15 Şubat 2010 Pazartesi

Gezegenin Geleceği

Çernobil nükleer kazasının yıldönümüne 70 gün kaldı.

Dünya Politikaları Enstitüsü yani Earth Policy Institute'ün son araştırmasına göre, dünyada tarım pek çok baskılarla karşı karşıya. Üretime bakacak olursak, ekilebilir alanların çoğu günümüze kadar kullanıldı. Hatta bazı tarım alanları o kadar hoyratça ekilip biçildi ki, artık verimli ürün almak mümkün değil. Bu arada nüfus artmaya devam ediyor. Bir de şimdi arabaları beslemek için biyoyakıt üretimi başladı. Bunun içinse milyonları doyuracak tohum, arabalarda benzin olarak kullanılıyor. Besin talebi ise tüm dünyada hızla artmaya devam ediyor. Afrika'nın nüfus yoğunluğu en fazla olan ülkesini, Nijerya'yı ele alalım. 1961'den beri nüfus tam 3 katına çıktı. Öte yandan ülke, her yıl ekilebilir tarım arazilerini çölleşme nedeniyle kaybediyor. Talep artmaya devam ederken, besin üretimi yavaşlamış görünüyor. 1970-1990 arası dünyada tohum üretimi %64 büyüdü. 1990'dan 2009'a kadar ise yalnızca %24'lük bir artış oldu. 1990'ların ortasında 825 milyon olan açlık sınırının altında yaşayan sayısı, günümüzde 1 milyarı aştı. En önemli çözüm, sürdürülebilir tarım ve et üretiminden vazgeçmek.

Beyobası'nda ciddi bir çevre mücadelesi 50 gündür kararlı bir şekilde devam ediyor! Muğla'nın Köyceğiz ilçesine bağlı Beyobası beldesindeki Yuvarlakçay Irmağı'na kurulacak olan hidroelektrik santraline tepki gösteren köylüler, 50 gündür "çevre" nöbeti tutuyor.  Santralin kurulması için ağaç kesimi başladıktan sonra, Pınarköyü sakinleri, bölgeye çadırlar kurdular. Şu anda nöbette 60'ı kadın ve çocuk 100 kadar kişi var. Kesilen ağaçların yaşları 150 ile 300 arasında değişiyor, yani hepsi “anıt ağaç” statüsünde. Çocuklar, her kesilen ağaç için bir çınar fidani ekti. Köylüler, suyun kendileri için hayat demek olduğunu, bunun da paradan çok daha değerli olduğunu ifade ediyor. Muğla Valiliği ise, HES'in kurulması için gerekli ön izinlerin çıktığını söylüyor. Gezegenin geleceğini ve bölgede yaşayanların fikrini önemseyen hiç kimse, böyle bir projeyi hayata geçiremez.

ABD Enerji Kurumu'nun araştırması, nükleere dair korkunç bir gerçeği gözler önüne serdi. Hanford Nükleer Tesisi'ndeki radyoaktif maddeler, Columbia Irmağı'nı binlerce yıl daha tehdit etmeye devam edecek. Üstelik, federal hükümet, ırmağı radyoaktiviteden arındırabilmek için milyarlarca dolarlık temizleme projelerini hayata geçirmişti. Hanford'da eskiden nükleer silahlar üretiliyordu. Şu anda atıkların konduğu tanklardaki radyoaktif sızıntıya çözüm bulunmaya çalışılıyor. Ancak tahminler, radyoaktivitenin, bölgede en az 10 bin yıl daha hüküm süreceğini yönünde.

İşte geleceğini bu şekilde ipotek altına almayı reddeden Sinop halkı da, bu nedenle harekete geçti. Greenpeace'in I Lovve Nuclear kampanyasını duyduktan sonra, Sinop'ta harekete geçmeye karar veren Halil Can İnce, İlker Günay ve arkadaşları, kendileri gibi nükleersiz bir Sinop hayal eden insanlara ulaşmak için, insanları Greenpeace'in imza kampanyasına destek vermeye çağırdı. Daha ilk günden, kötü hava şartlarına rağmen 800 imza topladılar. 3  günde bu sayı 1200'e ulaştı. Onlar, kendi deyimleriyle “herkesin içinden düşündüğünü sesli olarak söylediler. Topladıkları imzalarla da bunu somutlaştırdılar.”

Sinop, bununla da kalmadı. Geçen hafta Mecliste Greenpeace'in “Mersin ve Sinop Nükleer Santral İstemiyor” yazılı bir pankart açmasının ardından, Başbakan pankart hakkında “paçavra” yorumu yapmıştı. Bu yoruma, Sinop Çevre Platformu'ndan Başbakan'a yanıt geldi. Platform, Meclis'in Mersin ve Sinop'u da temsil ettiğini söyledi. Bu nedenle kendi meşru ve haklı tepkilerine “paçavra” yorumunda bulunulamayacağının altını çizdi. Ayrıca her iki şehrin de yenilenebilir enerjiler istediğini, nükleersiz bir gelecek talep ettiğini açıkladılar.

Başbakan, nükleer santral kurmayı planladığı yerlerde yaşayan halkın ne düşündüğünü çok iyi biliyor. Bu düşüncelere kulak asmadan nükleer inadına devam edebilir mi? Siz de hayır diyorsanız, http://nukleer.greenpeace.org adresine girin, yalnızca Sinop ve Mersin'in değil, tüm Türkiye'nin nükleere karşı olduğunu Başbakan'a hep birlikte gösterelim.

Çernobil nükleer kazasının 24. yıldönümüne geri sayım devam  ediyor, son 70 gün – sağlıcakla kalın!

Dr. Uygar Özesmi - Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder