinlikler kapsamında ülke kamuoyuna da takdim edilmiş; bu çerçevede ilimizde sürdürülen çalışmalar başarılı bulunarak Valiliğimiz; enerji verimliliği çalışmaları ve bu çalışmaların diğer Valilikler ve kamuoyuyla paylaşılması suretiyle yaygınlaştırılmasına sağladığı katkılardan dolayı bir plaket ile ödüllendirilmiştir. Bu başarılı sonucun alınmasında İlimizde Enerji Verimliliği Eylem Planı hazırlanması ve Eylem Planı kapsamındaki faaliyetlerin yürütülmesinde etkin görev alan Kamu Kurum ve Kuruluşları ile Meslek Örgütlerinin katkıları yadsınamaz. Bu vesile ile İlimiz Enerji Verimliliği Eylem Planının hazırlanması ve uygulanmasında katkı sağlayan Kamu Kurum ve Kuruluşları ile Meslek Örgütlerine katkılarından dolayı teşekkür eder başarılı çalışmalarının devamını dilerim" denildi.

Aracınızı Kışa Bosch Car Service'lerde Hazırlayın



Türkiye'de geniş servis ağıyla her marka ve model araca tampondan tampona hizmet veren Bosch Car Service'ler araçları kış koşullarına uygun hale getiriyor.

Araçların kışa hazır olmaları ve ağır kış koşullarında yolda kalmamaları için kış bakımının yapılması gerekli. Soğuk hava araçların çalışması esnasında bir direnç oluşturarak problemlere yol açabiliyor. Araçlara yapılacak kış bakımı ile eski parçalar değiştirilerek ve gereken onarımlar yapılarak kış süresince sorunsuz bir sürüş sağlanabilir. Türkiye'de geniş servis ağıyla her marka ve model araca tampondan tampona hizmet veren Bosch Car Service'lerde yaptırılacak kış bakımında araçların kış için hazırlığı eksiksiz olarak yapılıyor. Parçalar tek tek elden geçiriliyor ve araçlar kış koşullarına uygun hale getiriliyor.

Konforlu ve güvenli bir sürüş için kış öncesi yeni silecekler Araç sahipleri, genelde ses gelene kadar, aşınmış da olsa sileceklerini kullanmaya devam eder. Ancak yaz mevsimini geride bırakan silecekler, aşırı sıcak, ozon, UV ışınları ve egzoz gazları gibi birçok dış etmene maruz kalır; bu da siliş kalitesini düşürür. Silecek süpürgelerinin yıpranmış olması, silecek lastiklerinin cama doğru şekilde temas etmesini önler ve camda temizlenemeyen bölgeler bırakarak görüşü engellediği gibi, camın çizilmesine de yol açar.

Ayrıca, gece sürüşlerinde silecek tarafından tam anlamıyla temizlenemeyen ve ön camda kalan su tabakaları; far ışıklarını yansıtarak görüşü zorlaştırır ve hayati tehlike yaratır. Bu sebeple güvenli ve konforlu bir sürüş için, yoğun yağış gerçekleşen sonbahar ve kış aylarının başında, araç sileceklerini değiştirmek kış ayları süresince konforlu ve güvenli bir sürüş sağlar.

Daha rahat ve sağlıklı bir kış için filtre kontrolü Filtre elemanlarına yeterli önem pek gösterilmediğinden dolayı, araç sahiplerinin pek çoğu, araçlarındaki fitreleri önerilen sıklıkta değiştirmezler. Ancak bu şekilde maliyeti çok daha yüksek olacak hassas motor aksamına ya da kendileri ve beraber yolculuk ettikleri insanların sağlıklarına zarar vermiş olurlar.

Yağ, yakıt ve hava filtreleri aracın motorunu ve yakıt püskürtme sistemini zararlı maddelerden korur. İyi bir korumadan yoksun olan bu parçalar aşınır ve araçlarda performans düşüklüğü ile yakıt tüketiminin artmasına sebep olur.

Kış aylarında büyük yük akünün omuzlarında Soğuk iklim şartları aküyü de önemli ölçüde etkiler. Akü, motorun çalışması esnasında alternatör tarafından üretilen enerjiyi depolar. Bu enerji öncelikle aracın ilk çalışmasında (marş basarken) ihtiyaç vardır. Her akü, soğukta daha düşük kapasiteyle çalışır. Buna ek olarak kış aylarında rezistans ve far gibi elektrikli ekipmanların daha fazla kullanılması nedeniyle akü daha büyük bir yük altında çalışır. Bu nedenle kış başlangıcında hatta öncesinde, genel bir şarj-marş sistemi kontrolü yapılması soğuk bir kış gününde bir akü sorunu nedeniyle aracı çalıştıramama durumuyla karşı karşıya kalmamak için önerilir. Sistem kontrolü haricinde bakım gerektiren akülerde asit bomesi kontrolü, şarj seviyesinin ölçülmesi ve kutup başlarının kontrolü sıcak ve keyifli bir yolculuğa gölge düşmesi için alınabilecek önlemler arasında yer alır.

Kış aylarında da araçtan yüksek performans alabilmek için benzin enjeksiyon sistem komponentlerini ve ateşleme bujilerini mutlaka kontrol edilmeli Benzinli araçların en önemli performans komponentleri arasında yer alan ateşleme bujileri, ateşleme bobinleri, buji kablolarının kontrol ettirilmesi ve gerekli görüldüğü halde değiştirilmesi, kış aylarındaki yağışlar karşısında güvenilir ateşleme imkanı tanır. Ayrıca aracın yakıt tasarrufuna olumlu etkisi olan hava kütle ölçer ve oksijen sensörlerinin de kontrol ettirilip gerekli görüldüğü takdirde değiştirilmesi ekstra kazanç sağlanması için önemlidir.

Bosch Car Service'ler ile ilgili ayrıntılı bilgiye www.boschservice.com.tr adresinden erişilebilir.

Kaynak : KURUMSALHABERLER.COM

Gezegenin Geleceği

Çernobil nükleer kazasının yıldönümüne 70 gün kaldı.

Dünya Politikaları Enstitüsü yani Earth Policy Institute'ün son araştırmasına göre, dünyada tarım pek çok baskılarla karşı karşıya. Üretime bakacak olursak, ekilebilir alanların çoğu günümüze kadar kullanıldı. Hatta bazı tarım alanları o kadar hoyratça ekilip biçildi ki, artık verimli ürün almak mümkün değil. Bu arada nüfus artmaya devam ediyor. Bir de şimdi arabaları beslemek için biyoyakıt üretimi başladı. Bunun içinse milyonları doyuracak tohum, arabalarda benzin olarak kullanılıyor. Besin talebi ise tüm dünyada hızla artmaya devam ediyor. Afrika'nın nüfus yoğunluğu en fazla olan ülkesini, Nijerya'yı ele alalım. 1961'den beri nüfus tam 3 katına çıktı. Öte yandan ülke, her yıl ekilebilir tarım arazilerini çölleşme nedeniyle kaybediyor. Talep artmaya devam ederken, besin üretimi yavaşlamış görünüyor. 1970-1990 arası dünyada tohum üretimi %64 büyüdü. 1990'dan 2009'a kadar ise yalnızca %24'lük bir artış oldu. 1990'ların ortasında 825 milyon olan açlık sınırının altında yaşayan sayısı, günümüzde 1 milyarı aştı. En önemli çözüm, sürdürülebilir tarım ve et üretiminden vazgeçmek.

Beyobası'nda ciddi bir çevre mücadelesi 50 gündür kararlı bir şekilde devam ediyor! Muğla'nın Köyceğiz ilçesine bağlı Beyobası beldesindeki Yuvarlakçay Irmağı'na kurulacak olan hidroelektrik santraline tepki gösteren köylüler, 50 gündür "çevre" nöbeti tutuyor.  Santralin kurulması için ağaç kesimi başladıktan sonra, Pınarköyü sakinleri, bölgeye çadırlar kurdular. Şu anda nöbette 60'ı kadın ve çocuk 100 kadar kişi var. Kesilen ağaçların yaşları 150 ile 300 arasında değişiyor, yani hepsi “anıt ağaç” statüsünde. Çocuklar, her kesilen ağaç için bir çınar fidani ekti. Köylüler, suyun kendileri için hayat demek olduğunu, bunun da paradan çok daha değerli olduğunu ifade ediyor. Muğla Valiliği ise, HES'in kurulması için gerekli ön izinlerin çıktığını söylüyor. Gezegenin geleceğini ve bölgede yaşayanların fikrini önemseyen hiç kimse, böyle bir projeyi hayata geçiremez.

ABD Enerji Kurumu'nun araştırması, nükleere dair korkunç bir gerçeği gözler önüne serdi. Hanford Nükleer Tesisi'ndeki radyoaktif maddeler, Columbia Irmağı'nı binlerce yıl daha tehdit etmeye devam edecek. Üstelik, federal hükümet, ırmağı radyoaktiviteden arındırabilmek için milyarlarca dolarlık temizleme projelerini hayata geçirmişti. Hanford'da eskiden nükleer silahlar üretiliyordu. Şu anda atıkların konduğu tanklardaki radyoaktif sızıntıya çözüm bulunmaya çalışılıyor. Ancak tahminler, radyoaktivitenin, bölgede en az 10 bin yıl daha hüküm süreceğini yönünde.

İşte geleceğini bu şekilde ipotek altına almayı reddeden Sinop halkı da, bu nedenle harekete geçti. Greenpeace'in I Lovve Nuclear kampanyasını duyduktan sonra, Sinop'ta harekete geçmeye karar veren Halil Can İnce, İlker Günay ve arkadaşları, kendileri gibi nükleersiz bir Sinop hayal eden insanlara ulaşmak için, insanları Greenpeace'in imza kampanyasına destek vermeye çağırdı. Daha ilk günden, kötü hava şartlarına rağmen 800 imza topladılar. 3  günde bu sayı 1200'e ulaştı. Onlar, kendi deyimleriyle “herkesin içinden düşündüğünü sesli olarak söylediler. Topladıkları imzalarla da bunu somutlaştırdılar.”

Sinop, bununla da kalmadı. Geçen hafta Mecliste Greenpeace'in “Mersin ve Sinop Nükleer Santral İstemiyor” yazılı bir pankart açmasının ardından, Başbakan pankart hakkında “paçavra” yorumu yapmıştı. Bu yoruma, Sinop Çevre Platformu'ndan Başbakan'a yanıt geldi. Platform, Meclis'in Mersin ve Sinop'u da temsil ettiğini söyledi. Bu nedenle kendi meşru ve haklı tepkilerine “paçavra” yorumunda bulunulamayacağının altını çizdi. Ayrıca her iki şehrin de yenilenebilir enerjiler istediğini, nükleersiz bir gelecek talep ettiğini açıkladılar.

Başbakan, nükleer santral kurmayı planladığı yerlerde yaşayan halkın ne düşündüğünü çok iyi biliyor. Bu düşüncelere kulak asmadan nükleer inadına devam edebilir mi? Siz de hayır diyorsanız, http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, yalnızca Sinop ve Mersin'in değil, tüm Türkiye'nin nükleere karşı olduğunu Başbakan'a hep birlikte gösterelim.

Çernobil nükleer kazasının 24. yıldönümüne geri sayım devam  ediyor, son 70 gün – sağlıcakla kalın!

Dr. Uygar Özesmi - Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü

Siz işteyken evi robot temizleyecek

Dünya ev robotları piyasasının yüzde 75'ine sahip Amerikan iRobot Şirketi, 2010 yılı başında ''Roomba'' adlı modelle Türkiye piyasasına girdi.

Roomba modelindeki robot, 30 santim çapında ve 8 santim yüksekliğinde bir frizbiyi andırıyor. Robot, evin planını algılayıp bir kullanıcıya ihtiyaç duymadan tek başına süpürme işlemini yapabiliyor. Firmanın Türkiye ve KKTC distribütörlüğünü üstlenen Korur Robot Teknolojileri Şirketinin Genel Müdürü Ali Tan Şerbetçi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dünyada yaklaşık 7 milyon ev robotu bulunduğunu, iRobot'un 2002-2010 arasında dünya genelinde 5 milyon robot sattığını söyledi.

iRobot ile ilk görüşmelerinin 2008 Ekim ayında başladığını, 1 yıl sonra Ekim 2009'da sözleşme imzaladıklarını belirten Şerbetçi, iRobot'un Türkiye'yi Avrupa'nın doğal bir parçası olarak gördüğünü ve aldıkları yoğun teknik destek, ürün özellikleri ve teknoloji eğitimi ardından Avrupa ofisiyle birlikte çalışmaya başladıklarını anlattı. iRobot'un Orta Doğu ülkelerine de Türkiye üzerinden satış yapmayı planladığını aktaran Şerbetçi, Türkiye merkezli stok ve servis merkezi kurma yönünde çalışmaların sürdürüldüğünü kaydetti.

-''ÇOK DAHA AZ ENERJİ''-

Şerbetçi, Türkiye'de ev robotları piyasasına ''Roomba'' adlı modelle açılmak istediklerini ifade ederek, 5 modeli bulunan Roomba'nın fiyatının, alan büyüklüğü, programlama, yön bulma yetenekleri ve özelliklerine göre 600-1500 lira arasında değiştiğini bildirdi.

Basit modellerin 100-120 metre kare evleri, ileri modellerin 180 metre kareye kadar evleri temizlediğini, profesyonel modellerin ise 200 metre kareye ulaşan hizmet sağlayabildiğini belirten Şerbetçi, ''Bu rakamı tek şarjda temizleyebildiği alan olarak veriyoruz. Roomba'nın bataryası azaldığında veya temizliği bitirdiğinde, ev üssü denilen şarj ünitesine kendi başına geri dönüp şarj oluyor, sonra yeniden temizliğe devam edebiliyor'' dedi.

Şerbetçi, ''Roomba''nın, normal bir elektrik süpürgesinden çok daha az enerji harcadığını belirterek, toz torbası gibi sarf malzemesi de bulunmadığını, robotun ''her yönüyle ekonomik olduğunu'' kaydetti.

Şerbetçi robotun özellikleri hakkında şunları söyledi:

''Roomba bir anlamda klasik elektrik süpürgesinin kendi zekasını kullanarak çalışanı. Yani çalışmak için sizi kullanmıyor, tüm temizliği kendisi yapıyor. Roomba'yı evde olmadığınız bir zamanda çalışacak şekilde kolaylıkla programlayabiliyorsunuz. Akşam yorgun eve döndüğünüzde evinizi tertemiz bulmak güzel bir duygu. Sevdiklerinizle ilgilenmeniz için size zaman kalıyor.''

-''SCOOBA, NİSAN AYINDA SATIŞA ÇIKARILACAK''-

Şerbetçi, benzer şekilde su ve deterjan ile temizlik yapabilen ''Scooba'' modelinin de Nisan ayında piyasaya çıkarılacağını bildirdi. Bu modelin fiyatının 1,200 lira olacağını ifade eden Şerbetçi, ''Özellikle çalışan eşler, çocuklu evler, evcil hayvan besleyenler, yaşlılar ve engelliler için geliştirilen Scooba da tamamen kendi başına hareket ediyor. 80 metre kare alanı tek şarjda fırçalayarak yıkıyor, halı ve diğer emici yüzeylere değmeden temizliği bitiriyor'' dedi.

Şerbetçi, Scooba'nın ardından cam temizleme ve güvenlik robotlarını da Türkiye pazarına sunacaklarını bildirdi.

Medic adını verilen evde hasta bakımı robotlarının test çalışmalarının da halen sürdüğünü bildiren Şerbetçi, yakın gelecekte bu ürünü de piyasaya sunmak istediklerini söyledi. Şerbetçi, yaşlı veya hasta bakımında ilaç vermekten, yürürken yardımcı olmaya dek bir çok konuda yalnız yaşayan hasta veya yaşlılara hizmet edecek mobil robotların geliştirilmesinin neredeyse tamamlandığını kaydetti.

Şerbetçi, piyasaya girdikleri 45 gün içinde yaklaşık 500 robot sattıklarını belirterek, bir bayi açmadan sadece internet, telefon ve doğrudan satış yöntemleriyle bu rakama ulaşmanın kendilerini cesaretlendirdiğini söyledi.

Türkiye'nin robot teknolojisine ayak uydurmasının kaçınılmaz olduğunu anlatan Şerbetçi, Korur Robot teknolojileri ve iRobot'un Türkiye'de robot biliminin yerleşmesi için üniversiteler ve meslek okulları bazında farklı çalışmalar yaptığını açıkladı.

Şerbetçi, Türkiye'de öncü olacak robot ARGE ve laboratuvarlarından birisinin kurulması için üniversitelerle görüşme yürüttüklerini söyledi. Korur Robot Teknolojileri olarak Türkiye'de düzenlenen robot teknolojisi yarışmalarına da sponsor olacaklarını açıklayan Şerbetçi, halen faaliyette bulunan ''iRobot Create'' adındaki robot platformunun amatör robot tasarımcılarına hizmet verdiğini söyledi.

-ROOMBA'NIN ÖZELLİKLERİ-

Roomba, boyutları ve manevra yeteneği sayesinde mobilya ve yatak altları, duvar kenarlarını gibi evin her köşesine girebiliyor. Roomba için parke, halı, seramik, mermer zemin fark yaratmıyor, otomatik olarak temizlemeyi sürdürüyor.

Kirlilik ölçme teknolojisiyle çok kirli alanlara özel önem gösteren Roomba'nın bütün modelleri halı püsküllerine ve kablolara takılmamak için anti-tangle (dolanmama) teknolojisine sahip. Roomba yumuşak dokunuşlu tampon mekanizması sayesinde değdiği eşyaların çevresinden dolaşıyor, yoluna çıkan eşyaları hissederek yavaşlıyor. Merdivenden düşmüyor, eşyaları devirmiyor.

AA

Otomotivde fren krizi

Geçtiğimiz hafta, dünyanın önde gelen otomotiv üreticisi Toyota çok büyük bir cesaret göstererek 2 milyon 300 aracını geri çağırdı.
8 modelde de bazı teknik arızalar nedeniyle üretimi durdurma kararı aldı.
Sebebi ise; zemin döşemesi nedeniyle gaz pedalının takılmasına neden olan teknik sorunun, aracın hızının artmasına ve fren sisteminde arızalara yol açması.
Toplamda servise çağırdığı araç sayısı ise 8 milyon.
Çılgınca bir şey.
Çünkü rakamlar Türkiye’nin ürettiği toplam araç sayısını aşıyor.
Sorunun müşteri şikayetleri ile fark edilmesi ve hızlı bir karar alınması, “Arıza gördük ve geri çağırıyoruz” demek müthiş bir cesaret.
Çünkü 1 milyon 800 bin araçtan sadece 26’sında arıza çıktığı için böyle bir karar alındı.
Operasyonun maliyeti ise 2 milyar dolar.
Toyota Pazarlama CEO’su Ali Haydar Bozkurt, Türkiye’de de geri çağırma kampanyasının tamamlanmak üzere olduğunu açıkladı.
50 bin adet aracın geri çağrılması öngörülüyor.
Ancak şu anda showroomlarda satış için bulunan hiçbir aracın bu kapsamda olmadığının da altını çiziyor. Toyota’nın rakipleri de boş durmadı elbette.
Örneğin ABD’de General Motors, Toyota sahiplerine kendi araçları ile değişim yapmaları halinde 1000 dolarlık indirim dahil faizsiz kredi ve teşvik önerdi.
Aynı şekilde Ford da araçların takası için 1000 dolar önerdi.
Ancak sorun sadece Toyota’ya özgü değil.
Bu teşvikin ardından Ford’un Hibrit araçlarında da fren sorunu baş gösterdi.
Toyota’nın gaz pedalı arızası Avrupa’da da Peugeot ve Citroen’i etkiledi.
Peugeot, Toyota ile ortak üretim yaptığı Çek Cumhuriyeti fabrikasından çıkan Pegeout 107’ler ve Citroen C1’lerin 110 binini servise çağırdığını açıkladı.
Japon Honda da ocak sonu itibariyle dünya genelinde 646 bin aracını geri çağırdı.
Aslında son beş yıldır bu tür sorunlar devam ediyor.
Honda da 848 bin aracı sadece pencere açma kapama arızası nedeniyle geri çağırmıştı.

Otomobiller giderek lüksleşiyor.
Bunun sonucu olarak araç arızaları da boyut değiştiriyor.
Mesela koltuk ısıtıcısından dolayı yangın çıkması gibi…
Çok paralar ödeyerek aldığımız otomobillerde çıkan arızaların maliyeti de ona göre oluyor elbette, can yakıyor.
Tüketici açısından baktığımızda ise,  milyonlarca ödediğimiz araçlar için “Çok pahalı, demek ki çok iyi bir araba” imajı da değişiyor mu?
Çünkü otomotiv sektörü arge çalışmalarına en ağırlık veren sektörlerin başında geliyor.
Güvenilirlik, sağlamlık, kalite gibi imajı olan araçlar var artık.
Kriz yönetimi işte burada devreye giriyor.
Tüketici kısa dönemli kuşku duysa da, her sektör için sorunu hassasiyetle ele almak, tüketiciyi önemsemek,  firmanın uzun soluklu güven imajını korumak adına önem taşıyor.

Kaynak: www.bursahakimiyet.com.tr

Yüksek çalışma platformu üretiminde dünya markası: PAKSAN

Firmalarıyla özdeşleşmiş isimler vardır. Ahmet Kaleli de işte böyle bir isim. Ahmet Kaleli deyince PAKSAN, Paksan deyince AHMET KALELİ akla gelir.

Ahmet Kaleli, 1982 yılında, görev yaptığı Deniz Kuvvetleri’nden ayrılarak üç arkadaşı ile birlikte PAKSAN’ı kurmuş. Üç ortak hedef koymuşlar. PAKSAN, Türkiye için “yüksek çalışma platformları” üretecek. Böylelikle bu platformların ithalatına son verilecek… Başarılı bir dönem geçirilmiş. Şirket, sağlıklı büyümüş. Hedefler yakalanmış. 1999 yılına gelindiğinde, deprem PAKSAN’ı da vurmuş. Gölcük yolu üstündeki fabrika yerle bir... Deprem sonrası gelişmeler, ortakların ayrılmasına neden olmuş. Ahmet Kaleli, yıkılan fabrikayı devralarak, yoluna tek başına devam etmiş. Asıl başarı hikayesi de bundan sonra başlıyor. Ahmet Kaleli, sorduğumuz soruları şöyle cevapladı:

 “Bu günlere nasıl geldiniz?”

“Tek başıma kaldıktan sonra kendi kendime “Ya dünya markası olacağım, ya da bırakacağım” dedim. Dibe vurmuş bir işletmeydi. Fabrikanın olduğu yer çamur deryası içindeydi. Sonra start verdim. Genç mühendisler çalıştırdım. AR-GE’ye gerçekten önem verdim ve Türkiye’de rekabet ortamı yarattım. Amerika’ya geziye gittiğimde bu işi yapan firmaları ziyaret ettim. Kullandıkları teknolojileri ve yaptıkları işleri gördüm. Ama onları görünce gözümde Amerikalılar’a ve Avrupalılar’a ulaşılmaz fikri tamamen bitti. Çünkü biz daha iyisini başarabilirdik ve bu gücümüz vardı. Bunca kriz atlattık, deprem geçirdik ama 29 yıldır sapasağlam ayaktayız. Her zor günde küllerimizden yeniden doğmayı başardık.”

 “Ürün çeşitleriniz nasıl?”

“Yurt içinde en ücra yerleşim yerlerine kadar itfaiye araçları, araç üstü platformlar, kendinden yürüyüşlü platformlar, çekilebilir platformlar, kurtarıcı platformlar ve vinçler satıyoruz. 150’ ye yakın ürünü 300’e yakın boyut ve yükseklik olarak farklı biçimlerde yapıyoruz. Türkiye’ de ilk defa 40 metre itfaiye aracı ürettik. Çift kabinli araç üzerinde 14 metrelik platformu yine biz yaptık.”

“Ya ihracatınız? Kaç ülkeye platform satıyorsunuz?

“28 ülkeye ihracatımız var. Bunlardan bazıları şöyle: Cezayir, Azerbaycan, Türkmenistan, Irak, Angola, Ürdün, Mısır, Suudi Arabistan, Rusya, Kuzey Kıbrıs, Suriye, Özbekistan.

n “Siz platform üretip, ihraç edebiliyorsunuz. Türkiye buna rağmen platform ithal etmeye devam ediyor mu?”

“Maalesef... İnanılır gibi değil. Kalitemiz mükemmel. Zaten kalitemiz iyi olmazsa ihracat yapamayız. Fiyatımız, ithal platformların üçte biri. Teslimatta da 2 ay öndeyiz. Ama buna rağmen bazı kurumlar yerli üretimi tercih etmiyorlar. Bunu anlamak çok zor... Özellikle belediyelerimizin bu konuda daha duyarlı olmaları gerekiyor.”

“Yabancı şirketlerle işbirliğiniz var mı ?”

“Aynı sektörde kendini dünyaya kanıtlamış Ruthmann Steiger firmasıyla işbirliğimiz var.”

“Grup içinde başka hangi şirketler var?”

“Kaleli Platform, 100 araçlık filosu ile araç kiralama hizmeti veriyor.

HPM şirketimiz kesintisiz 24 saat servis ve bakım hizmeti sunuyor.

Pavsan isimli firmamız ise PAKSAN Mühendislik Makina Sanayi Ticaret Limited Şirketi’nin yan sanayi ihtiyacını karşılıyor. Hidrolik silindir, rediktör, dişli ve CNC üreterek diğer firmaların da ihtiyacını karşılıyor.”

 “ARGE çalışmalarınız nasıl?”

“Türkiye’de ilk kez küçük araç üzerine yüksek çalışma platformunu monte ettik. 3,5 tonluk kamyonet üzerine 16 – 18 metrelik platform yaptık. Bu, tamamen ARGE çalışmalarımızın bir sonucu. Eskiden yazılımları yurt dışından getirtiyorduk. Şimdi artık yazılımlar da kendimizin.”

 “Sektörünüzde gelecekle ilgili neler söyleyebilirsiniz?”

“Son derece umutluyuz. Önümüzdeki yıllarda kesinlikle patlama yaşayacağız. Yurt içi, özellikle yurt dışı satışlarımız çok artacak. Yeni hedef pazarımız, Güney Amerika.

 “PAKSAN, 10 yıl sonra kendisini nerede görüyor?”

“Dünyadaki gelişmeleri, teknolojiyi yakından izliyoruz. ARGE çalışmalarına hız verdik. Tüm kalite ve işletme belgelerine sahibiz. Sektörümüzün en dinamik, en hızlı büyüyen firmasıyız. PAKSAN, 10 yıl sonra on kat ileride olacaktır.”

Kaynak: www.kocaeligazetesi.com.tr

12 Şubat 2010 Cuma

En Ucuz Enerji Tasarruf Edilen Enerjidir

KSO'da düzenlenen 'Enerji Verimliliği ve Uygulamaları' konulu seminerde uzmanlar, Türkiye'de kısıtlı ve dışa bağımlı olan enerji kaynağının aynı zamanda verimsiz kullanıldığına dikkat çekti.

Elektronik Haber Ajansı (e-ha) muhabirinin edindiği bilgiye göre, Seminerde 'Enerji sanayimizin olmazsa olmazıdır' diyen uzmanlar, "Firmalarımız hem ülkemiz için hem de firmaları için enerji tüketiminde tasarruf sağlama konusunda, etkin şekilde hareket etmek zorundadırlar. En ucuz enerji tasarruf edilen enerjidir" dediler. KOBİ'lerde Enerji Verimliliği ve Uygulamaları konulu seminer Konya Sanayi Odası Konferans Salonu'nda gerçekleştirildi.

Konya Sanayi Odası Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Bozkurt Çağlayan, seminerin açılış konuşmasında ekonomik ve sosyal kalkınmanın en önemli girdilerinden birinin enerji olduğunu belirterek, "Bu yönüyle enerji bir toplumun yaşam standardının yükseltilmesinde önemli rol oynar. Sürdürülebilir kalkınmanın sağlanması da yine enerji ile mümkündür. Ancak, enerji kaynaklarının en önemlisini oluşturan petrol, doğalgaz, kömür gibi fosil yakıt rezervlerinin hızla tükenmekte oluşu ve enerji tüketimindeki hızlı artışa bağlı olarak bu kaynakların yol açtığı ozon tabakasının incelemesi, sera gazı emisyonları gibi çevresel sorunlar enerji verimliliğini gündeme getirmiştir" dedi.

ENERJİYİ VERİMLİ KULLANARAK YÜZDE 30 TASARRUF SAĞLANABİLİR
Sanayi ve teknoloji alanında yaşanan büyük gelişmelerle birlikte enerjinin kullanımı ve maliyetlerinin giderek arttığına dikkat çeken Çağlayan, sözlerine şu şekilde devam etti: "Bu amaçla, tüm dünyada enerji verimliliğini artırmaya yönelik çalışmalar yoğunlaştırılmıştır. Enerjiyi üretmek kadar, üretilen enerjiden verimli şekilde faydalanmak da artık ülkelerin önemli konularından biri haline gelmiştir. Ülkemizde enerji ihtiyacı, nüfus artışına ve sanayideki gelişmelere paralel olarak gün geçtikçe artmakta ve enerji kaynakları bu ihtiyacı karşılayamamaktadır. Enerji talebinin büyük bir kısmını ithalatla karşılayan ülkemizde bu durumun kalkınma ve sanayileşmede bir engel oluşturmaması için enerjinin verimli kullanılması önemli hale gelmiştir. Yapılan çalışmalara göre sadece enerjiyi verimli kullanarak yıllık enerji tüketiminin yüzde 30'u kadar tasarruf sağlanacağı ifade edilmektedir. Türkiye'deki tüketilen enerjinin yüzde 75'i dışarıdan ithal edilmektedir ve toplam tüketilen enerjinin yüzde 40'ından fazlası sanayide kullanılmaktadır."
Seminerde konuşan uzmanlar, 'Sanayide Enerji Verimliliği ve Potansiyeli', 'Enerji Verimliliği Mevzuatı', 'Enerji Etüdü-Enerji Yöneticiliği, Yöneticisi Danışmanlık-Eğitim Hizmetleri R11;VAP (Verimliliği Artırıcı Projeler) ve Uygulamalar', 'Enerji Verimliliği Çalışmalarının Finansmanı-Firmaların Enerji Verimliliği Uygulamalarında Yararlanabilecekleri Destekler R11;Teşvikler' konu başlıklarında katılımcılara ayrıntılı bilgiler verdi.

"GELECEK 30 YIL İÇİNDE DÜNYA ENERJİ TALEBİ YÜZDE 60 ARTACAK"
Seminere konuşmacı olarak katılan Biyosfer Firması Enerji Yöneticisi Aykut Ateş, gelecek 30 yıl içinde dünya enerji talebinin yüzde 60 civarında artabileceğinin öngörüldüğünü ifade ederek, "Burada en kritik soru, bu talebin nasıl karşılanacağıdır. Dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 20'sini teşkil eden gelişmiş ülkelerin enerji tüketimleri toplam dünya enerji tüketiminin yüzde 60'ını oluşturmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerdeki yaklaşık 5 milyar insan, toplam enerji arzının geriye kalan yüzde 40'lık dilimini tüketmektedir. Ülkemizdeki enerji tüketim artış hızının AB ve OECD ülkelerinin enerji tüketim artış hızlarının 2 katından fazladır. Ayrıca elektrik enerjisi tüketimindeki değişim ise diğer ülke ortalamalarının 4 katıdır" diye konuştu.

"ENERJİ KAYNAKLARIMIZ HIZLA AZALIRKEN, ENERJİYİ VERİMLİ KULLANMIYORUZ"
Ülke nüfusunun giderek arttığına ve enerji talebinin de dünya ortalamasının üzerinde artış gösterdiğine değinen Ateş, daha sonra şunları söyledi: "Enerji talebimiz dünya ortalamasının üzerinde artarken, birincil enerji kaynakları hızla azalıyor. Yenilenebilir enerji kaynaklarımız yeterince değerlendirilmiyor. Her yıl giderek artan enerji tüketimine karşılık enerji üretimi aynı oranda artmıyor ve enerjide dışa bağımlılık her sene biraz daha artıyor. Enerji maliyetleri giderek artıyor. Çevre her geçen gün daha fazla kirleniyor, çevre ve sağlık kriterleri daha katı uygulanıyor. Santrallerimizin üretim verimlilikleri ve emre amadelikleri mevcut yaşları sebebi düşük seviyede. Dağıtımda kayıp - kaçak oranlarımız yüksek seviyede. Enerji Yoğunluğumuz gelişmiş ülkelere oranla oldukça yüksek noktada. Enerji verimli şekilde kullanılmıyor."

'Enerji Verimliliği Programı' hakkında da bilgi veren Ateş, programın amacının sanayide yüksek olan enerji yoğunluğunun düşürülerek enerji maliyetlerinin toplam üretim maliyeti içindeki payının azaltılması, enerji üretim ve tüketiminin çevre üzerindeki olumsuz etkilerinin azaltılması ve sanayi kuruluşlarının enerji etütlerini de yaparak enerji verimliliği sağlayacak projeleri geliştirmelerini hedeflediğini kaydetti.

Seminerde EVD Enerji Yönetimi Endüstriyel İşletmeler Bölümü Yöneticisi Sait Dolaş 'Enerji Verimliliği Mevzuatı', 'Enerji Etüdü-Enerji Yöneticiliği, Yöneticisi Danışmanlık-Eğitim Hizmetleri R11;VAP (Verimliliği Artırıcı Projeler) ve Uygulamaları', Türkiye Sınai Kalkınma Bankası A.Ş. Ankara Şube Müdürü Cemalettin Kitapçı ise katılımcılara Kalkınma Bankası'nın desteklerini anlattı.

(e-ha) .:: İ.E.T ::.

Bakteri, biyoyakıt üretiminde esin kaynağı oldu

Neredeyse her şeye dirençli Deinococcus radiodurans bakterisi, biyoyakıt üretimi konusunda bilim adamlarına esin kaynağı oldu.

Fransız biyoteknoloji şirketi Deinove'den bilim adamları, bu bakteri türünün çevreci yakıt üretiminde kullanıp kullanılamayacağını anlamak için araştırma yapıyor. Bilim adamlarına göre, biyoyakıt üretiminde şu an kullanılan Saccharomyces cerevisiae'nın (içki yapımı ve pişirmede kullanılan bir maya türü) yerini, biyoyakıt üretiminin etkinliğini artırmak için bu bakteri alabilir. Bakteri türünün 3 bin suşunu (bir bakteri veya virüsun farklı alttürlerinin, aralarında genetik farklılıklar bulunan grupları) toplayan bilim adamları, bunlardan yüksek sıcaklığa, asit değişimlerine ve alkole en fazla direnç gösterenleri belirlemek için kolları sıvadı.

Bilim adamları mantarın, organik maddenin doldurulduğu depoda sıcaklık 30 dereceyi geçtiğinde öldüğünü, ancak "çevreci yakıta dönüştürmenin" 45 derecenin üzerinde daha etkili olduğunu belirtti. Mantarın bitkisel alkole de dayanamadığına dikkati çeken araştırmacılar, ancak bu bakterilerin alkole ve ısıya çok dirençli olduğunu vurguladı. Araştırmalar başarılı olursa, bakteri "biyoyakıt üretiminde rol almak için" fabrikaya gönderilecek. Yunanca "korkunç tanecik" anlamına gelen deino ile kokkos sözcükleri ve Latince "radyasyondan kurtulan" anlamına gelen radius ve durare sözcüklerinden türetilen "Deinococcus radiodurans", en dayanıklı canlı olarak Guinness Rekorlar Kitabı'nda yer alıyor.

Konuya ilişkin makale, Fransız "Le Nouvel Observateur" dergisinin internet sitesinde yayımlandı. Amerikalı bilim adamları, daha önce, genetik değişikliği kolay bir mikro organizma olan "Escherichia coli" adlı bakteriyi kullanarak, kimyasal işleme başvurmadan ikinci nesil biyoyakıt üretmeyi başarmıştı.

AA