17 Mart 2010 Çarşamba

Karadeniz’de Türkiye’nin 40 yıllık ihtiyacını karşılayacak petrol var

Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Genel Müdürü Mehmet Uysal, Karadeniz’de Türkiye’nin 40 yıllık ihtiyacını karşılayacak petrol ve doğal gaz potansiyelinin var olduğunu düşündüklerini bildirdi.

ITE Group Türkiye Ofisi, Türkiye Petrol Jeologları Derneği ile Jeofizik Mühendisleri Odası’nın ortak organizatörlüğünde düzenlenen 9. Türkiye Uluslararası Petrol ve Gaz Konferansı ve Sergisi (TUROGE 2010) Ankara Sheraton Otelinde gerçekleştirildi.

Konferansın açılışında konuşan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Genel Müdürü Mehmet Uysal, Türkiye’de ilk petrol faaliyetlerine 1934 yılında devlet tarafından Maden Tetkik Arama Enstitüsü’nün kurulmasıyla başlandığını, 1954 yılından sonra da özel sektörün dahil olduğunu kaydetti.

Petrol arama faaliyetlerinin zaman zaman hız kazandığını, zaman zaman da yok denilecek kadar azaldığını anlatan Uysal, 1990’lı yıllarda sürekli gerileyen petrol arama faaliyetlerinin 2002 yılından itibaren yeniden hız kazandığını ve pek çok yeni sahanın da keşfedildiğini bildirdi.

TPAO’nun son 3 yıl içinde, çoğunluğu Güneydoğu Anadolu Bölgesinde olmak üzere birçok yeni saha keşfettiğini vurgulayan Mehmet Uysal, verimliliği yüksek olan bu sahaların üretime başlaması ile önümüzdeki dönemde yerli üretimin hızla artacağını ifade etti.

TBMM’deki Türk Petrol Kanunu tasarısına eklenecek ilave teşviklerle yeni yatırımların artacağını düşündüğünü belirten TPAO Genel Müdürü, ülke menfaatleri açısından gerekli olan bir diğer düzenlemenin ise petrol ruhsatlarının bütün dünyada yapıldığı gibi uluslararası ihale yoluyla verilmesi olduğunu dile getirdi. Uysal, “Bu metot gerçek yatırımcıların önünü açarak arama ve üretim yatırımlarının artmasını sağlayacaktır.  Ayrıca son yıllarda moda olan ve çantacılık olarak adlandırılan lisans pazarlama ticareti de son bulacaktır” dedi.

KARADENİZ’DEKİ BÜYÜK POTANSİYEL
Türkiye’deki petrol ve doğal gaz arama çalışmaları hakkında bilgi veren Uysal, yerli şirketler ve küçük yabancı yatırımcılar için karlı olan karalardaki potansiyelin majör petrol şirketlerini Türkiye’ye çekecek büyüklükte olmadığını, ancak denizlerdeki durumun bunun tersi olduğunu kaydetti.

TPAO Genel Müdürü, sondaj safhasına geçilen Karadeniz’de Türkiye’nin 40 yıllık ihtiyacını karşılayacak petrol ve doğal gaz potansiyelinin var olduğunun düşünüldüğünü belirtirken, “Bu potansiyelin yapılacak sondajlarla ispatlanması ile Türkiye petrol arama ve üretiminde özlenen yeni bir sayfa açılacaktır” dedi.

Karadeniz’e benzer çalışmaların Akdeniz’de de yürütüldüğünü dile getiren Uysal, Akdeniz’in de önemli bir potansiyele sahip olduğunu düşündüklerini ve Karadeniz’de yapıldığ4ı gibi Akdeniz’de de ortaklıklar kurarak uluslararası camiaya açılmayı planladıklarını bildirdi.

TÜRKİYE’DEKİ ŞEYL GAZI POTANSİYELİSon yıllarda klasik hidrokarbon arama ve üretim metotlarında ciddi değişiklikler olduğunu, kömür gazı, şeyl gazı (organik malzeme yönünden zengin tortulu kayalar) ve ziftli kumların da çok büyük üretim imkanları sunduğunu anlatan Mehmet Uysal, ABD’nin 100 yıllık doğal gaz ihtiyacını şeyl gazlarından sağlamış olduğunun rapor edildiğini, Türkiye’nin de şeyl gazları bakımından ciddi bir potansiyele sahip olduğunu söyledi.

BOTAŞ GENEL MÜDÜRÜ ŞENEL
Boru Hatları ile Petrol Taşıma A.Ş. (BOTAŞ) Yönetim Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Fazıl Şenel de yaptığı konuşmada, küresel ekonomik krizden önceki doğal gaz talep rakamlarının ancak 3-5 yıl içinde ulaşılabileceğinin tahmin edildiğini, bu gelişmelerin de doğal gaz üreticilerinin konumunu önemli ölçüde sarsabileceğinin düşünüldüğünü bildirdi.

Fazıl Şenel, tüm dünyayı etkisi altına alan mali kriz, enerji yatırımlarının tekrar gözden geçirilmesine neden olsa da küresel enerji güvenliğinin dünyadaki tüm ülkelerin politik gündemindeki yerini korumaya devam ettiğini ifade etti.

Global mali krizin enerji piyasaları üzerindeki ciddi etkileri devam ederken, doğal gaz çıkarma teknolojisindeki yenilikler ve özellikle “şeyl gazı” üretilmeye başlanmasının, küresel doğal gaz arzında önemli değişikliklere yol açmasının beklendiğini kaydeden Şenel, bu olasılık çerçevesinde, uluslararası doğal gaz piyasasına önümüzdeki 5 yıl içinde çok farklı koşulların hakim olabileceğinin ortada olduğunu söyledi.

