29 Mart 2010 Pazartesi

240 milyon Euro’ya 40 bin şarj istasyonu

Türkiye’de otomotiv firmalarının üretim, hükümetin altyapı ve düzenleme çalışmalarını başlattığı elektrikli araçlar için en büyük adımı ABD’li bir firma atıyor. Elektrikli taşıtlar için şarj istasyonu teknolojisinde dünya lideri olan ABD merkezli Coulomb Technologies, Türkiye’ye 2 yılda 243 milyon Euro yatırımla 40 bin 450 şarj istasyonu kuracağını açıkladı. İstanbul’u dünyadaki 4 merkezinden biri yapan şirket, ilk şarj istasyonlarını bu yılın ilk yarısında kurmaya başlayacak.

BİRÇOK uluslararası otomotiv devinin Türkiye’yi elektrikli araç üretim üssü yapma girişimlerinin ardından hükümet devreye girip gerekli altyapı çalışmalarına başlandığını açıklarken, bu konuda en büyük adım atıldı. Elektrikli taşıtlar için şarj istasyonu teknolojisinde dünya lideri olan ABD merkezli Coulomb Technologies, Türkiye’ye 2 yılda 243 milyon Euro yatırımla 40 bin 450 şarj istasyonu kuracağını açıkladı. Bu yılın ilk yarısı sona ermeden şarj istasyonlarını öncelikli olarak Marmara Bölgesi ve büyük şehirlerde kurmaya başlayacak şirket, 2010 sonuna kadar 927 istasyonu elektrikli araçların kullanımı için hizmete sokacak.

İstanbul 4 merkezden biri

Coulomb Technologies’in, 82 ülkeden oluşan Avrupa, Afrika ve Ortadoğu pazarında faaliyet gösteren yatırımcı şirketi 365 Energy Group, 4 merkez ofisinden birini İstanbul’da kurdu. Şirket, bu merkezden kontrol edilecek 32 ülke arasından Türkiye, Bulgaristan, Romanya, Rusya ve Ukrayna’yı ilk 5 yatırım ülkesinden biri olarak belirleyip çalışmalarına başladı. Doğu Avrupa, Kuzey Afrika ve Ortadoğu bölgesinin yapılandırılmasını İstanbul merkezli 365 Enerji Teknolojisi ve Hizmetleri adlı şirket yürütecek. Şirketin CEO’su ise Ahmet Yapışlar adlı 33 yaşında bir Türk.

Türkiye en hızlı ülke olacak

Yapışlar, Türkiye’de bu yıl içinde trafiğe çıkması beklenen ilk elektrikli otomobillerin yolda kalmayacağı bilgisini verdi. Yapışlar, aralarında Amsterdam, Düsseldorf, Bochum, Dublin, Londra, Kopenhag ve Madrid gibi Avrupa’nın önemli metropollerinin de bulunduğu 117 kentte, 365 Energy Group tarafından akıllı şarj istasyonu ağlarınını kurulduğunu belirterek, “Türkiye elektrikli otomobil ve diğer taşıt araçlarına Avrupa’da en önce ve en hızlı geçecek ülkelerden biri olacak” diye konuştu.

Erdoğan’ın rolü

Yapışlar, şunları söyledi: “Özal’lı yıllardaki telekom altyapımızdaki yenileme ve son teknolojiye geçiş hareketi nasıl ülkemizi ‘çağ atlatıp’ gelişmiş ülkelerin bir adım önüne geçirdiyse, elektrikli otomobillere geçişimiz ve bunların altyapısının kurulması da aynı şekilde çağ atlatacak bir teşebbüs olarak görülmelidir. Türkiye taşıt parkındaki elektrikli araç oranı ve dönüşümü Avrupa’ya göre çok hızlı gelişecek ve yüzde 40’ları aşabilecek. Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere bakanlar ve bürokrasiden gelen açıklamalar bu yeni fırsatı gördüklerini ortaya koyuyor.”

3 tip istasyon var şarj 3-20 dakika kadar sürüyor

AHMET Yapışlar, her elektrikli aracın yararlanabileceği şarj istasyonları hakkında şu bilgileri verdi: “Bizim 3 farklı tipte istasyonumuz mevcut. Birincisi, ev tipi dediğimiz gece boyunca şarj etmeye elverişli olan 1’nci seviye şarj noktalarımız. İkinci seviye ise orta-uzun süreli park halindeki araçların kullanacağı şarj noktalarımız. Üçüncü seviyemiz ise hızlı şarj noktalarımız. Bunları da altyapısı müsait bölgelerde çabuk hizmet almak isteyen müşterilerimizin kullanımına sunacağız. Şehir içinde ve şehirler arası otoyollarda birçok noktada kurulacak olan ‘ChargePoint’ şarj noktalarımız sayesinde elektrikli araç sahipleri kendi akü sistemlerine bağlı olarak araçlarını 3-20 dakika arasında bir sürede şarj edebilecekler.”

10 yılda 1 milyar Euro yatıracak

TÜRKİYE’de ilk şarj istasyonlarını kurmak için 3 büyük kent ve bazı merkez ilçe belediyeleri ile görüşmeler yaptıklarını kaydeden Yapışlar, “İlk istasyonu ağırlıklı yaya ve turist trafiği olan, aynı zamanda çevre koruma ve yoğun ticaret bölgesine kuracağız” dedi. Yapışlar, Türkiye’de bu yıl için toplam 9.6 milyon Euro’luk yatırım planlarının olduğunu, 2 yıl içinde başlayacak süreç ile bu rakamın 243 milyon Euro’ya ulaşacağını, 10 yıllık dönemde ise milyar Euro sınırını zorlayacağını kaydetti. Yapışlar, “Bu yatırımın kaynağı ise grubun bünyesindeki yatırımcılar, özkaynaklarımız olacaktır” diye konuştu.

Otomotiv yan sanayisi atağa kalktı

Yılda 1.3 milyon adet araç üreten, 95 bin kişi istihdam eden, bünyesinde Mini, Rolls-Royce ve motosiklet markalarını barındıran BMW, Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) ve Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği (TAYSAD) üyelerini ağırladı. 48 firmanın katıldığı Münih'teki 'BMW Tedarikçi Günleri'nde ilgi gören Türk firmalarından 8 tanesi ile işbirliği kararı alan BMW, Türkiye'den yan sanayi tedariğini artıracak. Kurulan stantlarda daha çok fren  diskleri, hidrolik sistemleri, filtreler, contalar, krank milleri, motor yağları, yedek parçalar, treyler, şaftlar, aks ve conta gibi ürünler tanıtılarak, kalite ile üretim kabiliyeti hakkında bilgiler verildi.

JAGUAR DA GELDİ
Öte yandan geçen hafta sonu Jaguar, Landrover ve Volkswagen'den gelen 6 satınalmacı TAYSAD merkezinde birebir görüşmeler gerçekleştirdi. İki gün süren etkinlikte yaklaşık 50 Türk tedarikçi firma ürünlerini tanıtma imkanı buldu. Ayrıca, ay sonunda Rusya Federasyonu'ndan otomotiv satın alma heyeti Türkiye'ye gelecek. 9 Rus otomotiv firması hem İstanbul ve Bursa'da Türk tedarikçilerle buluşacak.

Otomotiv sektöründe patlama!

Japon otomobilcilerin üretimleri şubat ayında küresel bazda artış gösterdi.

Dünyanın en büyük otomobil üreticisi Toyota, farklı modellerdeki geri çağırmalara karşılık üretimini bir yıl önceye göre yüzde 83 artırdı.

Toyota, üretimin neredeyse bütün bölgelerde arttığını ve bu artışın yedi aydır üst üste yaşandığını kaydetti. Toyota, şubat ayında 655 bin 180 adet araç üretti.

Toyota'nın üretimindeki artış ABD'de bu ay üretimin beş gün durdurulmasına karşın yaşandı.

Öte yandan, geçen ay Toyota'nın rakipleri Honda'nın üretimi bir yıl önceye göre yüzde 49,3 artarak 284 bin 711'e ve Nissan'ın üretimi de yüzde 72,4 artarak 270 bin 366'ya ulaştı.

Volvo'yu Çinliler satın aldı

Çin otomobil üreticisi Geely, Volvo'yu Amerikan otomotiv devi Ford'dan 1,8 milyar dolara satın alıyor. Ford'un zarar eden Volvo'yu 1999'da 6,5 milyar dolara satın aldığı düşünülürse, Ford'un bu satıştan zarar ettiği görülüyor. Volvo'nun ise Geely'nin yapacağı yeni yatırımlar sayesinde satıştan karlı çıkacağı düşünülüyor. Çin'in en büyük otomobil üreticisi olan Geely, 1986'da buzdolabı yedek parçaları üreten bir şirket olarak hayata başlamış.

12 bin kişi çalıştıran şirket, yılda 300 bin otomobil üretme kapasitesine sahip. Geely Volvo'yu bünyesine katmak yerine, ayrı bir şirket olarak koruyacağını açıkladı. Yani Volvo'nun merkezi İsveç olmaya devam edecek. Ancak Çinli tüketicilere sunulacak olan Volvoların Çin'de üretilmesi planlanıyor.

1999'da Amerikan otomotiv devi Ford tarafından satın alınan Volvo 2005'ten bu yana kar edemiyordu. Ford şirketi bu nedenle 2008 yılında satışa çıkarmıştı. Ancak Volvo'nun şimdi Çin pazarına giriş fırsatı elde etmesiyle, şansının açılacağı tahmin ediliyor. Zira Çin geçen sene, dünyanın en büyük otomotiv pazarı unvanını Amerika Birleşik Devletleri'nden devraldı.

Çin'de 2009'da satılan araçların sayısı, bir önceki yıla göre yüzde 50 artarak 13 milyon olmuştu. Geely ise bu yıl 400 bin araç satmayı hedefliyor. Ancak şirketin dünya pazarındaki satışları düşük. Bunu da Volvo markasının Avrupa pazarındaki yeriyle kapatmak niyetinde. Volvo'yu 11 yıl önce 6,5 milyar dolara satın aldıktan sonra şimdi 1,8 milyar dolara satan Ford'un ise zarar ettiği ortada. Ancak şirket bu parayla borçlarını ödeyip, daha büyük satış elde ettiği markalarına odaklanmak istiyor.

Biyogaz üretilen çiftlik evi projesi birinci oldu

Düzce’nin Akçakoca İlçesi’nde Akçakoca Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nin güneş ve rüzgar enerjili, biyogaz üretiminin yapıldığı, yağmur ve kar sularının değerlendirildiği çiftlik evi projesi meslek liselerinin katıldığı yarışmada Türkiye birincisi oldu.

Milli Eğitim Bakanlığı’nın meslek liseleri arasında düzenlediği ‘Proje Tabanlı Beceri Yarışması’nda, Akçakoca Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi’nin, ‘Yenilebilir Enerji Kaynakları ve Otomasyonu’ projesi, 100 proje arasından birinci oldu. Sonuçlar geçen cuma günü açıklanırken, Elektrik Elektronik Otomasyon Bölümü son sınıf öğrencileri Ali Kemal Akın, Murat Turşu ve İsmail Emin Baş yarımşar altınla ödüllendirildi. Okula ise bir dizüstü bilgisayar ile 15 bin TL hediye edildi. Projenin birinci seçilmesi okulda büyük mutluluk yarattı.

Proje hakkında bilgi veren öğrencilerden Ali Kemal Akın, “Danışman öğretmenlerimizin tavsiyesi ile ilk önce sera ile başladık. Sonra çiftlik evini düşünerek komple proje geliştirdik. 4 ayda çalışmamızı tamamladık. Hayvan gübresini nasıl değerlendiririz diyerek biyogaz üretimiyle seraların ısıtılmasını, daha sonra kar ve yağmur sularının kuyuda toplanarak değerlendirilmesini, güneş ve rüzgar enerjisinden de elektrik üretimini sağladık. Bir çiftlik evinde bu proje uygulandığı zaman 35- 40 bin TL’ye mal oluyor. Bu uygulanırsa hem o çiftliğin ihtiyaçları giderilir, hem de çevreye elektrik verebilir” dedi.

Akın, proje sayesinde çevre kirliliğinin ve enerji tasarrufunun sağlandığını söyledi. Akın, “Rüzgar ve güneş enerjisini kullanılarak elektrik enerjisi üretilebilir, kar ve yağmur suyu depolanarak seraların, çiftliklerin ve evin su ihtiyacı karşılanabilir, hayvan gübresinden de biyogaz elde edilerek evin ve seranın ısıtma ihtiyacı giderilebilir. Bu sayede enerji maliyeti düşürülerek, çevre kirliliği önlenebilir” diye konuştu.

Okul Müdürü Mustafa Güzel ise atık malzemeleri de değerlendirerek, danışman öğretmenleri Engin Arslan, İhsan Kar, Erdal Bucak, Erol Gök ve Zafer Şahin Dokuyucu nezaretinde öğrencilerin projeyi hazırladığını, maketin 650 TL’ye mal olduğunu ifade ederek öğrencileri ve öğretmenleri tebrik etti.

Yeni lazer teknolojisinde Türk damgası

Bilkent Üniversitesi Fizik Bölümü öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Ömer İlday ve ekibi, mevcut lazerlerden daha yüksek güçle çalışan yüksek performanslı yeni bir tip fiber lazer geliştirdi.

Dünya literatürüne "soliton-similariton" adını verdikleri yeni lazeri hediye eden Türk araştırmacıların çalışması, optik alanının en prestijli bilim dergisi Nature Photonics'in Nisan internet sayısına girerken, derginin Mayıs ayı baskısında yayımlanacak.

Bilim dünyasında ilk kez iki temel optik dalga biçiminin bir lazerde aynı anda oluşabileceğini gösterdiğinden bilim çevrelerinin büyük ilgisini çeken yeni lazerin, cerrahi, askeri ve diğer sanayi uygulamalarında yaygın kullanımı öngörülüyor.

İlday, öğrencileri Bülent Öktem ve Coşkun Ülgüdür'le birlikte geliştirdikleri yeni lazer teknolojisi ile ilgili bilgi verdi.

Fiber lazerlerin savunma sanayinde lazer radarlardan, atom saatlerine göre bin kat hassasiyete sahip optik saatlerde kullanıldığını anlatan İlday, bu lazerlerin otomotivden diş hekimliği ve cerrahiye kadar pek çok alanda yaygın kullanımının beklendiğini dile getirdi.

Daha önce de lazer yapmışlardı

On yıldır dünyanın pek çok araştırma laboratuvarında fiber lazerler arasındaki aktif similariton adı verilen çok özel lazer darbeleri üreten bir cihazın yapılmaya çalışıldığını anlatan İlday, bu lazerlerden pasif similariton lazerini 2003 yılında da kendisinin keşfettiğini belirtti.

Henüz tamamladıkları bir çalışma ile de mevcut lazerlerden daha yüksek güçle çalışan yüksek performanslı yeni bir tip fiber lazer geliştirdiklerini bildiren İlday, bu lazerle ilgili şu bilgileri verdi:

"Bu çalışmamızda, iki farklı lazerin özelliklerini birleştirdik. Bu lazerlerin, optik frekans kaynakları yapmaktan, doku ve malzeme işlemeye kadar çok geniş kullanım alanları bulunuyor. Çalışmamızda kullanılagelen lazerlere yeni bir lazer tipi ekledik. Bilim çevreleri, yeni lazerin cerrahi, askeri ve sanayide yaygın kullanımını öngörüyor. Ancak çalışmamız, çok yeni olduğundan, tüm kullanım alanlarını şu andan kestirmek oldukça zor. Çalışmamız, ilk kez iki temel optik dalga biçiminin bir lazerde aynı anda oluşabileceğini gösterdiğinden bilim çevrelerinin büyük ilgisini çekti."

Similariton isimli lazerlerin en önemli özelliğinin mevcut lazerlerden daha yüksek güçlerin elde edilmesine olanak vermesi olduğunu belirten İlday, "2003 yılındaki keşif ile lazerlerin gücü 10 kattan fazla artırılmıştı. Yeni keşfedilen soliton-similariton lazeri ile lazer güçlerinin artması bekleniyor. Bu lazerin yapısının keşfedilmesi sonucu özel tip femtosaniye lazerlerin çalışma prensiplerinin daha iyi anlaşılacağı belirtiliyor" dedi.

Gürültüsü düşük lazerlerde TÜBİTAK işbirliği

İlday, ultra-hassas frekans-zaman standartları ve kuvantum güvenli komünikasyon gibi konularda getirisi olabilecek düşük gürültülü fiber lazerler üzerine ekibiyle birlikte TÜBİTAK Ulusal Metroloji Enstitüsü ve Ulusal Elektronik ve Kriptoloji Araştırma Enstitüsü ile ortak çalışmalar yürüttüklerini de bildirdi.

Keşfin yapıldığı laboratuvarda fiber lazer teknolojisinin geliştirilmesi ve uygulamaları üzerine farklı çalışmaların da yürütüldüğünü kaydeden İlday, TÜBİTAK, Avrupa Birliği ve Savunma Sanayi Müsteşarlığı tarafından desteklenen çeşitli projelerin yanı sıra Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın iki SANTEZ projesiyle desteklediği çalışmalara Türk şirketlerinin de destek vermesiyle bilimsel çalışmalarda üretilen bilgilerin sanayiye aktarıldığını bildirdi.

Labotuvarda yürütülen diğer çalışmalar arasında yüksek güçlü lazerlerin geliştirilmesi, femtosaniye darbelerin neşter olarak kullanılmasına yönelik tıbbi çalışmalar, malzemelerin yüksek hasassiyetle işlenmesi, hücrealtı seviyede nanocerrahi, optik saatler ve ladarların geliştirilmesi üzerine çalışmaların yürütüldüğünü bildiren İlday, "Çalışmalarımız, Avrupa ve ABD'de büyük ilgi görüyor, çok sayıda uluslararası işbirlikleri yürütülüyor. Avrupa'dan araştırmacılar laboratuvar olanaklarımızdan faydalanmak için Bilkent Üniversitesine geliyor" diye konuştu.

İlday, çalışmalarının TÜBİTAK Kamu Araştırmaları Grubu, AB Marie Curie, AB UNAM-REGPOT projeleri, Bilkent Üniversitesi Araştırma Fonu ve TÜBA Genç Bilimadımını Destekleme Programı tarafından desteklendiğini de sözlerine ekledi.

AMD 8 ve 12 çekideğe geçiyor

AMD bu hafta Opteron 6000 server platformu serisi 8 ve 12 çekirdekli işlemcileri satışa hazırlıyor. Opteron 6100'üde içeren ve Kod adı Magny-Cours olan işlemcileri  AMD bir ay öncesinde teslimatlara başlamıştı. Ancak firma OEM'lerin Opteron 6100'lü makinalarla çalışabilecek duruma gelmesini beklemişti.

AMD'nin Opteron 6000 platformu 2P ve 4P marketlerini hedefliyor. Yeni işlemciler G34 soket(1974 pin) ve 5600 serisi çipsetleri I/O ile destekleyecek. HyperTransport 3.0 ve PCI Express 2.0 özelliği olacak. Opteron 6100 işlemciler 45 nm teknoloji mimarisine sahipler ve HyperTransport linkleri, 4 kanallı dahili DDR3 hafıza kontrolü, 12MB L3 cache'i bünyesinde bulunduruyor.

Opteron 6000 platformu HP, Dell, Acer, Cray ve SGI gibi büyük şirketler tarafından beğenildi ve ürünlere yönelik sistemleri satışa sunmaya hazırlıyorlar.

http://www.techno-labs.com/1/15965/1/AMD_8_ve_12_%C3%A7ekide%C4%9Fe_ge%C3%A7iyor.html

Mucit öğrencilerden ilginç projeler...

Doğu Anadolu Bölgesi'ndeki illerde eğitim gören öğrenciler, TÜBİTAK Ortaöğretim Öğrencileri Arası Proje Yarışması için birbirinden başarılı projeler geliştirdi.

Van Ticaret ve Sanayi Odası'nda 23-26 Mart tarihleri arasında, Ağrı, Batman, Bitlis, Hakkari, Muş, Siirt, Şırnak ve Van'daki liselerde eğitim gören öğrencilerin, rehber öğretmenler gözetiminde hazırladığı projeler sergilendi.

Dedesine ait mandıradan peynir altı suyunun sürekli dışa aktarıldığını gören Van Anadolu Öğretmen Lisesi öğrencisi Tuba Betül Zorba, Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Laboratuvarlarında hazırladığı proje ile "peynir altı suyundan alkolsüz içecek" üretti.

Zorba, süt ve süt ürünleri endüstrisinde, sütün işlenmesi sırasında peynir suyu, haşlama suyu ve yayık altı gibi bazı yan ürünler oluştuğunu, sütteki besin değerlerinin önemli bölümünün bu ürünlere geçtiğini belirtti.

Besin değeri yüksek olan peynir altı suyunu değerlendirmek için laboratuvarda bir süre çalıştığını ifade eden Zorba, basit yöntemlerle peynir altı suyundan alkolsüz içecek elde ettiğini bildirdi.

"Nemrut krater gölü, Bitlis'i ısıtacak"

Bitlis Lisesi öğrencileri Cihan Ural ve Emirhan Kanık da, hazırladıkları proje ile Nemrut Krater Gölü'ndeki sıcak su kaynağı ile Bitlis'i ısıtmayı hedefliyor.

Küresel ısınma, çevre kirliği, doğal kaynakların tüketilmesi ve giderek artan enerji ihtiyacının böyle bir projeyi doğurduğunu anlatan Emirhan Kanık, çalışmaya, Nemrut Krater Gölü hakkındaki bilimsel verileri toplayarak başladıklarını anlattı.

Çalışmaların ardından Nemrut ve Bitlis arasındaki mesafeyi hesaplayarak proje maliyetini belirlediklerini ifade eden Kanık, "Bitlis Valiliğinden nüfus sayısı, kurum ve kuruluşların yıllık yakıt ihtiyacı ve bedeli, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma vakfından 1 yıllık dağıtılan kömür miktarı ve hane sayısı gibi veriler toplayarak, ortalama yıllık yakıt masrafını ortaya çıkardık" dedi.

Emirhan Kanık, hazırladıkları projede, krater gölüne kurulan sondaj ile 150 metre derinlikte, 90-100 santigrat derece sıcaklığında elde edilen suyun, dağın dibinde kurulan su toplama ve ısıtma sistemine gelerek, buradan Bitlis Tatvan kara yolunun altından geçen borularla kente aktarılmasını sağlamasının hedeflendiğini, kara yolunun altından sıcak su borusunun geçmesinin ise kışın buzlanmayı engelleyeceğini bildirdi.

"Hız kesiciler, sokakları aydınlatacak"

Kara yollarındaki hız kesicilerinden, elektrik enerjisi üretme sistemini geliştiren Muş Rekabet Kurumu Lisesi öğrencisi Celaleddin Kasap ise, projesi ile ilgili şu bilgileri verdi:

"Bu proje ile kasis altlarına yerleştirilen düzenek sayesinde, dışarıdan hiçbir enerji almadan sadece arabaların kasisler üzerinden geçmesi ile çevreyi de kirletmeden enerji elde edebilmesini amaçlıyorum. Elde edilen bu enerji, trafik lambaları ve sokak lambalarının aydınlatılmasını sağlayacaktır. Bu sayede ülke ekonomisine bir katkı sunulmuş olacaktır."

Bursa'da Kaynak Mühendisliği Eğitimi

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (btso) Eğitim Vakfı ve Bursa Tasarım ve Teknoloji Geliştirme Merkezi (butgem)-Bursa Eğitimi Geliştirme Vakfı (begev) ile Ortadoğu Teknik Üniversitesi (odtü) Kaynak Teknolojisi ve Tahribatsız Muayene Merkezi Arasında İmzalanan İşbirliği Protokolü Çerçevesinde, 26 Nisanda Kaynak Mühendisliği Eğitimleri Başlayacak.

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Eğitim Vakfı ve Bursa Tasarım ve Teknoloji Geliştirme Merkezi (BUTGEM)-Bursa Eğitimi Geliştirme Vakfı (BEGEV) ile Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Kaynak Teknolojisi ve Tahribatsız Muayene Merkezi arasında imzalanan işbirliği protokolü çerçevesinde, 26 Nisanda kaynak mühendisliği eğitimleri başlayacak. BTSO'dan yapılan yazılı açıklamaya göre, ODTÜ ile GSI-SLV Münih işbirliğiyle yürütülen Uluslararası Kaynak Mühendisliği Eğitimi (International Welding Engineer-IWE) 26 Nisan'da Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi'ndeki (DOSAB) BUTGEM-BEGEV'de başlatılacak. Eğitimlerde, başarılı olanlara uluslararası geçerliliği olan 'Uluslararası Kaynak Mühendisliği' ve Alman Kaynak Cemiyeti (DVS) diploması verilecek.

Kaynak mühendisliği eğitimi için başvuruda bulunmak isteyenlerin makine, endüstri, inşaat, jeoloji, metalurji, maden mühendislikleri diplomasına sahip olmaları ve 2-24 Nisan tarihleri arasında BUTGEM-BEGEV'e başvuruda bulunmaları gerekiyor.

ODTÜ Kaynak Teknolojisi ve Tahribatsız Muayene ve Araştırma Merkezi öğretim görevlilerince 16 haftada verilecek eğitimler için '0 224 2611211' numaralı telefon ile 'www.butgem.org.tr', 'www.wtndt.metu.edu.tr' ve 'www.btso.org.tr' adreslerinden ayrıntılı bilgi alınabileceği bildirildi.

(HLK-MUR-ABK) - BURSA

NVIDIA'nın süper kartı test edildi

Uzun süredir beklediğimiz an nihayet geldi. NVIDIA, Fermi tabanlı, DirectX 11 destekli yeni nesil ekran kartlarını piyasaya sürdü. İlk modellerden GTX 470'in detaylı incelemesi bu yazıda.

Haddinden fazla uzun süren bekleyiş nihayet sona erdi. NVIDIA en sonunda DirectX 11 destekli ilk modellerini bugün itibariyle tüm dünyada piyasaya çıkarıyor.

Fermi kod adına sahip olan yeni bir grafik işlemci mimarisi ile üretilen ilk kartlar olan GeForce GTX 480 ve GeForce GTX 470, bugünden itibaren yavaş yavaş raflardaki yerini almaya başladı. Firmanın en pahalı ve lüks kartı olan bu ürün teknoloji sitesi ShiftDelete.Net tarafından en ince ayrıntısına kadar test edildi. Ayrıca kart, kendi sınıfdaki rakipleriyle de karşılaştırıldı...

Piyasaya çıkan iki yeni modelden, fiyat/performans oranı ötekisine göre daha iyi olan GeForce GTX 470'in test sonuçlarına ve diğer özelliklerine geçmeden önce, Fermi'nin hikayesini yeniden bir hatırlayalım.

DirectX 11 serüveni

Windows 7'nin piyasaya çıkmasıyla beraber oyun dünyası yeni bir DirectX ile tanıştı. DirectX 11, ışıklandırma ve gölgelendirme efektlerinin yanı sıra Tesselation adı verilen ve kaplamaları daha da detaylandıran bir teknolojiyi beraberinde getirdi.

Her DirectX sürümünde olduğu gibi , bunda da ekran kartı üreticilerinin desteği gecikmedi.

Aslına bakarsanız, ekran kartı üreticisi desek daha doğru olur, çünkü ATI kısa bir süre içinde DX11 destekli kartlarını piyasaya çıkarırken, NVIDIA'dan ses seda çıkmadı.

TÜSİAD: KOBİ'lerin büyümelerine olanak sağlayacak Ar-Ge mekanizmaları çeşitlendirilmeli

Patronlar Kulübü TÜSİAD, küçük ve orta boy işletmelere (KOBİ) sağlanan Ar-Ge teşviklerinin çeşitlendirilmesini istedi. Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği Başkanı Ümit Boyner, "TÜSİAD olarak genç nüfusumuzun katma değer yaratan işgücüne dönüşebilmesinin önemle üzerinde duruyoruz. Bu açıdan, hem erken aşamadaki girişimcilere yönelik, hem de KOBİ'lerin Ar-Ge ve yenilik yaparak büyümelerine olanak sağlayacak mekanizmaların çeşitlendirilmesi son derece önemli." dedi.

TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD tarafından, ulusal teknolojik birikimimize katkı sağlayan kuruluşları teşvik etme amacıyla oluşturulan Teknoloji Ödülleri'nin dokuzuncusu için başvurular, 29 Mart 2010 tarihi itibariyle başlayacak. Bu çerçevede Swissotel'de düzenlenen toplantıda konuşan Ümit Boyner, bu yıl dokuzuncusunu düzenleyecekleri teknoloji ödülleri etkinliğinin bir marka haline geldiğini ve bundan gurur duyduğunu söyledi.

KOBİ'lerin hatta mikro ölçekli, yani 10 kişiden az çalışanı olan firmaların teknolojik ve yenilikçilik açısından ileri düzeyde sayılacak pek çok projeyi hayata geçirebildiğini geçen sene yapılan Teknoloji Ödülleri'nde görüldüğünü vurgulayan Boyner, "Mikro ve küçük ölçekli firmalardan gelen başvuruların katma değeri yüksek, ihracat potansiyeli taşıyan, yenilikçi projeler olması hepimize heyecan vermişti. Bu sene de bu güzel örneklerin artacağına inanıyoruz." diye konuştu.

Ar-Ge yatırımlarının geri dönüşü uzun vadeli olan ve risk taşıyan yatırımlar olduğunu, bununla birlikte, getirisinin yatırım yapan firmayla sınırlı kalmayıp ülkenin sosyal ve ekonomik kalkınmasına doğrudan etki ettiğini dile getiren Ümit Boyner, şunları söyledi:

"Artık küresel pazarda rekabet edebilecek ürünleri geliştirebilmek için gereken teknoloji ve inovasyon faaliyetleri, firmaların tek başına, salt kendi imkanlarıyla kotarabilecekleri bir seviyenin ötesine geçmiş durumda. Bu noktada destek mekanizmaları önem kazanıyor. Ülkemizde son yıllarda Ar-Ge ile ilgili olarak artan farkındalığa ve geliştirilen mevzuata rağmen teşvik ve destek uygulamalarında sorunlar ile karşılaşılabildiğini görüyoruz. Yürürlükteki çeşitli Ar-Ge düzenlemeleri arasındaki uyumsuzlukların giderilmesi ve uygulama safhasında karşılaşılan sorunların çözülebilmesi, teşvik mekanizmalarının daha verimli kullanılmasına katkıda bulunacaktır. Ayrıca ülkemizde rekabet öncesi işbirliklerine yönelik düzenlemelerde de eksiklikler vardır. Hem akademiyle hem de firmalar arasında işbirliğini etkinleştirmesi beklenen teknoloji geliştirme bölgelerine ilişkin sorunların çözümü gibi konuların da geniş katılımlı bir ortamda değerlendirilmesi gerekiyor."

(CİHAN)

"Teknoloji Ürünleri"nde İlk Kez Ön Başvuru Ücreti Alınmayacak

Bu yıl 9'uncusu düzenlenecek 'Teknoloji Ödülleri' başvuru süreci başladı. TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD tarafından desteklenen ve Ar-Ge ve inovasyon alanında çalışmalar yapan bütün firmalara açık olan Teknoloji Ödülleri için 29 Mart-14 Mayıs 2010 tarihleri arasında başvurular alınacak. Bu yıl yapılacak teknoloji yarışında ilk kez, ön başvurularda katılım ücreti alınmayacak.

9.Teknoloji Ödülleri başvuru süreci İstanbul'da düzenlenen bir basın toplantısı ile kamuoyuna açıklandı. Toplantıda konuşan Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği(TÜSİAD) Başkanı Ümit Boyner, TÜBİTAK, TTGV ve TÜSİAD'ın, teknoloji ve yenilikçiliğin önemine duyduğu inançla Teknoloji Ödülleri'ni hazırladığını, bu yıl 9'uncusu düzenlenecek olan ödül töreninin ise bir marka haline geldiğini söyledi.

Türkiye'nin rekabetçiliğini sürdürebilmesi için gereken şartların başında teknoloji, inovasyon ve yetkinliğin geldiğini vurgulayan TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, teknolojik ilerlemenin gerisinde kalmamak için teknolojinin takip edilmesi gerektiğini, Türkiye'de son yıllarda Ar-Ge'ye ayrılan kaynakların artışı bakımından olumlu gelişmeler kat edildiğine dikkat çekti. Boyner, "Geldiğimiz noktada sürekli artan bir rekabet ortamını, gelişmiş ülkelerle kıyaslamamız gerektiği bir gerçek. Bu kıyaslamayı yaptığımız zaman kat etmemiz gereken epey bir yol olduğunu görüyoruz" dedi. Türkiye'de toplam Ar-Ge harcamalarının, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYİH) oranının, halen hedeflenen düzeyde olmadığının altını çizen Boyner, "2013 yılı için Ar-Ge harcamaların GSYİH'ya oranın yüzde 2'ye ulaşmasını hedefliyoruz. Ar-Ge'ye daha çok kaynak ayırmalıyız demek maalesef yeterli değil. Teknik alt yapıdan hukuki alt yapıya kadar geniş bir alanda, pek çok kurumun rol aldığı, etkileşimde bulunduğu bir yapı oluşturulması gerekiyor" açıklamasında bulundu.

Küresel pazarda artık rekabet edebilecek ürünleri geliştirebilmek için gereken teknoloji ve inovasyon faaliyetlerini firmaların tek başına salt kendi imkanlarıyla kotaracakları seviyeyi geçtiğini dile getiren Boyner, bu noktada destek mekanizmalarının önem kazandığına işaret etti.

-"FİRMALAR BU FIRSATTAN YARARLANMALI"-

Türkiye'de son yıllarda Ar-Ge ile ilgili artan farkındalığa ve gelişen mevzuat değişikliğine karşın, teşvik ve destek uygulamalarında sorunlar yaşandığına dikkat çeken Boyner, yürürlükteki çeşitli Ar-Ge düzenlemeleri arasındaki uyumsuzlukların giderilmesi ve uygulama safhasında karşılaşılan sorunların çözülmesinin, teşvik mekanizmalarının daha verimli kullanılmasına katkıda bulunacağını savundu. Boyner, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ülkemizde ayrıca, rekabet öncesi işbirliklerine yönelik düzenlemelerde de eksiklikler var. Hem akademi, hem de firmalar arasında işbirliğini etkinleştirmesi beklenen teknoloji geliştirme bölgelerine ilişkin sorunların çözümü için de geniş katılımlı bir ortamda değerlendirilmeli. TÜSİAD olarak genç nüfusumuzun katma değer yaratan işgücüne dönüşebilmesinin üzerinde önemle duruyoruz. Bu açıdan, hem erken aşamadaki girişimcilere yönelik hem de KOBİ'lerin Ar-Ge ve yenilik yaparak büyümelerine olanak sağlayacak mekanizmaların çeşitlendirilmesi son derece önemli."

Teknoloji Ödülleri'nin önemine dikkat çeken Boyner, bu süreçte yer almanın firmalar için önemli bir fırsat olduğunu ve teknolojik üstünlüklerin tescillenmesi anlamına geldiğinin altını çizerek, "Rekabetin giderek zorlaştığı bir ortamda, ödüle başvurup başarılarını geniş bir kitle ile paylaşabilmek, firmalarımız için önemli bir fırsattır. Kendilerini bu fırsattan yararlanmaya davet ediyoruz" dedi.

-TÜBİTAK BAŞKANI YETİŞ: "LÜTFEN HERKES BAŞVURSUN"-

Toplantıda konuşan TÜBİTAK Başkanı Nükhet Yetiş ise Türkiye'de Ar-Ge ve yenilikçiliğinin ülke gündemine girmeyi başardığına dikkat çekti. Artık Türk sanayisinin, üniversitelerin, kamu kuruluşlarının ve siyasi mercilerin Ar-Ge ve inovasyona önem vermeye başladığını vurgulayan Yetiş, "Bu konuda duyduğum memnuniyet sonsuz. Bundan sonra da ilginin artarak devam etmesini ümit ediyorum" dedi. Ar-Ge ve inovasyonun özel sektör kuruluşları için büyük önem taşıdığına işaret eden Yetiş, 2008 yılında genel harcamalar itibariyle özel sektörün birinci sırayı elde ettiğini açıkladı. "TÜBİTAK bağlamında bu dönemde başarılan en güzel şey her kesime, her sanayi dalına destek verilmesi" diyen Yetiş, tüm firmaları teknoloji ödüllerine başvuruda bulunmaya davet ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Artık vergi, sistem ve proje bazlı destekler var. Lütfen hangi sektörde olursanız olun, teknoloji ödülüne başvurun. Bu ödül süreci şeffaf ve bağımsızdır. Tamamen uzmanlar eliyle kararlar alınmaktadır. Bu süreci yaşamak gerçekten çok önemli. Ödülü kimin aldığı önemli değil, ama bundan daha önemlisi hazırlık sürecinde firmaların öğrenecekleri şeylerin faaliyetlerine destek sağlaması. Bazı desteklere lütfen başvurun. Gelecek meblağlardan ziyade süreçte öğrenilenler önemli. Biz her sektörden başvuru kabul ediyoruz. Önemli olan projenin nitelikli olmasıdır. KOBİ'ler son dönemin önemli konusu. Verilen destekler firma bazında yüzde 81'i KOBİ, yüzde 19'u büyük ölçekli firmalar. Miktarın ise yüzde 48'i KOBİ'lere, yüzde 52'si büyük ölçekli firmalara gitti. Yani 420 milyon TL paranın yüzde 48'ni KOBİ'lere verdik. Çünkü KOBİ'ler geleceğin önemli firmalarıdır. Önümüzdeki dönemde bu rakamların büyük oranda artacağına inanıyorum."

-1998'DEN BU YANA TOPLAM 261 PROJE BAŞVURDU-

"9. Teknoloji Ödülleri ve Kongresi" Yürütme Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ömer Cebeci, Teknoloji Ödülleri için başvuru sürecinin 29 Mart 2010'da itibari ile başladığını açıkladı. Firmaların 14 Mayıs 2010 tarihine kadar başvuruda bulunabileceği belirtilen Cebeci, teknoloji ödüllerindeki öncelikle amacın, Türkiye'nin teknoloji üreten bir ülke konumuna gelmesi olduğunu kaydetti. Cebeci, "Ulusal teknolojik birikimimize katkı sağlayan kuruluşları teşvik etmek amacına sahip olan Teknoloji Ödülleri, şirketlerin başarı öykülerini toplumun gündemine taşıyarak, toplumda araştırma, teknoloji geliştirme ve yenilikçilik konusunda farkındalık yaratmayı ve diğer şirketleri de harekete geçirmeyi hedefliyor" diye konuştu. Bu yıl ödül başvurularının ön başvuru ve son başvuru olmak üzere iki aşamalı alınacağının altını çizen Cebeci, farklı ölçekteki firmaları en uygun şekilde karşılaştırmak amacıyla mikro, küçük, orta ve büyük/bağlı olmak üzere 4 firma ölçeğinde, 8 adet başarı ödülü ve bir adette büyük ödül verileceğini söyledi. Cebeci, ilki 1998 yılında düzenlenen yarışma için bugüne kadar 261 proje başvurusu alındığını, 7 şirkete büyük ödül, 24 şirkete başarı ödülü, 11 adet jüri özel ödülü, 1 adet araştırma merkezi ile 1 araştırmacı onur ödülü verildiğini dile getirdi. Cebeci, ön başvuruda ücret alınmayacağını ancak ikinci başvuru sürecinde 500 TL ile 5 bin TL arasında bir başvuru ücreti alınacağını açıkladı.

Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) Başkanı Fikret Yücel ise, ödüllerin bir teşvik aracı olduğunu bildirdi. Yücel, "Ödüller sanayinin rekabet gücünü artırmak ve sürekli kılmak, bilginin ticarileştirilmesi, toplumsal ve ekonomik faydaya çevrilmesi amacını taşıyor. OECD'nin bir araştırması gelişmiş ülkelerdeki büyümenin yarısından fazlasının inovasyon kaynaklı olduğunu göstermektedir" dedi.

-İSTİHDAMIN YÜZDE 65'İNİ KOBİLER SAĞLIYORSA ÜRETTİĞİ KATMA DEĞER ARTIRMALI-

Toplantı sonrasında gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yetiş, Türkiye'nin AB programlarına 6. Çerçeve ile başladığını ifade ederek, "2007, 2008 ve 2009 yıllarında Türkiye 7. Çerçeve'ye Hazine'den ödenin paranın tamamı geri alındı. Bunu bir kayıp olarak görmemek lazım" dedi. KOBİ'lerin Türkiye açısından büyük önem taşıdığını söyleyen Boyner ise, "İstihdamın yüzde 65'ini KOBİ'ler yaratıyorsa çok daha fazla katma değer üretmeleri gerekir" diye konuştu.(ANKA)

Nevada'da Paul Murad rüzgarı

Azeri kökenli Paul Murad ABD'nin Nevada eyaletinde vali yardımcılığı için aday oldu. Anketlerde Murad rakiplerinin önünde gidiyor.

Amerika’nın gözde şehirlerinden olan Las Vegas şehrini de kapsayan Nevada eyaletinde yapılacak yerel seçimlerde heyecan gitgide artıyor. Beş yaşına kadar Bakü'de yaşayan Paul Murad, New York'ta dernek yöneticileri ile biraraya geldi.

Uluslararası işletme ve pazarlama konusunda birçok önemli firma ile çalışan Murad, orta kesimin sesi olması nedeniyle bu görevi yapabileceğine inandığını söyledi. Sohbet toplantisinda, Nevada’da ekonominin canlanması , turizmin daha iyi bir seviyeye getirilmesi ve istihdamın artırılmasına çalışacağını dile getirdi.

Genelde vali yardımcısının sadece vali vekili olarak algılanmasının yanlış olduğunu belirten Murad, vali yardımcısının eyalet bazında Ekonomik Kalkırdınma, Nevada Film ve Turizm komisyonlarına başkanlık görevini yürüttüğünü belirtti. 2 milyon nüfuslu Nevada'ya, yılda 40 milyon turistin geldiğini belirten Murad, "50-50" adlı bir iş geliştirme planı olduğunu açıkladı

Eğer seçilirse, 50 uluslararası 50 Amerika içinde büyük firmaları Nevada'ya çekmek içın çalışma yapacağını belirtti.
Kampanyasında birçok farklı metodla seçmenlere ulaşıldığını belirten Murad, iki tane tam zamanlı ve çok sayıda gönüllü çalışanın olduğunu açıkladı.

Kampanyansına destek vermek isteyenlerin, kampanya ofisini aramalarını söyleyen Murad, "Amerika'nın neresinde olursanız olun teknoloji ve internet ile Neveda seçmenlerini arayarak, bana yardımcı olabilirsiniz" dedi. Ayrıca,Paul Murad, çok yakın zamanda medya mülakatlarına da başlayacağını açıkladı.

Programı organize eden Azerbaycan Amerika Derneği Başkanı Tomris Azeri ve Yurt Dışında Yaşayan Vatandaşlar Danışma Kurulu Üyesi Ali Çınar, Paul Murad'ın kazanacağına inandıklarını belirtti. ASA Başkanı Tomris Azeri’de , "Türk Dünyasının Amerika'da güçlü olmaya başladığını ve Nevada gibi önemli bir yerde, validen sonra en önemli kişi olarak görev yapmanın, Türk Dünyasının elini daha çok güçlendirecektir" dedi.

"Aramızda birçok genci görmekten de mutluluk duyuyoruz" diyen Azeri, Paul Murad'a büyük bir destek kampanyası yapacaklarını açıkladı.

"Genç ve dinamik bir Azeri kardeşimizin önemli bir göreve talip olması, gençlerimize örnek olmalı" diyen Çınar, "Paul Murad'a destek vermeliyiz" şeklinde konuştu.

"Nisan ayında Kaliforniya'ya giderek Türk toplumu ile biraraya geleceğim" diyen Murad, Amerika içinde birçok eyaletlerde programlar yapılacağını söyledi

ANKETLER PAUL MURAD’İN KAZANACAĞINI GÖSTERİYOR

Stonewall Dems anketine göre, vali yardımcısı adayı Murad, yüzde 73 gibi büyük bir rakam ile ankette ilk sırada yer alıyor. Haziran ayında yapılacak ön seçimlerde diğer adayların çok zayıf olduğunu belirten Murad, Cumhuriyet Partisi'nden aday olacak rakibin de çok güçlü olmadığını söyledi. Las Vegas Review gazetesinde çıkan habere göre de, Paul Murad'ın şansı diğer rakiplerine göre çok büyük olduğu dile getiriliyor.

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/14255585.asp?gid=200

Teknoloji Ödülleri için başvurular başladı

İSTANBUL - Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK), Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) ve Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından Türkiye'nin teknoloji üreten bir ülke konumuna gelmesi yolunda yenilikçi, yaratıcı ve rekabet özelliklerine sahip ürün ve süreçleri değerlendirip, ödüllendirmek amacıyla oluşturulan "Teknoloji Ödülleri"nin 9'uncusuna başvurular bugün başladı.

Bu yıl 9'uncu kez yapılacak olan ödüllerin başvuruları bugün itibariyle başladı. Başvuru süreci, 14 Mayıs 2010'da sona erecek. Ödüllere başvurular bu yıl iki aşamalı olarak gerçekleştirilecek. Kuruluşlar, pazara sunulmuş ya da sunulmamış bir veya birden fazla ürün/süreç geliştirme veya iyileştirme çalıştırmalarıyla Teknoloji Ödülleri Programı'na başvuruluyor. Bu yıl ödüllere ilk başvuru aşamasından ücret alınmazken, ücretler şirket ölçeğine göre 500 lira ile 5 bin lira arasında değişiyor.

Ödül değerlendirme sisteminde farklı ölçekteki firmaları en uygun şekilde karşılaştırmak amacıyla "mikro", "küçük", "orta" ve "büyük/bağlı" olmak üzere 4 ayrı firma ölçeğinin hem ürün hem de süreç başlıkları altında değerlendirilmesiyle 8 adet "Başarı Ödülü" ve firma ölçeğinden bağımsız olarak bir adet "Büyük Ödül" verilmesi öngörülüyor.

KOBİ'ler daha fazla katma değer üretmeli

Ödüllere ilişkin olarak düzenlenen basın toplantısında konuşan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner, Türkiye'de sanayinin gelişme eğilimine bakıldığında, Ar-Ge ve teknoloji konusunda farkındalığın arttığına değinerek, girişimci KOBİ'lerin Türkiye'nin rekabetçi gücünü artırmada desteklediklerini söyledi.

Boyner, Türkiye'de katma değerin daha fazlasının KOBİ'ler tarafından üretilmesi gerektiğinin altını çizerek, ödüllere başvuru eğiliminin artarak süreceğine inandığını ifade etti.

TÜBİTAK Başkanı Nüket Yetiş de, artık her kesimden, her sanayi kolundan her büyüklükteki firmaya proje, sistem bazlı destek verildiğini kaydederek, hangi büyüklükten ve hangi sektörden olursa olsun firmaların ödüllere başvurmasını istedi. Yetiş, proje niteliğinin önemine değinerek, 2007'de başlayan program çerçevesindeki desteklerin yüzde 81'inin KOBİ'lere, yüzde 19'unun büyük ölçekli firmalara, yüzde 48'inin KOBİ'lere, yüzde 52'sinin büyük ölçekli firmalara verildiğini anlattı.

Başvuru yetersizliğinin nedenine ilişkin bir soru üzerine Yetiş, "Biz hiçbir başvuru rakamıyla mutlu olmayız. Yıllar itibariyle artış eğilimi var. Beklentimiz daha fazla olması" dedi. Yetiş, geçtiğimiz 3 yıl içinde 7. Çerçeve Programı için ödenen paranın tamamının geri alındığını bildirdi.

İlki 1998'de verilen Teknoloji Ödülleri'nde bugüne kadar özel ödül başvurularıyla birlikte 261 başvuru alınırken, 7 şirket "Büyük Ödül", 24 şirket "Başarı Ödülü", 11 şirket "Jüri Özel Ödülü" ve bir araştırma merkeziyle bir araştırmacı "Onur Ödülü" aldı.

Ruslar kuş sürülerinden etkilenmeyen motor geliştirdi

Suhoi tarafından üretilen jet motoru dolu ve buza karşı da dirençli.

Rus uçak yapım firması Suhoi, kuş sürüleri, buz ve doludan etkilenmeyen jet motoru geliştirdi. Motor firmanın orta menzilli yolcu uçağı Superjet 100'lere takılacak. Firma yetkilileri motorun bütün testlerden başarıyla geçtiğini açıkladılar.

Rusya'da zorlu iklim koşulları ve birçok havaalanının etrafının ormanlık araziyle çevrili olmasından dolayı, kuş sürüleri uçuş güvenliğini etkileyen önemli unsurlar arasında.

Sovyetler Birliği döneminde ülkenin en önemli savaş uçağı tasarım birimlerinden biri olan Suhoi, son yıllarda sivil havacılık alanında da etkili hale geldi. Rusya hükümeti 2006 yılında aldığı bir kararla, belli başlı uçak üretim firmalarını Birleşik Uçak İmalat Şirketi adı altında bir araya getirmişti. Bunlar arasında Suhoi, İlyuşin, Mig uçaklarının üreticisi Mikoyan, Tupolev de yer alıyor.

Dev Site Yenileniyor: Wikipedia/Vikipedi

Wikipedia  şimdiye kadarki en büyük değişimini geçirmek üzere. 500.000 kişi çoktan yeni Wikipedia'yı kullanıyor aslında. Ve %80'i de yeni dizayndan memnun.

Wikipedia'nın sahibi Wikimedia Foundation , değişikliklerle daha basit bir Wikipedia hedefliyor.

Belli başlı değişiklikler şöyle:

* Sitenin genel görünümü değişecek. Yeni temanın adı Vector ve önemli işlevlerin daha kolay bulunmasını kolaylaştıracak.

* Sayfa düzenlemek(editlemek) kolaylaştıralacak. Siteye acemi olanların, işlevleri kolayca kullanabilmesi için yardım alabilecekleri bir alan olacak.

Diğer yenilikler neler; yeni tasarım ne zaman?

* Sitenin düzeni de değişecek. Bu da daha basit bir şekilde hazırlanmış ve arama çubuğunun yerini bulmak artık daha kolay olacak.

* Sayfaların PDF'leri yapılabilecek. Aslında bu özellik üye girişi yapanlar için vardı ama şimdi siteye giren herkese açık olacak.

* Wikipedia'ya yeni bilgiler ekleyenler için bilgi ekleme ve düzenleme sistemi de basitleştirilecek. Artık daha az wiki kodu gözükecek ve asıl düzenleme sayfasının düzeni basitleştirelecek.

Yeni görünümlü Wikipedia , Nisan'ın sonlarına doğru herkesin kullanımına açılacak. Yeni görünümü beğenmezseniz de, üye girişi yapıp "eski görünüme geç" seçeneğine tıklamanız yeterli.

Daha fazlası için www.chip.com.tr sitesini ziyaret edebilirsiniz.

21 Mart 2010 Pazar

Zorlu'ya 130 milyon euro kredi

Zorlu Enerji Grubu bünyesinde bulunan Rotor Elektrik A.Ş,  rüzgar santrali kurmak için 130 milyon euro tutarında kredi aldı.

Osmaniye'deki rüzgar santrali projesinin finansmanı için kullanılacak kredi, Rotor Elektrik ile Uluslararası Finans Kurumu (IFC), Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası (EBRD), Avrupa Yatırım Bankası (EIB), Denizbank ve HSBC arasında imzalandı. Rotor Elektrik'ten yapılan açıklamada, 55 milyon eurosu IFC, 45 milyon eurosu EBRD ve 30 milyon eurosu EIB tarafından sağlanan kredide, Denizbank ve HSBC'nin garantisinin bulunduğu belirtildi.

Yılda 500 milyon kwh elektrik üretecek

Açıklamada, 135 megawatt kapasiteli Osmaniye santralinin, 2009 yılının ikinci yarısında üretime başlamasının planlandığı belirtildi. 2009 yılının ilk yarısında 15 türbinin elektrik üretimine hazır hale gelmesi ve santralin 2009 yılı sonunda tamamen işletime alınması hedefleniyor. 200 milyon avro toplam yatırım miktarı ile kurulacak santralin, tam kapasite ile çalışmaya başladığında, yılda yaklaşık olarak 500 milyon kilovat saat elektrik üretmesi bekleniyor.

Öncelik yenilenebilir enerjide

Zorlu Enerji'nin faaliyetlerine ivme kazandıracak finansal işbirliklerini, global krize rağmen gerçekleştirdiklerini belirten Zorlu Enerji Grup Başkanı Murat Sungur Bursa, enerjide dışa bağımlılık konusunda çözüm arayışları içinde olduklarını söyledi. Büyüme hedeflerimizde önceliği yenilenebilir enerji yatırımlarına verdiklerini kaydeden Bursa, yerli ve yenilebilir enerji kaynaklarını en verimli şekilde ülkeye kazandırmayı temel ilke olarak benimsediklerini ifade etti.

DenizBank Finansal Hizmetler Grubu Başkanı Hakan Ateş de, bugüne kadar yaklaşık 1000 megawattlık yenilenebilir enerji projesi finanse ettiklerini belirterek, bu alana yatırım yapanlara destek vermeye devam edeceklerini söyledi.

Rüzgar enerjisi 3'e katlandı

Türkiye geçen yıl rüzgardan elektrik üretimini yüzde 195 artırdı. 2007 yılı sonunda 147 megavatlık rüzgar enerjisi üretimi olan Türkiye, geçen yıl buna eklediği 286 megavat kapasiteyle toplamda 433 megavat kapasiteye ulaştı.

Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği'nin (EWEA) verilerine göre, 2007 yılı sonu itibariyle rüzgar enerjisinde Avrupa'da 16'ncı sırada bulunan Türkiye, geçen yıl sonunda Belçika ve Norveç'i geride bırakarak 14'üncü sıraya çıktı.

Rüzgar enerjisinde Avrupa'da ilk sırayı, 23 bin 903 megavatla aynı zamanda dünya liderliğini sürdüren Almanya alırken, bu ülkeyi 16 bin 754 megavatla İspanya ve 3 bin 736 megavatla İtalya takip ediyor.

Avrupa'da rüzgar enerjisine öncülük eden diğer ülkeler 3 bin 404 megavatla Fransa, 3 bin 241 megavatla İngiltere, 3 bin 180 megavatla Danimarka ve 2 bin 862 megavatla Portekiz şeklinde sıralanıyor.

Rüzgar enerjisinde Türkiye'nin önünde yer alan diğer Avrupa ülkeleri arasında 2 bin 225 megavatla Hollanda, 1021 megavatla İsveç, 1002 megavatla İrlanda, 995 megavatla Avusturya, 985 megavatla Yunanistan ve 472 megavatla Polonya bulunuyor.

Avrupa Rüzgar Enerjisi Birliği, Avrupa'da geçen yıl yeni elektrik enerjisi üretimi kapasitesinde yüzde 43 payla rüzgar santrallerinin ilk sıraya yerleştiğini ve 2007 sonunda 57 bin 139 megavat olan rüzgar enerjisi üretiminin geçen yıl sonunda 65 bin 947 megavata ulaştığını duyurdu.

Verilere göre, Avrupa'da her iş gününde 20 rüzgar tribünü faaliyete girerken kurulu rüzgar enerjisi kapasitesi, toplam elektrik üretiminin yüzde 4,2'sine karşılık geliyor.

Japonya'ya rüzgür türbini ihraç ediyoruz

ALKE Şirketler Grubu’na bağlı ALKEG Enerji Sanayi ve Ticaret A.Ş., Japon devi Fuji Heavy Industries firması için "Çılgın Türk Eşref Atalay Tesisleri"nde ürettiği rüzgar türbin kanatlarının teslimatına yarın törenle başlıyor.

ALKEG Yönetim Kurulu Başkanı Levent Kemaloğlu yaptığı açıklamada, firmanın ilk etapta ürettiği 15 adet 39 metre uzunluğundaki kanatların, Çiğli'deki üretim tesislerinden İzmir Limanı'na getirilerek Japonya'nın Omaysaki ve Kashimau Limanları'na ulaştırılmak üzere yarın gemilere yükleneceğini bildirdi.

Türkiye'de alanındaki tek Germanischer Lloyd kalite sertifikasına sahip olan tesislerinde Türkiye ekonomisinin en fazla ihtiyaç duyduğu iki ögeyi gerçekleştirdiklerini ifade eden Kemaloğlu, şöyle dedi:

“İstihdam ve ihracat. Hedefimiz dünyanın dört bir yanındaki rüzgar türbini üreticilerine senede 1000 adet kanat üretmek ve l000 kişilik işgücüne ulaşmak. Tesislerimizde ayrıca rüzgar türbinleri kanat kalıpları ve çelik kule imalatı da yapılmaktadır. Japonya'nın yanı sıra ABD, İspanya, Çek Cumhuriyeti, Hindistan gibi ülkelerle de kalıp, kanat ve kule üretimi için sözleşme aşamasında olan şirketimiz yatırımlarına devam etmektedir.”

Rüzgar lisansları için kader haftası

Yatırımcıların Kasım 2007'den bu yana cevap beklediği rüzgâr lisans başvurularıyla ilgili nihai kararın bu hafta çıkması bekleniyor. Yaklaşık üç yıl önce toplam 750 proje Enerji Üst Kurulu'nun onayına sunuldu. Ancak 430'u teknik ve ekonomik açıdan yetersiz bulundu. Lisans verilecek 320 proje ise yarışmayla belirlenecek. Yaklaşık üç yıldır beklenen rüzgâr enerjisi lisans çalışmalarında sona gelindi. Yatırım yapmak isteyen yerli ve yabancı işadamlarının başvuruları Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından değerlendirildi. Türkiye Elektrik İletim AŞ (TEİAŞ), yeni kurulacak rüzgâr santrallerinin ulusal elektrik iletim şebekesine bağlanması için daha önce tamamlanan çalışmayı iptal ederek yeni bağlantı noktaları belirledi. Buna göre Kasım 2007'de yapılan yaklaşık 750 başvurudan 430'u teknik ve ekonomik açıdan yetersiz bulundu. Geri kalan 320 civarında proje için de yarışma yapılacak. Üst Kurul'un bu hafta yapılacak kurul toplantısında konuyla ilgili son kararı vermesi bekleniyor.

Zaman'ın EPDK çevrelerinden edindiği bilgilere göre, Üst Kurul, 1 Kasım 2007'de rüzg'ardan elektrik üretmek isteyen yatırımcıların lisans başvurularını aldı. Bir günle sınırlı tutulan başvuruda yatırımcılar 78 bin MW kurulu gücünde 752 proje için lisans talebinde bulundu. Başvurular, kurulacak santrallerde üretilecek elektriğin ulusal elektrik iletim hattına uygunluğunun tespiti için Elektrik İletim'e gönderilmişti. TEİAŞ, Nisan 2009'da rüzgâr santrallerinin ulusal elektrik şebekesine bağlanabilmesi için gerekli iletim bağlantı noktaları çalışmasını tamamladı. Çalışmayla, yaklaşık 12 bin megavat (MW) kurulu gücündeki rüzgâr santralinin (eski-yeni) şebekeye bağlanması uygun hale getirildi. Ancak kurulun lisans yönetmenliğinde değişikliğe gitmesi ve bağlantı noktalarının yeniden düzenlenmesi talebi üzerine TEİAŞ, yeni bir çalışma yaptı. Rüzgâr santrallerini ulusal şebekeye bağlayacak iletim altyapısını kuracak Elektrik İletim AŞ'nin Nisan 2009'da yaptığı çalışma iptal edildi. Yeni bir çalışma yapan şirket, 750 başvurudan yaklaşık 430'unu ekonomik bulmadı. Şirket, uygun bulduğu 320 civarı projeyi-bağlantı noktasını ise EPDK'ya sundu. Kurulun bu hafta veya gelecek haftaki toplantısında konuyla ilgili nihai kararını vereceği belirtiliyor. Buna göre, Elektrik İletim'in belirlediği bağlantı noktalarında çoklu başvuruların olduğu yerlerde yarışma yapılacak. Yarışma, tüketicilere satılan elektriğin birim fiyatını artırmamak için zarf usulüyle yapılacak. Açılacak zarflarda en iyi teklifi veren şirket, o bölgede kurulacak rüzgâr santrali lisansının sahibi olacak. Kurul, tekli başvuru yapılan yerlerde ise lisans vermeye başlayacak. Ekonomik ve teknik açıdan yetersiz bulunan başvurular ise reddedilecek.

TEİAŞ; mevcut şebekeyle yeni kurulacak rüzgâr santralleri bağlantı noktalarını belirledi. Bağlantı noktaları; tekli ve çoklu olmak üzere iki ayrı şekilde belirlendi. Şirket, son çalışmasında 2.200 MW'si tekli, 4.800 MW'si çoklu olmak üzere toplam 7 bin MW kurulu gücünde rüzgâr santrali için olumlu görüş verdi. TEİAŞ; daha önce belirlenen 5 bin MW'la birlikte toplam 12 bin MW'lık kurulu güce sahip rüzgâr santrali için hangi trafo merkezi veya iletim hattına ne kadar kapasitede bağlantı yapılacağını belirlemiş oldu. Yatırım tutarı yaklaşık 80-100 milyar dolar değerinde. Bandırma ve İzmir ise en çok başvuran iller arasında yer alıyor.

ZAMAN

Bahçenizde elektrik üretin

3.250 $’a düşük rüzgarda dahi bahçede elektrik yetiştirin
Sina Enerji düşük rüzgarda dahi elektrik üretebilen WAW adı verilen türbini geliştirdi ve 3 bin 250 dolardan başlayan fiyatlarla satmaya başladı. 6 saat esen rüzgar bile bu türbinlerin bir evin 1 günlük elektrik ihtiyacını karşılamasına yetiyor. Düşük rüzgarda dahi çalışma özelliği olan türbinlere Afrika’dan bile talep geldi

Ankara merkezli Sina Enerji’nin geliştirdiği düşük rüzgar hızında bile çalışabilen rüzgar türbinleri, elektriğe gelen peşpeşe zamlardan sonra özellikle müstakil evi olanlardan yoğun ilgi görmeye başladı. Rüzgar durduktan sonra da elektrik üretebilen ilk Türk rüzgar türbinleri, Afrika’dan bile sipariş aldı.

Sina Enerji Yönetim Kurulu Üyesi, Yard. Doç. Dr. Ahmet Kavlak, alternatif enerji sistemlerinin en ucuzu olduğu belirtilen rüzgar enerjisinde ’ilk büyük çaplı yerli üretimi’ gerçekleştirdiklerini söyleyerek, “WAW rüzgar türbinleri rüzgarın yavaş ya da hızlı esmesinde yatay türbinlerin aksine durmayıp çalışmaya devam ediyor. Bu özelliği ile rüzgar şiddeti düşük olan bölgelerde bile kullanılıyor ve istenen verimi ortaya koyuyor. Rüzgarın az olduğu yerlerden hatta Afrika’dan bile sipariş geliyor” dedi.

Yüzde 40 verim

En az yüzde 40 verim vadeden türbinler, rüzgarın kanat üzerinden kayarak hareket etmesi yerine sürükleme gücünü esas alan ve rüzgarı 90 derece açıyla karşılayan dünyadaki tek türbin. Rüzgar bir tarafa basınç uygularken diğer tarafta bir engel ile karşılaşmıyor, böylece rüzgarın tamamından yararlanıyor.

Türkiye’de şiddeti bölgeden bölgeye değişmekle birlikte günde ortalama 6 saat rüzgar esiyor. Firma tarafından kurulacak rüzgar türbinleri de buna göre ayarlanmış. Yani rüzgar türbinleri, rüzgar ortalama 6 saat estiğinde bunun ortalama bir evin 1 günlük enerji ihtiyacını karşılayabileceği şekilde tasarlanmış.

Rüzgar türbini kurdurmak isteyen tüketiciler, önce firmanın bayisine aylık elektrik faturalarıyla başvuruyor. Firma evin elektrik ihtiyacını rüzgar ortalama 6 saat estiğinde karşılayabilecek en uygun kapasiteli türbini belirlemek için ilgili faturadan bir hesaplama yapıyor.

Şirket türbin kapasitelerini 1, 2, 3, 7.5, 10 ve 1.000 kilowatt aralığında pek çok sınıfa ayırmış ve her birini ayrı ayrı fiyatlandırmış. Tüketicilerin faturalarından hesaplanan ve ihtiyaç duyduğu kilowatt alt sınırı bunlardan hangisine yakınsa, o türbinin kurulmasına karar veriliyor.

100 metrekare ortalama bir evde ısıtma ve klima hariç, aydınlatma ve buzdolabı, çamaşır makinası, fırın ütü, TV gibi cihazları çalıştırmak için gerekli olan elektrik yılda 2 bin 800 kilowatsaat civarında. Sina Enerji yılda 3 bin kilowatsaat enerji üreten rüzgar türbinini yaklaşık 3 bin 250 dolara satıyor.

Tüketici ısınma ve klima için de rüzgar enerjisi kullanmak isterse kurulacak türbinin kapasitesinin daha yüksek olması gerekiyor. O takdirde kurulacak türbinin fiyatı 20 hatta 40 bin dolara çıkıyor. Sina Enerji fabrikalar için tasarlanmış fiyatı 1 milyon dolardan başlayan türbinler de üretiyor. Şirketin ürettiği türbinlerin ekonomik ömrü 25 yıl, sistemler ise 3 yıl firma garantisi kapsamında. WAW türbinleri ev, villa, fabrikaların dışında karayolları aydınlatmaları, yol-park ve bahçe aydınlatmaları, tarım sektörü, benzin istasyonları ve seralarda da kullanılabiliyor.

Yasa çıkınca, tüketimin haricinde ortaya çıkan enerji devlete satılabilecek

Sanayİnİn yanısıra tüketicilerin evlerinde güneş veya rüzgar enerjisinden yararlanarak 500 kilowatsaate kadar herhangi bir izne gerek kalmadan enerji üretmesi ve tüketiminden fazlasını devlete satabilmesine olanak veren Yenilenebilir Enerji Yasası’nda henüz gerekli olan yönetmelikler çıkarılamadı. Yönetmelikler çıktığında evinde elektrik üretenler tüketimden fazlasını devlete satabilecekler.

Standart yönetmeliklerinin çıkarılma süreci, kriz ortamı ve altyapı yetersizliklerinin bu sistemin evlerde fiilen uygulanmasını en erken 2011’e erteleyeceği öngörülüyor.

Sina Enerji Yönetim Kurulu Üyesi, Yard. Doç. Dr. Ahmet Kavlak, teşvik yasasının ardından yeni enerji yönetmeliğinin de acil olarak çıkarılması gerektiğini belirterek, “Bu konuda yeterli hız yakalanamadı. 1 Ekim’den itibaren sanayi elektriği kilovatsaatte (KWH) yüzde 9.85, konut elektriği yüzde 9.68, ticarethane elektriği ise 9.97 oranında zamlandı. Halbuki Türkiye’de alternatif enerji ile her ev ve iş yeri kendi elektriğini üretebilir” dedi.

Sektörün hızla büyüme potansiyeline de dikkat çeken Kavlak, “Sektörde VESTAS ve ENERCON gibi ithal markalar vardı. Biz ise 5 yıldır bu proje üzerinde çalışıyoruz. Bizim dışımızda sektörde büyük çapta üretim yapan yerli firma ise yok. Ancak pek çok grup bu alanda Ar-Ge çalışması yürütüyor. Çalık, Zorlu ve Kombassan Holding bunlar arasında” dedi.

6 yılda kendini amorti ediyor

* 4 kişilik bir ailenin 1 aylık ortalama elektrik ihtiyacı yaklaşık 230 kilowatsaat olarak ölçülüyor.

* 1 Ekim’de gelen yüzde 10’luk zamdan sonra, 230 kilowatsaat elektrik tüketimi için ödenecek fatura 65 TL’ye çıktı.

* 3 bin 250 dolar yani yaklaşık 4 bin 800 TL ödeyip evine rüzgar türbini taktıranlar 6 yıl sonra yatırım bedelini amorti etmiş oluyor

EMO: AYDEM geldi kayıp kaçak oranı fazlalaştı

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Elektrik Mühendisleri Odası (EMO), Aydın, Denizli, Muğla illeri elektrik dağıtım hizmetinin, 17 yıl önceki görevlendirme işlemine dayanılarak AYDEM şirketine devredilmesinin ardından, bölgenin kayıp-kaçak oranının 3.5 aylık dönemde 2 kattan fazla artarak 384.1 milyon kilovat saate fırladığını öne sürdü. Özelleştirmenin temel amacı olarak sunulan kayıp ve kaçak oranlarının düşürüleceği iddiasının çöktüğünü belirten EMO, yapılan özelleştirme işleminin derhal mercek altına alınmasını, halkın faturalarına yansıtılacak olan kayıp ve kaçak hilesine son verilmesini istedi.

VATAN

Belen rüzgar santrali üretime başladı

Hatay'ın Belen ilçesinde kurulan ''Belen Rüzgar Enerji Santrali''nin elektrik üretimine başladığı bildirildi. Belen Elektrik AŞ Şantiye Sorumlusu Mühendis Arda Şeker, yaptığı açıklamada, merkeze bağlı Bakras ile Şenbük mevkilerinde 2002 yılında kuruluş çalışmalarına başladıkları ve 49 yıl süreli üretim lisansı aldıklarını, 10 türbinli rüzgar enerji santralinin 60 milyon avroya mal olduğunu söyledi.

Geçen ay deneme çalışmalarından başarılı sonuçlar aldıklarını ve üretime geçtiklerini ifade eden Şeker, şöyle devam etti:

''Yaklaşık 4 kilometrelik bir güzergahta toplam 10 türbin kuruldu ve şu anda 5 türbinin geçici kabulü yapıldı. Kalanların da önümüzdeki hafta geçici kabulü yapılacak. Her türbin saatte 3 megavat elektrik üretecek. Elektrik, Türkiye Elektrik İletim AŞ'ye (TEİAŞ) Antakya-İskenderun ana hattına verilerek Hatay elektrik dağıtımına aktarılacak. Türbinlerin çevreye ve canlı sağlığına hiçbir zararı yok. Ayrıca, ilçe ekonomisine de çeşitli katkılar sağlıyoruz.''

Kuzey'de rüzgara dev yatırım

Avrupa'daki 9 ülke Kuzey Denizi açıklarına kurulacak dev rüzgar türbinlerinden elektrik üretecek. Elektrik binlerce kilometrelik kablolarla kıta genelinde dağıtılacak. Proje 10 yılda tamamlanacak ve en az 30 milyar euroya mal olacak. Almanya'nın yanı sıra İngiltere, Fransa, Belçika, Danimarka, Hollanda, İrlanda, Lüksemburg ve Norveç'in de ortak olacağı proje ile ilgili ilk toplantı  9 Şubat'ta yapılacak.

Almanya Ekonomi Bakanlığı'nın koordinatörlüğünde yürütülen proje hazırlıklarının somutlaştırmak amacıyla bu ay içinde bir toplantı yapılacak.

En geç mart ayında düzenlenmesi planlanan yüksek düzeyli buluşmanın ardından sonbaharda da projeye katılan hükümetlerin imzası bekleniyor.

Çevre dostu enerjiden elde edilen elektriğin aynı zamanda Norveç'in hidroelektrik ve Kuzey Denizi'nin dibindeki gelgit santrallarına bağlanacağı açıklandı.

Şu anda Kuzey Denizi'ndeki rüzgâr türbinlerinden elde edilen elektrikten 50 bin evin enerji ihtiyacı karşılanıyor.

Avrupa Birliği 2020 yılına kadar elektrik enerjisinin yüzde 20'sini yenilenebilir kaynaklardan karşılamaya kararlaştırmıştı.

Rüzgar 500 bin kişiye iş sağlayabilir

Türkiye'deki uygulanabilir rüzgar enerjisi potansiyeli iyi değerlendirildiği takdirde 500 bin kişiye iş imkanı doğabilecek.

DÜNYA Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi (DEK-TMK) üyesi ve Aero Rüzgar Endüstrisi A.Ş. Enerji Teknolojileri Uzmanı Dr. Cenk Sevim, Türkiye'nin uygulanabilir rüzgar enerjisi potansiyelinin 40- 50 bin megawatt olduğunu, bu üretimin aynı zamanda yaklaşık 500 bin kişiye iş imkanı sağlayabileceğini söyledi.

DEK-TMK tarafından İzmir Tepekule Kongre ve Sergi Merkezi'nde düzenlenen Türkiye 11'inci Enerji Kongresi'nde panelde konuşan Cenk Sevim, Türkiye'nin 70- 75 bin megawattlık rüzgar enerjisi potansiyeline sahip olduğunu, bunun ise 40- 50 bin megawattının uygulanabileceğini söyledi. Yenilenebilir enerji kaynakları arasında yatırım maliyeti en düşük olan enerjinin rüzgar olduğuna dikkat çeken Sevim, Avrupa ülkeleri içinde İspanya'dan sonra en yüksek potansiyelin Türkiye'de olduğunu belirtti.

‘1 megawatt için 12 kişi lazım’
Bu potansiyelin kullanılması ile ülkenin en büyük sıkıntılarından biri olan işsizliğe çözüm bulunabileceğine dikkat çeken Cenk Sevim, “1 megawatt rüzgar enerjisi üretimi için çeşitli aşamalarda çalışacak 12 kişiye ihtiyaç duyuluyor. Türkiye'nin rüzgar enerjisinde uygulanabilir potansiyeli olan 40- 50 bin megawattlık üretim gerçekleşirse, 500 bin civarında insana da istihdam sağlanabilir” diye konuştu.

‘Karbon salınımı da azalacak’
Türkiye'nin toplam enerji ihtiyacının yüzde 25'ini rüzgar enerjisinden sağlayabileceğini savunan Sevim, rüzgar enerjisinde sadece potansiyelin uygulanmasıyla 62 bin tonluk karbondioksit emisyonunun da azaltılabileceğini söyledi. Cenk Sevim, Avrupa Birliği ülkelerinde alım garantisinin iyi olmasından kaynaklı rüzgar enerjisi üretiminde iyi gelişmeler olduğunu belirterek, Türkiye'nin de rüzgar enerjisi yatırımlarına ağırlık vermesi ve bunun için gerekli olan elektrik dağıtım altyapısını güçlendirmesi gerektiğini ifade etti.   (dha)

RADİKAL

Norveç'in rüzgar atağı

Norveç, modern sanayi ülkeleri arasına girmesini öncelikle barajlardan elde ettiği ucuz hidrolik elektrik enerjisine borçlu. İskandinav ülkesi, geliştirdiği yeni projelerle diğer Avrupa ülkelerine örnek oluyor.

Dağlar ve fiyortlar ülkesi ilkbaharda eriyen kar sularıyla sonbaharda aralıksız yağan yağmurunu yüzlerce baraj gölünde topluyor. Norveç elektrik ihtiyacının yüzde 98’ini hidroelektrik santrallerinden karşılıyor. Almanya’nın ihtiyaç fazlası rüzgâr enerjisini Norveç’e taşıyıp ihtiyaç halinde Norveç barajlarından elde edilen elektriği Almanya’ya getirecek olan deniz dibi kablosunun döşenmesiyle bu oran yüzde 100’ün de üzerine çıkacak.

Kuzey denizi açıklarında dikilmekte olan yüzlerce rüzgâr türbininin randıman vermesi, rüzgârın esmesine bağlı. Elektrik şebekesinde de dalgalanma olmaması ve hatlardan hep aynı miktarda elektrik geçmesi gerektiği için, ihtiyacın üzerinde elektrik üretilmesi problem doğurabiliyor. Bu nedenle Norveçli elektrik şirketleri ek barajlar inşa ediyor, mevcut barajları yüksek randımanlı türbin ve jeneratörlerle donatıyor. Çevre dostu elektrik ticareti, Norveç'teki çevre örgütleri tarafından da destekleniyor.

245 kilometrede 8 baraj

Nomeland hidroelektrik santralı, daire şeklindeki pencereleri, gotik tarzındaki cephesi ve dik duvarlarıyla bir katedrali andırıyor.

“Eskiden estetik güzellik için paraya kıyılırdı. Norveç ucuz elektrik sayesinde sanayileşti. Elektriğimizin yüzde 98’ini barajlardan kazanıyoruz. Su biz Norveçliler için çok önemlidir.”

Dağlardaki kaynağından Kuzey Denizi’ne döküldüğü Kristiansand’a kadar, 245 kilometre uzunluğundaki nehrin üzerinde sekiz baraj inşa edilmiş. Roald Tjorteland ve teknisyen arkadaşları jeneratörleri çeviren su türbinlerini uzaktan kumanda ile ihtiyaca göre birkaç dakikada devreye sokabiliyor ya da kapatabiliyor.

Tjorteland 1920 yılında inşa edilen Nomeland santralının Norveç’in en eski ve en dayanıklı barajlarından biri olduğunu anlatıyor.

“Bu, 1920 yılından beri arızasız çalışan Francis türbinlerinin kumanda kürsüsü. Düşüş yüksekliği 20 metre ve saniyede 180 metreküp su veriyor. Yılda 170 gigavat saat, yani 15 bin hanenin ihtiyacını karşılayacak kadar elektrik üretiyor.”

Enerji piyasasının liberalleştirilmesinden sonra bir zamanlar elektrik tekelini elinde bulunduran şirketler elektrik ticaretine başladı. Agder Energi adlı elektrik şirketinin analiz uzmanı Siw Skogestad önündeki ekranları kaplayan tüketim, üretim, rüzgâr elektriği, dalga yüksekliği, büyük müşterilerin sipariş miktarı ve teknik arızalarla ilgili rakamları dikkatle inceliyor.

“Fiyat çeşitli faktörler tarafından belirleniyor. Danimarka’daki rüzgâr parklarının kapasitesi, barajların su seviyesi ve hava tahminleri gibi. Üretimi son derece esnek yönlendirme lüksümüz var. Rüzgâr sert estiğinde, hidrolik elektriği düşürüyoruz.”

Nomeland hidroelektrik santrali teknik sorumlusu Roald Tjorteland (solda) ve Agder Energie'den Eirik Vigsnes.Bildunterschrift: Großansicht des Bildes mit der Bildunterschrift:  Nomeland hidroelektrik santrali teknik sorumlusu Roald Tjorteland (solda) ve Agder Energie'den Eirik Vigsnes.

Almanya’da durum

Almanya ise çevre dostu enerjiye geçişin henüz başlarında. Almanya toplam enerji ihtiyacının yüzde 15’ini rüzgâr, güneş ve biyo kütleyle karşılıyor. 2020 yılında bu oranın yüzde 50’ye çıkarılması hedefleniyor. Öncelikle rüzgâr enerjisine ağırlık veren Alman şirketleri açık denizlerde dev rüzgâr türbinlerinden oluşan enerji parkları kuruyor. Ama rüzgâr enerjisinin fazlası problem olabiliyor. Rüzgârın artmasıyla yel değirmenleri birkaç dakika içinde yüzlerce megavatlık ihtiyaç fazlası elektrik üretiyor. Elektrik şebekesinin zarar görmemesi için rüzgâr türbinlerini kısmen kapatmak gerekiyor. Nor-Ger adlı uluslararası enerji konsorsiyumu, Norveç’in güneyini 600 kilometre uzunluğundaki deniz dibi kablolarıyla Almanya’nın Wilhelmshaven limanına bağlayacak. Bu projenin fikir babalarından Edvard Lauen bir milyar Euro’luk enerji hattının ne işe yarayacağını şöyle anlatıyor:

“Rüzgâr enerjisi hava durumuna bağımlı. Ama elektrik akımının da aynı kalması gerekiyor. Almanya’da rüzgâr sert esince ihtiyaç fazlası yeşil elektriği Norveç’e nakledeceğiz.”

Böyle durumlarda Norveç’in barajları üretime ara verecek ve bu ülkeye Almanya’dan elektrik verilecek. Almanya’da rüzgâr dindiğinde de, elektrik ihtiyacı Norveç’teki hidro elektrik santrallarından karşılanacak.

Deutsche Welle Türkçe

Rüzgarda 50 milyon dolarlık sipariş aldı

Sina Enerji Yönetim Kurulu Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ahmet Kavlak, krizde yüksek enerji maliyetlerini azaltmak isteyen sanayicilerin rüzgardan enerji üretimine yöneldiğini belirterek, “Yeni geliştirdiğimiz rüzgar türbini için 3 ayda yaklaşık 50 milyon dolarlık sipariş aldık” dedi. Konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapan Kavlak, Türkiye'nin enerji üretiminin, tüketimi karşılayacak düzeyde olmadığını, bu nedenle şirket olarak yenilenebilir enerji kaynakları üreterek ülkenin ucuz enerji ihtiyacına katkıda bulunmayı hedeflediklerini söyledi. Bu çerçevede Sina Enerji’nin, yürüttüğü Ar-Ge çalışmaları sonucunda Türkiye şartlarına uygun, az rüzgarla yüksek verim sağlayan rüzgar türbinleri geliştirdiğini ve patentini aldığını açıklayan Kavlak, üretime ise 2009 yılında başladıklarını bildirdi.

-SANAYİCİ, DÜŞÜK MALİYETLE RÜZGARDAN ELEKTRİK ÜRETİMİNİ SEVDİ-

Daha önce yurt dışından ithal edilen rüzgar türbinlerinin, Avrupa ülkelerinin hava şartlarına göre üretildiğini, Türkiye'de çok fazla verim alınamadığına dikkat çeken Kavlak, şunları söyledi:
“İthal rüzgar türbinleri 15 mt/sn rüzgar hızında maksimum yüzde 30 verimle çalışıyor. 15 metre/saniye rüzgar hızı da ülkemizde yılda sadece 3 gün alınmasından dolayı bu türbinlerin verimi yüzde 25'i geçmiyor. Bizim türbinlerimiz ise 5 mt/sn rüzgar alınan yerlerde dahi yüzde 50 randımanla çalışabiliyor. Fiyatları da daha ucuz, verimi daha yüksek olduğu için sanayicilere ürünlerimiz çok cazip geldi. Türkiye'nin her bölgesinden yüzlerce sanayici artık elektrik maliyetinden kurtulmak için rüzgar türbini kurmak istiyor. Oldukça yoğun talep alıyoruz. Yeni geliştirdiğimiz rüzgar türbini için 3 ay içinde sanayicilerden yaklaşık 50 milyon dolarlık sipariş aldık.”

Sanayicinin rüzgar türbinleriyle ihtiyacı kadar elektriği üretip fazlasını, alınacak lisansla özel sektöre veya devlete satma imkanı olduğunu anlatan Kavlak, türbinlerin 2 ile 5 yıl arasında kendini amorti edebildiğini bildirdi.

-RUSYA, NİJERYA, KAZAKİSTAN’DAN SİPARİŞ GELİYOR-

Kavlak, 10 kilovattan 1 megavata kadar farklı kapasitedeki rüzgar türbinlerinin fiyatının 41 bin dolardan 1 milyon 276 bin dolara kadar değiştiğini dile getirdi. Ürettikleri rüzgar türbinlerine, yurt dışından talep olduğunu söyleyen Kavlak, “Birçok ülkeyle görüşmelerimiz sürüyor. Özellikle Rusya, Kazakistan, Bulgaristan, Nijerya gibi ülkelerden yoğun talep geliyor. 2010 yılında 150 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirmeyi hedefliyoruz” dedi. Kavlak, hedeflerinin, Türkiye'nin enerjide dışa bağımlı değil, dışarının Türkiye'ye bağımlı hale gelmesini sağlamak olduğunu vurguladı.

Rüzgar ve güneşe 7 milyar dolar

Kanada nüfusunun yarıya yakınının yaşadığı Ontario'da eyalet hükümeti, rüzgar ve güneş enerjisi üretimi için 7 milyar dolarlık yatırım anlaşması yaptı. Güney Kore firması Samsung ile Ontario Eyalet Hükümeti arasında yapılan anlaşmanın imza töreninde konuşan Eyalet Başbakanı Dalton McGuinty, ''Bu adım ile Ontario, Kuzey Amerika kıtasında yeşil enerji endüstrisinin başladığı ilk merkez oluyor'' dedi.

Projenin, hayata geçirileceği 6 yıl boyunca 16 bin kişiye iş imkanı sağlayacağına işaret eden McGuinty, projenin tamamının hayata geçirilmesi ile de yıllık 40 milyon ton karbondioksit gazının atmosfere salınmasının önüne geçileceğini bildirdi.

Proje kapsamında ilk terminaller, eyaletin güneyindeki Chatham-Kent ve Haldimand County'ye kurulacak.

Projeye muhalefet partileri, yerli firmalarla anlaşılmadığı ve halkın kullandığı elektriğin fiyatı artacağı için karşı çıkıyor.

Rüzgâr santralleri acilen bitirilmeli

Enerji sektörü yenilenebilir Enerji Piyasası Kanunundaki Değişikliği bekliyor. İTO 55 Nolu Enerji Meslek Komitesi Başkanı Ata Ceylan, sektörün büyük ölçüde "Yenilenebilir Enerji Piyasası Kanunundaki Değişikliği" beklediğini dile getirdi. Ceylan, TBMM- Sanayi, Ticaret, Enerji Komisyonunda önemli bir taslak oluşturulduğuna dikkat çekerek üretilecek enerji kaynak türüne (Rüzgâr, güneş, biyogaz, hidroelektrik, çöp gazı vb.) farklı alım fiyatları tespit edildiğini bunun da sektörün lehine olduğunu belirtti.

Ceylan, sektör oyuncuları, sektöre büyük ölçüde hareket kazandıracak bu kanun değişikliğini dört gözle beklediğini sözlerine ekleyerek kanunun biran önce çıkmasını beklediklerini ifade etti. Ceylan sözlerinin devamında şunları söyledi: " Şu anda Enerji üretim firmalarımızın PMUM'a sattıkları enerji bedellerini kamudan 2-3 aydır tahsil edemediklerini belirtmektedirler. Finans darlığına giren birçok üreticinin sıkıntıya girdiğini öğrenmekteyiz."

ENERJİ YATIRIMINDA BÜROKRATİK ZORLUK VAR

Enerji yatırımlarında halen bürokratik zorluklarla ciddi anlamda karşılaşıldığına da değinen Ceylan, "Hâlbuki yıllık yaklaşık 7,5 milyar USD enerji ekonomik eşdeğerde suyumuz boşuna akmakta ve yaklaşık 2,5 milyar USD enerji ekonomik değerde rüzgârımız boşuna esmektedir. Bunların biran önce ekonomiye kazandırılması gerekmektedir," açıklamasını yaptı. Üzerinde ciddi iş yükü olan EPDK kurumunun personel yetersizliği yaşadığını da vurgulayan Ceylan, Kuruma ciddi anlamda personel takviye edilmesi gerektiğine inandığını kaydetti.

Ceylan sözlerini şöyle tamamladı: "Bazı Enerji yatırım firmaları tüm lisansları ve ilgili yasal prosedürleri tamamlamış olmalarına rağmen yatırım yapacakları bölgede ciddi anlamda halkın tepkisiyle karşılaşmakta hatta bazı yerlerde Bölge İdare mahkemeleri veya Danıştay kararıyla yürütmeyi durdurma kararı alınmış projeler bulunmaktadır. Ciddi anlamda ekonomiye hareket kazandıracak, istihdam oluşturacak ve tüm yasal prosedürlerini tamamlamış bu projelerin engellenmemesi gerekir."

KAYNAK ÇEŞİTLİLİĞİ ARTIRILMALI

55 Nolu Eneji Meslek Komitesi Meclis Üyesi, Mehmet Bakır Melik, yıllık elektrik ihtiyacındaki büyümeye paralel yatırım ihtiyacının karşılanabilmesi ve bunun da mümkün olduğunca yerli kaynaklardan yapılabilmesi gerektiğine işaret etti. Enerji kaynak çeşitliliğini arttırılması ihtiyacı doğduğunu söyleyen Melik, bunun için de Avrupa'da da örneklerini gördüğümüz enerji kaynağına göre fiyat belirlenmesi, yatırımcı ve finansör için bir ihtiyaç olarak ön plana çıkmaktadır, açıklamasını yaptı.

İletim hatlarının iyileştirilmesi planlarının bir an önce hayata geçirilmesi gerektiğini de vurgulayan Melik, "Hem dışa bağımlılığı azaltacak olan yenilenebilir enerji kaynaklarının sistemde yaratacağı sıkıntı azaltılacak olup hem de Türkiye'de yüzde 15 civarında ortalamada olan sistem kayıp oranının, AB ortalaması olan yüzde 7 civarlarına inmesi sağlanabilecektir", dedi.

Melik, sözlerini şöyle tamamladı: "Enerji üretiminde yerli üretimi desteklemek amacıyla da kullanılan elektro-mekanik ekipman sanayinin geliştirilmesi bir ihtiyaç haline gelmiştir. Hem ulusal ekonomiye katkı sağlayacak hem de enerji üretiminde yerli malı oranın artmasını sağlayacaktır."

SANTRALLERİN BAKIMI ZAMANINDA YAPILMIYOR

Bugün Türkiye'de Türkiye elektrik iletim A.Ş den alınan 2007 yılı son verilere göre 41 bin megavat kurulu güç olduğunu söyleyen Meclis Üyesi Kenan Serhat Kalsın, bu mevcut kurulu gücün, verimli çalışmadığına dikkat çekti.

Kalsın, santrallerin, bakım ve onarım ihtiyaçlarının, zamanında ve yeterli olarak, yerine getirilmediğine de işaret ederek "Elektrik enerjisi talebi yılda ortalama yüzde 8 oranında artış göstermeye devam ederse, 2010 yılında 242 milyar kilovat saat, 2015 yılında 356 milyar kilovat saat, 2020 yılında ise 500 milyar kilovat saat gibi rakamlardan söz edilmektedir. Bu düzeylerdeki talebin karşılanabilmesi için, büyük ölçekli; 500 megavat veya 1000 megavatlık santrallerin birkaç tanesinin şu dönemlerde inşa edilir olması gerekir, "dedi. Böyle bir yatırım Hali hazırda görünmüyor, diyen Kalsın sözlerini şöyle sürdürdü: " Bu konuda 4628 sayılı yasaya göre, kamu kesiminin yatırım yapmaması, yatırımları özel sektörün yapması öngörülmüştür. Ancak, şu anda bazı hidroelektrik ve rüzgâr santralleri projelerinin ötesinde özel sektör yatırımı yoktur. Büyük ölçekli yatırımları kim, ne zaman yapacak? Bu sorular yanıtlanmalıdır. Özetle, elektrik sektöründe yatırım eksikliği vardır."

İLETİŞİM HATLARININ KAPASİTESİ ARTIRILMALI

İletim hatlarının kapasitesinin artırılması gerektiğini de belirten Kalsın, elektrik üretimi yapılsa bile bu defa da, 'iletim darboğazı' karşımıza çıkacağını ifade etti. Kalsın, Elektrik üretimi için gerekli olan kaynaklarda sorunlar bulunduğunu da hatırlatarak şunları söyledi: "Su kaynaklarımız kuraklık tehlikesi ile karşı karşıyadır. Kömür kaynaklarımız da nitelik ve yatırım eksikliği sorunu vardır. Rüzgâr ümit veriyor, ancak, büyük kapasite elde etmek zor. Jeotermalde de büyük kapasite imkanı sınırlı, yani, yerli ve yenilenebilir kaynaklarımızda sorunlar vardır. Dış kaynaklara gelince, doğalgazda pahalılık ve güvenilirlik sorunu vardır. Petrol ise, o da benzer durumdadır. Özetle söylemek gerekirse, elektrik üretimi için kaynak konusu ciddiyetle ele alınmalıdır."

RÜZGÂR ELEKTRİK SANTRALLERİ ACİLEN BİTİRİLMELİ

Rüzgar elektrik santrallerinin süresinde bitiremememsinin asıl sebebi kamulaştırma sürecinin güçlükleri ve dış finansman kaynaklarının bulunabilme zorlukları olduğunu ifade eden Kalsın,

Türkiye`nin yatırıma, kalkınmaya, ihracata ihtiyacı olduğunu belirterek, `Türkiye`de taş üstüne taş koyanı, destekleyen bir hükümet mevcut. Yatırımcıların sıkıntısı, tıkandığı nokta neredeyse, onun bir an evvel çözülmesi gerektiğini söyledi. Sektörle ilgili sıkıntılarını da dile getiren Kalsın, bunların başında ÇED ile ilgili de birçok sıkıntıları olduğunun altını çizdi. ÇED sürecinin daha makul sürelere indirilmesiyle sanayici ve yatırımcının önündeki aksaklıklar giderilerek zaman kaybı önlenmiş olacağını da belirten Kalsın, sözlerini şöyle bitirdi: " 2004 Yılında çıkartılan 5213 sayılı yeni Maden Kanunu ile birlikte ruhsat alımlarında yüzde 30 oranında bir artış kaydedilmiş ve bu gelişmeye bağlı olarak, sektörde bir hareketlenme görülmüştür. Ancak özellikle izin konusunda yaşanan diğer bürokratik sıkıntılar bu açılımı oldukça yavaşlatmıştır.Yatırımcılar bir maden işletmesi açmak için yaklaşık 20 farklı kurumdan izin almak zorunda kalmaktadırlar. Bu da yatırımcıların şevkini kırmakta ve ülke ekonomisine katkı sağlayacak yatırımları azaltmaktadır."

Rüzgarda yeni rekor İspanya'dan

İspanyol Enerji Şirketi Red Electrica de Espana (REE) tarafından yapılan açıklamada 14 Ocak 2010 tarihinde yerel saat ile 1.33'de rüzgar'dan enerji üretmede ülkede yeni bir rekor kırıldı.Böylece İspanya'da elektrik talebinin %40'ı rüzgardan karşılandı. İspanyol Enerji Şirketi Red Electrica de Espana (REE) tarafından yapılan açıklamada 14.Ocak.2010 tarihinde yerel saat ile 1.33'de rüzgar'dan enerji üretmede ülkede yeni bir rekor kırıldı.

Yapılan açıklamada 11.693 MW üretime ulaşarak İspanyol yarımadasındaki elektrik talebinin %42'si rüzgar enerjisinden sağlanabildi.

Bir önceki rekor 8 Kasım'da kaydedilmiş ve 11.620 MW elektrik üretimi sağlanarak anlık elektrik talebinin %53'ünün rüzgar enerjisinden sağlanabilmişti.

İspanya'da kurulu rüzgar gücü 2009 sonu itibari ile 18,119 megavata ulaşmış durumda bir önceki yıl sonunda bu rakam 2,682 megavat idi.

2009 yılında İspanya'nın elektrik talebinin %11'i kömürden sağlanırken rüzgar enerjisi bu oranı geçerek elektrik talebinin %13'üne cevap verebildi.

Bununla beraber  rüzgar enerjisinden 27.Ağustos tarihinde  günlük elektrik talebinin sadece %1'i sağlanabilmişti ve rüzgar enerjisi için 2009'ın en verimsiz günü yaşanmıştı.

19 Mart 2010 Cuma

F-4 modernizasyonunda yerli teknoloji

F-4E uçakları; daha emniyetli ve daha etkin görev yapabilmesi amacıyla yapısal yenileme ve kısmi aviyonik modernizasyona tabi tutulacak. Hava Kuvvetleri Komutanlığı, bu konuda Şimşek Projesi’ni hayata geçiriyor.

Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay, Eskişehir’deki 1. Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığı’nda düzenlenen F-4E uçakları modernizasyonu kapsamındaki Şimşek Projesi ilk prototip uçak teslimi töreninde yaptığı konuşmada, F-4E uçaklarının daha emniyetli ve daha etkin görev yapabilmesi amacıyla yapısal yenileme ve kısmi aviyonik modernizasyona tabi tutulması için Şimşek Projesi’nin başlatıldığını kaydetti.

Şimşek Projesi kapsamında yapısal iyileştirmeler ve uçak üzeri bütünleştirme 1. Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığı (HİBMK) tarafından; Seyrüsefer ve Haberleşme Sistemlerinin Yenilenmesi ile Operasyonel Uçuş Yazılımının Geliştirilmesi faaliyetleri Aselsan tarafından gerçekleştirildi.

Projenin RF-4E ve F4-2020 Modernizasyonu projelerinde kazanılan teknolojik altyapı ve bilgi birikimi kullanılarak Aselsan ile birlikte 1. Hava İkmal Bakım Merkez Komutanlığı’nda yapılmasının herkes için gurur vesilesi olduğunu ifade eden Orgeneral Aksay şöyle konuştu:

“Yeni tehditler hava ve uzayda daha güçlü olmayı gerektiriyor. Modern bir hava kuvveti oluşturmada milli savunma sanayi şirketlerinin çalışmaları takdire şayandır. Milli savunma sanayi kuruluşlarının koordineli çalışmalarıyla, psikolojik bir yönü de bulunan, kısa vadede milli ve özgün bir uçağın ortaya çıkması yönünde umudum daha da pekişmektedir. Şimşek Projesi’nde modernizasyon faaliyetlerinin aksaksız ve koordineli bir şekilde yürütülmesinde, proje faaliyetlerinin yönetiminde, kontrolünde, takibinde, koordinasyon ve uygulama alanlarında görev almış tüm Hava Kuvvetleri personeli ile Aselsan çalışanlarını gönülden kutluyorum.”

Aselsan Yönetim Kurulu Başkanı Emekli Korgeneral Mehmet Çavdaroğlu da yaklaşık bir yıl önce aynı yerde Işık Projesi kapsamında modernize edilen RF-4E keşif gözetleme uçaklarının teslimatlarını gerçekleştirdiklerini hatırlatarak, “Şimşek Projesi, Türk Hava Kuvvetleri’nin harekat gereksinimleri doğrultusunda 16 adet F-4E uçağının aviyonik ve yapısal modernizasyonunu kapsamaktadır. Muharip bir uçak olan F-4E uçaklarının modernizasyonu Türk mühendis ve teknisyenleri ile gerçekleştirilen ikinci milli uçak modernizasyonu projesi olmuştur” dedi.

Emekli Korgeneral Çavdaroğlu, şöyle devam etti: “Aselsan’ın Hava İkmal Bakım Merkezi Komutanlığı ile birlikte öngörülen zaman dilimi içinde Şimşek Projesini milli imkanlarla başarıyla tamamlaması, aviyonik modernizasyon konusunda alınan mesafeyi açıkça göstermektedir. Şirketimiz, 35 yıllık tecrübesini genç ve eğitimli mühendisler ve teknisyenleri ile desteklemektedir. Aselsan, tecrübeli ve genç beyinleri ile verilecek her türlü görevi yerine getirmeye hazırdır.”

Uçakta neler yapıldı?

. Hava Kuvvetleri Komutanlığı ve Aselsan arasında 2006 yılında imzalanan 24 milyon dolar tutarındaki sözleşme kapsamında tamamen yerli olarak gerçekleştirilen proje ile F4-E uçaklarının uçuş ve görev planlama kabiliyeti artırıldı.

. Uçaklara Aselsan ürünü Küresel Konumlandırma Sistemi (GPS) gömülü LN-100GT Ataletsel Seyrüsefer Sistemi takılarak, uçakların seyrüsefer sistemi günümüz teknolojisine uygun hale getirildi.
. Uçaklara takılan CDU-900 Kontrol Gösterge Ünitesi ve üzerinde Aselsan mühendisleri tarafından geliştirilen Operasyonel Uçuş Yazılımı ile Uçuş Yönetiminin her türlü hava koşulunda yüksek doğrulukta gerçekleşmesi sağlandı.

. Uçaklara UHF ve VHF bantlarında haberleşme olanağı sağlayan, kriptolu Aselsan MXF-484 telsizi takılarak etkili ve güvenli haberleşme yeteneği kazandırıldı.

. Şimşek Projesi kapsamında bütünleştirilen sayısal arayüze sahip sistemler ile uçakta muhafaza edilen mevcut analog sistemler arasındaki haberleşmeyi sağlayan Senkro Çevirici Ünitesi Işık Projesi’nde olduğu gibi bu proje gereksinimleri doğrultusunda tasarlandı.

Aselsan ve SSM, sözleşme imzaladı

ASELSAN Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş., şirketle Savunma Sanayii Müsteşarlığı (SSM) arasında 120 milyon 326 bin 449 avro tutarında sözleşme imzalandığını bildirdi. ASELSAN’ın Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) yayımlanan özel durum açıklamasında, ASELSAN A.Ş. ile Savunma Sanayii Müsteşarlığı arasında, Kundağı Motorlu Namlulu Alçak İrtifa Hava Savunma Silah Sistemi ve 35 mm Oerlikon Ateş İdare Cihazı Modernizazyonu ve Tedariki Projeleri Tasarım ve Geliştirme Dönemi (Dönem-1) Sözleşmesinin, bugün 120 milyon 326 bin 449 avro bedelle imzalandığı kaydedildi.

Türkiye'de Üretilen General Mobile DST 500 Cep Telefonu Tanıtıldı

Türk insanının, cep telefonlarına kısa bir sürede alıştığını ve sık sık cep telefonlarını yenilediklerini biliyoruz. Neden ülkemizde cep telefonu bu kadar çok seviliyor? Bu soruya verilebilecek pek çok yanıt var ama "geri kalmış ülkelerde sosyal statü göstergesi" gibi geyiklere hiç değinmek istemiyorum. Ortada bir realite var; Türk insanı cep telefonu kullanmayı seviyor. Ama sorun şu ki, artık araba üretiyoruz, beyaz eşya üretiyoruz bir çok ürün artık Türkiye'de üretilebiliyor ama cep telefonu...

Uzun süredir tartışılan bir konudur aslında "neden biz de kendi cep telefonumuzu üretmiyoruz". Sonunda yerli malı cep telefonu için bir adım atıldı ve General Mobile ile Anel DST 500'ün Türkiye'de üretilmesi için antlaşmaya vardı. Anladığımız kadarıyla, DST 500'ün parçaları yurtdışından gelecek ve İstanbul Ümraniye'de kurulan fabrikada montaj üretimi yapılacak.

Bir çok internet sitesinde ve gazetelerde yazılanın aksine DST 500 Türkiye'nin ilk yerli malı cep telefonu değil. Daha önce Aselsan  1998 yılında ilk yerli malı cep telefonunu üretmişti fakat Aselsan, cep telefonu üretiminde pek başarılı olamadı.

Şimdi General Mobile ile Anel iş birliği ile cep telefonu sektörü için küçük ama Türkiye için büyük bir adım atılmış olundu. Ne diyelim, hayırlı olsun.

Cep telefonu 250 liradan satışa sunulacak, 2 MB kamera ve çift sim kart desteği ile beraber gelecek ve Rusya, Avrupa, Ortadoğu, Güney Afrika ve Türkiye'nin komşu ülkelerine de ihraç edilecek.

Üniversiteye Dev Laboratuar

Hitit Üniversitesi Mühendislik Fakültesi ve Merkezi Laboratuar binası temel atma töreni dün Mühendislik Fakültesi’nde gerçekleştirildi.

Hitit Üniversitesi’nin kuruluşunun 4. yıldönümü nedeniyle Atatürk büstüne çelenk konulması ve İstiklal Marşı’nın okunması ile başlayan programda Hitit Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Serdar Kılıçkaplan ve Vali Mustafa Toprak, birer konuşma yaptı.

Üniversitenin kurulduğu günden bu yana ellerindeki olanakları en iyi şekilde kullanarak üniversiteyi geliştirmeye çalıştıklarını anlatan Hitit Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Serdar Kılıçkaplan, bunu şeffaf ve hesap verilebilirlik ilkesi ile yerine getirdiklerini anlattı. Mühendislik Fakültesi ek binası ve merkezi laboratuar binasını yaparak büyümeyi daha da hızlandıracaklarını anlatan Prof.Dr. Kılıçkaplan, binaların tamamlandığında Mühendislik Fakültesi’nin de fiziki olarak rahatlayacağını anlattı.

Merkezi laboratuarda kullanılacak malzemelerin alımlarına da başladıklarını ifade eden Prof.Dr. Kılıçkaplan, üç yıl içersinde tüm malzemelerin alınmış olacağını vurguladı. “kurulacak olan çağdaş laboratuar ile öğretim elemanlarımızın bilim dünyasındaki yerlerini daha da yukarılara çıkaracaklarına inanıyorum” diyen Prof.Dr. Serdar Kılıçkaplan, 2006 yılından bu zamana kadar öğrenci sayısının yüzde 88, akademik personel sayısının ise yüzde 81 oranında arttığını, merkez kütüphanedeki kaynak sayısının yüzde 157, idari personel artış oranının ise yüzde 125 olduğunu vurguladı.

Vali Mustafa Toprak ise yaptığı konuşmada üniversitenin büyük bir ihtiyacı olan ek bina ve merkezi laboratuar inşaatına ancak başlanabildiğini ifade ederek, binaların kısa sürede bitmesi halinde Çorum’un yararına işlerde yapılabileceğini belirtti. Yerleşke ile ilgili zemin etüdü çalışmalarının da son aşamaya geldiğini ifade eden Vali Toprak, üniversitenin gelişmesi için akademik kadro sayısının artırılması gerektiğini, gelişmenin temelinde bilimsel çalışmaların yer aldığını vurguladı. Kurulacak laboratuarın mesleki bir laboratuar olacağını anlatan Vali Toprak, sanayi ve üniversite arasındaki işbirliğinin de artırılması gerektiğini vurguladı. Proje sayılarının artırılması gerektiğine dikkat çeken Vali Toprak, “teknolojik gelişmelere ayak uydurmalı ve teknolojiyi kendimiz üretir hale gelmeliyiz. gelişme ancak bu şekilde olur” dedi.

Düzce Üniversitesi gelişiyor

 Düzce Üniversitesine bağlı  Orman, Teknik Eğitim,  Tıp, Fen Edebiyat, Mühendislik Fakültelerinin ardından  İşletme ile Sanat ve Tasarım Fakülteleri de resmen kuruldu. Kuruluşunun 4.yılında 7 Fakülte’ye ulaşan Düzce Üniversitesi hızla gelişiyor. Yatırımların devam ettiği Düzce Üniversitesi büyümeye devam ediyor.

Düzce Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Funda Sivrikaya Şerifoğlu, üniversitenin hedeflerini, projelerini ve sorunlarını  anlattı. Düzce Üniversitesinin kuruluşu öncesinde bünyesinde 3 fakülte, eski bir hastane, 2 yüksekokul, 2 meslek yüksekokulu olduğunu hatırlatan Şerifoğlu bugün gelinen noktaya dikkat çekti.

Rektör Şerifoğlu, Üniversitenin 4. yılında ise 2 tane  planlama aşaması olmak üzere toplam 8 fakülte, 3 Enstitü,Yeni bir Hastane, 2 Yüksekokul (1 tane daha kuruluyor ), 8 Meslek Yüksekokulu, 3 Araştırma ve Uygulama Merkezi, 5 Rektörlüğe bağlı bölüme ulaştıklarını kaydetti.

Şerifoğlu, hedefleri ve projelerine ilişkin yaptığı konuşmada  hastane, eğitim ve diğer hizmet birimleri için kalite belgesi hedeflediklerini belirterek şöyle devam etti: Teknopark, Uzaktan Eğitim, 100 bin öğrenci, ‘İstihdam garantili’ üniversite (Yeni/yenilikçi birimler, Sanayi ile iletişim ve işbirliği, Eğitim süreçlerinin kalitesinin geliştirilmesi) , Sağlık VadisiÜniversiteye bağış ve tahsislerinin yapılamamasını önemli bir sorun olarak gösteren Şerifoğlu “ Merkez İlçede Üniversite’ye bağış, hibe ve tahsis gerçekleşmiyor.Çevre ilçelerden önemli ölçüde destek alıyoruz. Beş ilçede beş meslek yüksekokulu bağışlarla kuruldu.Çilimli’de arsa bağışı yapıldı.Gümüşova Belediyesinin 400 dönüme kadar çıkabilecek arazi bağışı gerçekleşti. Kaynaşlı’da arazi, Yığılca’da da yer tahsisi sağlandı.”

Hayırseverlere ve işadamlarına “Merkez Yerleşkeye katkılarınızı ve bağışlarınızı bekliyoruz” şeklinde çağrıda bulunan Rektör Şerifoğlu, ihtiyaçlarını şöyle sıraladı: Bina; Fen-Edebiyat Fakültesi,Yabancı Dil Yüksekokulu,Öğrenci Sosyal Merkezi,Sağlık ve Sosyal Hizmet Fakültesi,Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu, Eğitim Bilimleri Fakültesi, Arsa; Teknopark, İkinci Merkez Yerleşke Alanı, Yerleşkeler etrafında genişleme bantları”

Türkiye'nin ekonomik gelişimi Ceyhan'dan geçiyor

Ceyhan Kaymakamı Gürbüz Karakuş, Türkiye'nin ekonomik gelişiminin Ceyhan'dan geçtiğini söyledi.

Ceyhan'ın enerji merkezi olmakla birlikte dünyanın gündemine girdiğini belirten Karakuş, "İlçe, mega projelerin ve global gelişmelerin, ilgi odağı olmaya başlamıştır." dedi.

Zaman Gazetesi Adana Bölge Yayın Temsilciliğini ziyaretinde soruları cevaplandıran Karakuş, "Ceyhan'da yakın zamanda hayata geçecek olan rafineriler, diğer yatırımları, tersane ve petro kimya tesisleri ilçeyi Türkiye ve dünyanın gündemine sokmuştur. Geçenlerde bu yatırımlara bağlı olarak Adana il genel meclisinde Çalık Grubunun rafineri ve SANKO holdingin kuracağı Petro kimya yatırımlarının onayı çıktı. Bunlarla birlikte binlerce iş istihdamı oluşacak. Onun için Ceyhan'ın bir vizyon, misyon ve ufuk şehri olması kaçınılmaz hale gelecektir. Dolayısıyla bu yatırımlarla birlikte Ceyhan Türkiye'nin hayat kaynağı durumuna gelecektir." diye konuştu.

Türkiye'nin önemli tarımsal üretiminin bol olduğu ilçenin dünya enerji şehri olmasıyla birlikte dünyadaki konumunu değişeceğini anlatan Karakuş, "Nasıl ki Türkiye'nin en büyük projeleri olan GAP ile birlikte Güneydoğunun tarımsal faaliyetleri arttı. İşte Ceyhan'ında enerji konusunda dünya ile olan bağlantıları artmış olacak. Buna paralel olarak Ceyhan Türkiye'nin ekonomik lokomotifi haline gelecek. Dünya ülkeleri Ceyhan'ın kıymetini çok iyi bilir duruma geldi. Onun için öncelikle, ilçede bulunan tüm sivil toplum kuruluşları sürekli bir araya gelip plan ve proje üretmeleri gerekir. Burada yatırımda bulanacak firmaların ihtiyaçlarını karşılamak için öncelikle tedarikçi firmalar şimdiden oluşturmak gerekecek." şeklinde konuştu.

Çukurova Üniversitesi bünyesinde Ceyhan'a 4 bölümden olaşan mühendislik fakültesinin açılmasının enerji yatırımları açısından çok büyük bir eksikliğin tamamlandığını kaydeden Kaymakam Karakuş, konuşmasını şöyle sürdürdü; "Çukurova Üniversitesi rektörü Alper bey ile önümüzdeki günlerde bir görüşme yaptık. Mühendislik fakültesinden hemen sonra bir de işletme bölümü açılmasının sözünü de almış olduk. Kendilerine çok teşekkür ederiz. Biz de kaymakamlık olarak buna bağlı olarak ileride kurulması planlanan Ceyhan Üniversitesi projesini hayata geçirmek için 5 ile 10 bin dönüm genişliğinde bir arsa aramasına başladık. Çünkü ilçenin gelişim göstermesinin en önemli kısmı eğitimdir." ifadesini kullandı. (CİHAN)

Bilişim devlerinin Kayseri buluşması

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) tarafından Türkiye'nin önde gelen telekomünikasyon devlerinin buluştuğu konferanslar düzenlendi. 17-18 Mart tarihlerinde düzenlenen konferanslara Superonline, TTNET, Sebit, Türk Telekom, Karel Elektronik ve Nokia-Siemens gurubu temsilcileri katıldı.

'Bilişim Günleri 2010' kapsamında konferansı düzenleyen ERÜ Elektronik Kulübü Başkanı Abdulsamet Halıcı, konferansın amacına yönelik olarak konuşma yaptı. Halıcı, "Konferanslarda öğrencileri telekomünikasyon yönünden bilgilendirmeyi amaçlıyoruz. Bu sebeple sektörün önde gelenlerini Kayseri'ye getirme kararı aldık. Konferansın yararlı olmasını umuyoruz" diye konuştu.
Mühendislik Fakültesi Konferans Salonu'nda düzenlenen konferansın ilk gününde konuşma yapan Superonline temsilcisi Hanife Gümüş, telekomünikasyonun ilerleme süreci ve bu sistemlerin insan yaşamı üzerinde etkilerini anlattığı konuşmasında, "Bilişim sektörü artık dünya uluslarının en önemli işlerinden biri haline gelmiştir. Bunu takip edebilmek çok önemli. İrlanda, intel ve symentec gibi markalarla sözü geçen bir ülkedir. Bununla bağlantılı olarak İrlanda'da artık bilişim sektörünü takip eden bakanlık seviyesinde devlete bağlı bir kurum oluşturdu. Bu kişiler bilişim sektörünü takip ediyor ve bu sektörün nereye gitmekte olduğunu izliyor" dedi.

"TÜKETİCİ İLETİŞİM ARAÇLARINDAN VAZGEÇEMEZ"

Superonline temsilcisi Hanife Gümüş, yapılan araştırmalarda, zor ekonomik şartlar altında tüketicinin vazgeçeceği en son şeyler arasında iletişim araçlarının bulunduğunu belirterek, iletişim araçlarının insan hayatı için çok önemli olduğunun altını çizdi. Hanife Gümüş, "Dünya'da 10 yıl önce 5 bin site vardı şimdi baktığımızda güncel site sayısı 200 bin'e ulaşmış durumda. Blog yapılanmalar sonucunda artık herkesin kendine ait bir sitesi olmaya başladı" diyerek sözlerine son verdi.