ABD’ye ihraç edilmekte olan Katar, Nijerya, Cezayir ve Libya gibi ülkelerin sıvılaştırılmış doğal gazı başka pazarlara yönlendirilmesinin de söz konusu olabileceğini kaydeden Şenel, şöyle konuştu:

“Piyasadaki LNG fazlalığının yanı sıra, krizden önceki doğal gaz talep rakamlarına ancak 3-5 yıl içinde ulaşılabileceği tahmin edilmekte ve bu gelişmelerin doğal gaz üreticilerinin konumunu önemli ölçüde sarsabileceğinin düşünülmektedir. Al ya da öde temelindeki doğal gaz sözleşmeleri nedeniyle ithalatçı ülkelerin zarara uğrayabileceği, ancak arz bolluğunun Türkiye gibi ülkeler açısından, yapılan eski kontratları yenileme fırsatı doğurabileceği öngörülmektedir.

Küresel düzeyde doğal gaz arz tablosunun değişmeye başlamasına rağmen, petrol ve gazın global enerji piyasasındaki hakimiyetinin devam edeceği beklentisi nedeniyle, ülkelerce, enerji güvenliğini sağlama risklerini azaltan, ekonomik açıdan uygun taşıma güzergahlarının geliştirilmesi ve coğrafi kaynaklarının çeşitlendirilmesi yönünde aktif politikalar takip edilmeye devam etmektedir.”

TÜRKİYE ÜZERİNDEN AVRUPA’YA 100 MİYAR METREKÜP GAZ TAŞINABİLİR

Konuşmasında Türkiye’nin de geçiş ülkesi olarak içinde bulunduğu uluslararası projeler konusunda bilgi veren Şenel, Türkiye üzerinden başlayarak Bulgaristan, Romanya ve Macaristan üzerinden Avusturya’ya ulaşması planlanan Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesinin de Avrupa ülkeleri açısından çok önemli olduğunu dile getirdi.

Söz konusu projenin hayata geçirilmesi durumunda ilk etapta 31 milyar metreküplük gazın Avrupa’ya iletileceğini belirten Şenel, geçmişte yaşanan Ukrayna-Rusya Federasyonu ihtilafının, Nabucco Projesi’nin hayata geçirilmesi konusunun üretici, tüketici ve transit ülkeler dahil olmak üzere bütün ilgili ülkeler için ne denli hayatı bir anlam taşıdığının bir kez daha kanıtladığını kaydetti.

Şenel, Türkiye-Yunanistan Doğal Gaz Boru Hattı Projesi, İtalya bağlantısı, Nabucco Projesi, Arap Gazı Boru Hattı Projesi gibi projeler hayata geçirildiği takdirde 2020-2030’lu yıllarda Türkiye üzerinden Avrupa’ya 100 milyar metreküp düzeyinde doğal gaz taşınabileceğinin hesaplandığını ve BOTAŞ olarak yaptıkları çalışmalarda bu potansiyeli göz önünde bulunduklarını söyledi.

DİĞER KONUŞMACILAR
Petrol İşleri Genel Müdürü Erdal Gülderen de Türkiye’deki petrol arama çalışmaları hakkında bilgi verdi. Türkiye’de 2002 yılında dördü yerli 17’si yabancı sermaye olmak üzere toplam 21 şirketin faaliyet gösterdiğini belirten Gülderen, geçen yıl ise şirket sayısının 24’ü yabancı, 24’ü yerli olmak üzere 48’e ulaştığını kaydetti.

415 adet arama ruhsatının yüzde 36’sının TPAO’da, diğerlerinin ise özel şirketlerin uhdesinde bulunduğunu belirten Gülderen, “2002’de sadece 35 adet kuyu açılmışken, 2009’da 101 arama, 41 üretim olmak üzere toplam 143 kuyu açılmış ve bir rekora imza atılmıştır” dedi.

Gülderen, bugüne kadar açılan kuyu adedinin yetersizliği gibi kriterler dikkate alındığı zaman Türkiye’nin petrol aramaları yönünden bakir olduğu ve yapılacak yatırımlar yönünden cazip olduğunu bildirdi.

Türkiye Petrol Jeologları Derneği Başkanı İsmail Bahtiyar ise Türkiye’nin petrol zengini bir ülke olmamakla birlikte kara ve denizlerinde petrol, doğal gaz arama faaliyetleri bakımından cazibesini koruduğunu söyledi.

Jeofizik Mühendisleri Odası Başkanı Şevket Demirbaş, hava, su ve beslenmeden sonra insanların en önemli ihtiyacının beslenme olduğunu söyledi.  Petrol ve doğal gaz kaynaklarının sonsuz olmadığını ve bir gün mutlaka tükeneceğine dikkat çeken Demirbaş, bu nedenle bu enerji türlerinin çok dikkatli ve titiz kullanılması gerektiğini kaydetti.

Turkmenneft Yönetim Kurulu Başkanı Annakuly Deryaev de Türkmenistan’ın petrol ve doğal gaz rezevleri bakımından dünyanın en zengin kaynaklarına sahip olduğunu, halkın da bu enerji kaynakları ürünlerini ücretsiz kullandığını dile getirdi.

Türkmenistan’da söz konusu kaynakların aranması ve üretilmesi konusunda “açık kapı” politikası uygulandığını ve uluslararası işbirliğine önem verildiğini anlatan Deryaev, ülkesinin Almanya’dan Malezya’ya, ABD, İngiltere, Japonya ve Çin’e kadar bir çok ülke ile yakın işbirliği yaptığını bildirdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder